Suriye Türklerinin karşı karşıya olduğu vahim tehdidi 27 Temmuz 2012’de yazdığım yazımda gündeme taşıdım. Bugün ise Suriye Türklerinin içinde bulunduğu durum ve nasıl Türkiye tarafından yalnız bırakıldıklarını gündeme taşımak istiyorum. Suriye Türkleri Derneği bir süre önce Suriye Demokratik Türkmen Hareketine dönüştü. Ankara’nın da baskısı ile Suriye Muhalefeti, Suriye Demokratik Türkmen Hareketi’ni içine aldı. Ancak bundan sonraki süreçte Suriye Demokratik Türkmen Hareketi tam anlamı ile hem Türkiye, hem Suriye muhalefeti tarafından dışlandı. Ankara da bunu engellemek için çaba sarf etmedi.
İddia, Suudi Arabistan ve Katar’ın finanse ettiği silahlar Suriye’de Türkiye üzerinden dağıtılırken, Türkmenlere silah verilmediği doğrultusunda. Oysa Suriye Türkleri ağır bir baskı altındalar. Silahsız oldukları için kolay hedef olma durumundalar. Örneğin Lazkiye’nin 10 kilometre kuzeyinden başlayarak Hatay’da sınırımıza kadar uzanana bölge Bayır-Bucak Türkmenlerinin köy ve kasabaları ile dolu olan bölge. Şimdi Nüsayriler buradaki Türk köylerini her gün bombalıyor ve füze ateşi altına alıyor. Bayır-Bucak Türklerinin yapabileceği çok bir şey yok.
Öte yandan Halep’de günlerden buyana süren Suriye Ordusu ile isyancılar arasındaki çatışmalar ağırlıklı olarak Haydariye, Holuk, Sahur, Şeyh Faris, Şeyh Hıdır, Bostanpaşa, Bağrıyanık gibi Türk mahallerinde gerçekleşiyor. Sebebi, Türkler silahsız oldukları için mahallerini koruyamıyorlar. Halep’te Kürtlerin semtleri silahlı gruplar tarafından korunduğu için Özgür Suriye Ordusu’nun bu bölgeye girmediği ve Suriye Ordusu’nun da bu mahallelerde isyancı olmadığı için girip çatışma çıkarmadığı ileri sürülüyor. İsyancılar Türk mahallerine geliyor, bunun üzerine Suriye Ordusu zevkle Türk mahallerini bombalıyor. Halen Halep’den 100 bin Türk kuzeye Kilis ile Halep arasındaki Türk köylerine kaçmış durumda. Şehir ve köylerde ilaç ve bebek maması sıkıntısı had safhada. Kısa bir süre içinde de gıda sıkıntısının başlayacağı ifade ediliyor.
Bu arada Suriye’ye giren silahların bir bölümü hiç kullanılmadan gömülüyor. Çünkü Esad rejimi Şam’dan çekildikten sonra başlayacak iç savaş için Türkler dışında herkes hazırlık yapıyor. Suriye Türkleri ise Ankara’da muhatap bulamadıklarını ifade ediyorlar. Daha doğrusu kendileri ile görüşülüyor ancak hiçbir sonuç çıkmıyor. Vakit çok geç olmadan Suriye Türkleri’nin taleplerinin ciddi bir şekilde dinlenmesi ve karşılanması için harekete geçilmesi gerekiyor.
Suriye deyince unutmamamız gereken bir yer de Caber Kalesi’dir. Osman Bey’in dedesi Süleyman Şah’ın türbesinin bulunduğu bu kale Türk toprağı sayılmakta ve 1 subay ve 10 askerimiz tarafından korunmaktadır. Kalenin etrafındaki bölgede PKK’nın son günlerde etkinleştiği anlaşılmaktadır. Türkiye, bu evlatlarının hayatına ve Caber Kalesi’ne yönelebilecek her saldırı, tahrik veya Türkiye’yi bir savaşa çekme amaçlı saldırıya karşı uyanık olmalıdır. Kimler nasıl uyarılacak ise öyle uyarılmalıdır.
Ve son olarak altı çizilmesi gereken husus Özgür Suriye Ordusu’nun her geçen gün biraz daha selefi cihadist bir çizgiye kaydığı ve El Kaide’nin ordu içindeki etkisinin artmaya devam ettiği. Bir tarafta Nusayri milisleri diğer tarafta El Kaideci milisler birbirlerini yok etmek için hazırlanacaklardır. Bunu Irak yıllarca yaşadı. Sünni ve Şiiler birbirlerini gaddarca kestiler. Kesmekle kalmayıp filme alıp internette yayınladılar. İsmi Ömer, Ebubekir veya Ali, Hüseyin olduğu için yüzlerce ama yüzlerce insan öldürüldü. Şimdi Irak pratiğinin Suriye’ye taşınmaya başladığını görüyoruz. Suriye’ye demokrasiden önce katliam gelecek. Hem de Esad’ın katliamlarından daha korkuncu.