“Cezası Verilmeli”
Biz sevdiğimizi Allah rızası için sever, sevmediğimizi de Allah rızası için sevmeyiz.
Allah’tan başka da kimseden korkumuz yoktur.
Allah bize ‘emri bil maruf, nehyanil münker’i öğütlüyor.
İyiliği emredip, kötülüğü men etme noktasında olanlar toplumu da bunun için hazırlamaya çalışırlar.
Bin yıllık terkibimiz bize bunu emreder.
Mayamızın 12 burcu da bunu tahkim eder. Bize saldıranlar hangi teçhizatla donanmış olurlarsa olsunlar havayı ıslıklayabilirler ama içimize korku düşüremezler.
12 burcumuz samimiyet, mesuliyet, sadakat, merhamet, fedakarlık, vefakarlık, ehliyet, liyakat, cesaret, irfan, hikmet ve aşktır.
Bunun karşısındaki kötülük silahları da korkaklık, cehalet, riyakarlık, yalancılık, merhametsizlik, kalleşlik, suiistimal, rüşvet, hırsızlık, şirk, tamahkârlık, emanete hıyanet ve emaneti ehline vermemek gibi vasıflardır.
Bu çerçevede herhangi bir partinin kendi kongresini yapma sürecini baltalamak, onu bir takım darbe girişimcileri paralelinde göstermek korkaklığın, yalancılığın, riyakarlığın, kalleşliğin, beceriksizliğin ve daha ne kadar kötü vasıf varsa onun kutbundan yaklaşımlardır.
Ahmet Davutoğlu genel başkan olunca biz dedik mi “paralelin hocası başbakan oldu” diye…
Zira Pensilvanya’ya gitmemiş miydi?
Meral Akşener ne zaman Pensilvanya’ya gitti?
Saçma sapan yorumlarıyla bir zamanlar aynı cemaate hizmetler veren sözde gazetecilerin yorumlarına gülüp geçiyorum.
Ayrıca bizim için herhangi bir cemaate gereğinden fazla prim veren, Muhsin Yazıcıoğlu da olsa karşı durmak gibi bir huyumuz vardır. Eğer MHP’deki aday arkadaşlarımızın paralel ile ilişkisini görürsek size zaten lüzum kalmaz. Siz bir zamanlar onların peşinde nasıl gezdiğinizi ve ne dediyse yaptığınızı hatırlayıp nedamet getirin. Tevbe istiğfar edin… Yeter…
Nefis terbiyesi yapmadan ukalalık yapıp karşımıza gelmeyin.
Paralel yapı ile ilgili biz bütün cihanı uyarırken şimdiki karşı gibi duranların hepsi Hocaefendilerine laf söyletmiyorlardı.
Geçelim.
Asıl mevzumuz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin MHP’nin de daha etkin rol üstlenebileceği bir geleceğe hazırlanması için ona yardımcı olmak hedefimiz.
7 Haziran öncesi kendisini ziyaret edip MHP’nin iktidara gelebilmesi için neler yapılması gerektiği ve ülkücülerin birliği için ne lazım geldiği üstüne tavsiyelerde bulunmuştuk.
O ise tam tersini yaptı.
Edilgin bir MHP profili çizdi.
Daha sonra da bunun sebebi anlaşıldı.
Sonra da seçim oldu ve MHP şimdilerde barajın altında seyrediyor. Ne kötülük var bu partinin dirilmesi için gayret gösterilmesinde?..
Böyle bir çabanın arkasında kötü niyet arayanların belgeyle konuşması gerekiyor. AK Parti’nin oylarının azalacağı endişesi uğruna herhangi bir partinin iktidara hazırlanması çabasını küçültmek karalamak ve her türlü iftiraya başvurmak en basit değerlendirmeyle korkaklıktır.
Demokrasi terbiyesinin sıfır olduğunu gösterir.
Siyasi partiler ne için var?
İktidar olmak için?
Olamıyorsa ne darbeye tevessül eder, ne de gidip başka bir partinin kuyruğuna takılır…
Hükmü geçmişse kapanır gider.
Türk siyasi hayatı böylesi partilerle doludur.
MHP de AK Parti de ya da herhangi bir parti de Allah’ın emri değildir. Kur’an’da yazmamaktadır. Ve hiçbir siyasi layüsel değildir.
