Birkaç gün önce bir panele konuşmacı olarak katıldım. Konuşmalar bitip, soru-cevap aşamasına gelince dinleyiciler arasında oturan bir zat soru sormak için ayağa kalktı ve şöyle dedi. “Oğlum, Kıdemli Üsteğmen Bülent Sarıkaya, helikopter kazasında dört arkadaşı ile birlikte şehit oldu. Diğer oğlum, Kurmay Albay Cüneyt Sarıkaya Balyoz sanıklarından. O da 16 seneye mahkum oldu. Cüneyt’in oğlu 9 yaşında. Babasına mektup yazmış, “Dede bu mektubu nereye yollayayım” diye bana soruyor. Ben kendisine ne cevap vermeliyim?”
7 Kasım 2012 tarihli gazetelerde çıkmış haber. E. Genelkurmay 2. Başkanı ve Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın annesi Münevver Iğsız Hanımefendi 87 yaşında vefat etmiş. Allah rahmet eylesin. Bu hanımefendi herhalde orgeneral olduğunu gördüğü oğlunun hapishanede olduğunu bilerek, hayata büyük bir teessür içinde veda etmiştir. Oğlu Hasan Iğsız’a mahkeme, cenazeye katılması için iki gün süre vermiş. Ancak savcılığın kararı gereği başsağlığı için gelemeyip telefon ile arayan dostları ile konuşmasına izin verilmiyor. Öyle ki, E. Org. Hasan Iğsız’ın ABD’deki kızı, babasına başsağlığı için telefon ettiği zaman görüştürülmüyor.
Ergenekon davasında gizli tanıklardan birisi, PKK’nın bir numaralı celladı Şemdin Sakık imiş. Tabii Şemdin Sakık’ın neden gizli tanık olduğunu anlamak zor. Bir kişinin gizli tanık olması için açıklamalarından dolayı hayatının tehlikede olması gerekir. Oysa, Şemdin Sakık hapishanede ve ömür boyu hapis cezasına mahkum. Buna rağmen gizli tanık yapılıyor. Ancak bölücülükten bir adım taviz vermemiş olan Şemdin Sakık, mahkemeyi TSK’ya ve Türkiye Cumhuriyetine karşı bir politik savaş alanı olarak kullanmak amacı ile kimliğini açıklıyor. Bölücü katil Şemdin Sakık tanık. Zanlı TSK ve Türk generalleri. AKP döneminde yaşanan ’Muhteşem 10 Yıl’ın sonunda geldiğimiz yer. Şemdin Sakık 33 eri ben şehit etmedim diye alçakça yalan söylemeye devam ediyor.
Başbakan Erdoğan, Almanya ziyareti sırasında Türk kökenli Alman futbolcu Mesut Özil’i örnek göstererek, “Çocuklarınızın, torunlarınızın çok büyük başarılara imza atacaklarına yürekten inanıyorum. İşte yavrularınızdan bir tanesi Mesut Özil, şu anda Alman milli takımında Almanya için milli mücadelesini veriyor ve bunu bir komplekse kapılmadan yapıyor. Türkiye’den de bu çok daha farklı duygularla izleniyor” dedi. Esat Altay haklı olarak bu açıklamaya şu yorumu yapıyor. “Mesut Özil’e Türk etnik kimliği yerine Alman milli kimliğine atıfla örnek verilmesi dikkat çekici. Türkiye’deki Kürt kökenlilere, Kürt milli kimliği kullanmaları gerektiğini söylemesi (Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i… vb Türkiye’de sadece tek bir millet yani sadece Türk yoktur demesi), ama Almanya’daki Türk kökenlilere Alman milli kimliği üzerinden tanımlama yapması tek kelime ile mantık hatasıdır. Doğrusu Almanya’da yaptığını Türkiye’de de yapması yani etnik kökeni ne olursa olsun Türkiye’de kader birliği yapan tüm vatandaşların Türk olduğunu söylemesidir.”
Başbakan Erdoğan, Almanya’da yaşayan Türkler’e entegrasyon konusunda mesaj da verdi. Erdoğan, “Almanya’daki Türkler, çocuklarının burada en iyi eğitim alması için çabalamalı, Türkler entegrasyon konusunda sıkıntı yaşamamalı.” East Altay yine soruyor: “Almanya’daki Türklere entegre olun derken, neden Türkiye’de kendini azınlık kabul edenlere entegre olun demiyor da illa siz ayrı milletsiniz size TV vereceğim, ayrı resmi dilde eğitim olmalı vb.. konuları gündemde tutuyor?”
Günlük yaşamdan bazı tespitleri MHP Kurultayı’ndan tespitler ile bitirelim. Kurultay’da şık olan Sayın Tuğrul Türkeş’in yönetim tarzıydı. Tebrikler Tuğrul Bey. Şık olmayan ise Devlet Bahçeli’nin kapanış konuşmasında demokratik muhalefeti nifak olarak nitelendirmesiydi.