Ayrıca ne malum MHP iktidarında Tayyip Bey’in sağlığının daha garanti altında olmayacağı?..
Hiçbir yeryüzü kurgusu ahirete taşınmayacaktır…
Hiçbir parti de hiçbir cemaat de layüsel olamaz.
Hiçbir Allah dostu bile layüsel değildir.
Biz herkesin Pensilvanya’daki zatın eteğini öptüğü dönemleri de bunu yapanları da yakından biliriz.
Terbiyesizliğin, haddi aşmanın lüzumu yoktur.
Darbeyi başta Türk Silahlı Kuvvetleri önlemiştir.
Bütünüyle Silahlı Kuvvetler rejime el koysa kim itiraz edebilecekti ki?
Öncelik Türk Silahlı Kuvvetleri’nindir.
Hele hele yıllar evvel şimdi emekli olan askeri savcının paralel yapı örgütlenmesi ile ilgili uyarıları hiç de gözardı edilemez.
Sonra doğrudan millet. Türk milleti darbeyi önlemiştir.
Darbeye sıcak hiç ama hiç bakmamıştır.
Sonra da Devlet Bahçeli başta olmak üzere bütün siyasi partiler ve mensupları…
Ardından basın ve sivil toplum unsurları…
Hele hele böyle pespaye bir ABD ve FETÖ eksenli bir darbeye haşhaşi uyuşturuculuğuyla gözü kapalı orayı burayı bombalayan cinnet haline bu millet nasıl geçit verebilirdi ki?
Fakat burada askere linç girişiminde bulunanları bu milletten tıpkı darbecileri ayıkladığımız gibi ayıklamalıyız.
Bu milletin içinde ölen Mehmetçiğin cesedi başında bir takım zafer işaretleri yapan hergelelerin hiç yeri yoktur.
Devlet Bahçeli de bu konuda çok güzel yerinde bir açıklama yapmıştır.
“Vakay-i Hayriye’den beri ilk defa asker linç edilmiştir. Teslim olan askerlere demir çubuk kemer kesici aletlerle saldırılmıştır. Mehmetçiklerin yüz üstü yatırılışları kafalarına vura vura polis otolarına bindirilmeleri skandaldır, milli vicdana terstir. Hayatını kaybetmiş bir Mehmetçiğin başında bozkurt işaretiyle fotoğraf çektirip sosyal medyada paylaşan iblis uşağı yaratık neredeyse bulunup darbecilerle birlikte cezalandırılmalı, bu şerefsiz doğduğuna pişman edilmelidir. Biz 12 Eylül’de haklı olmamıza rağmen askere el kaldırmadık.”
Evet 12 Eylül’de kafeslerinde zindanlarında e-5’lerinde işkenceden geçtik ama asla Türk askerinin itibarını yerlerde sürükleyecek hiçbir girişime destek vermedik.
Hiç kimse ülkücülerin akasına giremez. Bu darbeci de olsa darbeden nemalananlar da olsa…
Şimdi MHP liderinin bu açıklaması emir telakki edilmeli ve gereken yapılmalıdır.
O hergele bulunmalıdır, gereken cezaya çarptırılmalıdır.
Bu kadar.
Üçüncü şahıslara, sütre gerisinde ucuz kahramanlıklara tevessül edenlere sözümüz “Biz Muhsin Başkanın askerleriyiz, ayıyı ininde yok ederiz” olacaktır.
GELELİM ASIL MEVZUYA
Muhsin Yazıcıoğlu mahkemesi ile ilgili bugüne kadar seyrettik.
Bir adım yol gidemedi bu devlet.
(Belki paralel duran)Mahkemeler sonunda takipsizlik kararı verdi.
Böyle olunca da herkesten hesap sormak boynumuzun borcu oldu.
Duyduk ki helikopteri didikleyen astsubay MİT’e müsteşar yapılacakmış.
Ona bu gazı verenler artık hedefimizdedir.
Millete kurşun yağdıranlar, dünyanın en sapık işine cüret edebilenler demek ki aziz başkanımıza gerçekten kastetmişler.
Ülkücü andını yazan biri olarak şimdi bu andı yineliyorum:
En son ocak sönene kadar
Yılmayacağız
Yıkılmayacağız
Başaracağız başaracağız başaracağız!