“Melali anlamayan nesle aşina değiliz.”
Ahmet Haşim
Onu tanıdığımda henüz 19 yaşındaydı, bense 24. İlk bakışta nezaketi insanı hayran ediyor, edebi konular açıldığında bilgisine, belagatine ulaşılamıyordu. Onu hep çok nazik, nevi şahsına münhasır efendi biri olarak tanımıştım. İpeğe sarılı çelik yumruk olduğunu, o nezaketin altında mangal gibi yürek taşıdığını birkaç yıl sonra şahit olduğum bir hadisede öğrenmiştim.
Aradan yıllar geçtikten sonra karşılaştığımızda o yüreğinin ne denli sevgi ile dolu olduğunu da gördüm. Sevgi dünyanın, insanlığın temeli ama bazı insanda insanlığın ruhu gibi tezahür ediyor. Onda da sevginin her türünü gördüm. Hem de riyasız. Vatan sevgisi, insan sevgisi, tabiat sevgisi ve en önemlisi millet sevgisi onun mümeyyiz vasıfları idi.
Bugün, TÖRE Dergisi’nin aylık sohbeti ona ayrılmıştı. “Şiir ve Edebiyat Üzerine…” .
İskender Öksüz ile Yağmur Tunalı, çok nefis paslaşmalarla bizleri şad ettiler, irşat ettiler. Sohbeti ve ortamı anlatmayacağım. Habercilik açısından dinlemedim. Sohbet biterken Yağmur Tunalı, çantasından çıkardığı bir kitabı imzalıyordu. Bana uzattı. “Aziz dostum Behçet Kemal’e” diye yazılmıştı kitabın ilk sayfasına. Yağmur Tunalı’nın bir kısmını Yüksek Öğretmen Okulu’nun loş odalarında kendi sesinden dinlediğim ama asıl uzağında bulunduğum 80 ve 90’lı yıllarda söylemiş olduğu şiirlerini Prof. Dr. Namık Açıkgöz ve Halil Açıkgöz, büyük bir itina ile toplamış, kitap haline getirmişler.
Yağmur Tunalı; “Niçin şiir söylediğimi kendime çok sordum. Yıllar sonra el yordamı ile yürüyebildiğim yolda, kendi mâcerâmı yakalamak istediğimi seziyorum. Kendimin peşindeyim. Şiir bir vasıta; ‘Yolun nereye?’ diyenlere, ‘kendime’ diyemediğim için, ‘Şiire’ diyorum. Şiir, bu haliyle, mukaddes bir arayışın adı oluyor.” Diye tarif ediyor şiir macerasını. Sonra “Yazmak kaderimdi…’ diyor.
Tunalı’nın şiirlerinde tarihi, coğrafyayı, kültürü, yaşadıklarımızı, acılarımızı, sevinçlerimizi bulmak mümkün. Fuzuli’yi, Yunus’u ve en önemlisi Yahya Kemal’i okur gibi okuyorsunuz şiirlerini. Bazen “El çek ilâcımdan tabip, kılma derman kim helâkim zehri dermanındadır” ya da "Mani oluyor halimi takrire hicabım" diyor; bazen acılarını, yürek yangınlarını en derûni sevgi sözcükleriyle dillendiriyor. “Ağıt” şiiri ile Yahya Kemal’i kıskandırıp Mehlika Sultan’ı yeniden yazdıracak kadar güzel nazire söylerken, kitaba ismini veren ve Prof. Dr. İskender Öksüz Beğ’e ithaf edilen “Melal Burcu” bizleri, yaşadıklarımızı, acılarımızı, sevinçlerimizi en güzel şekilde anlatıyor.
Türkçeyi en güzel haliyle kullanan Tunalı’nın nesir ve mensureleri de görülmeye, vakit ayırmaya değer.
“Melal Burcu” için söylenecek söz çok. Ama fazla söz de yorar, biliyorum. En iyisi okumak…
Rûhumda vakitsiz uyandın çiçek,
Akşam öksüz, gece çılgın.. ne desem?
Günler bana mâtem, aylar Muharrem;
Yarıyor göğsümü çılgın bir elem,
Patlıyor içimde sayısız fişek!
Feryada kurulu sanki zemberek:
Çığlığa sarılmış gibidir Annem!
…
Zamanla aram yok, kırılmışım pek!
Kalmış bir kenarda sevgim, hasretim;
Dilimde mısralar ne kadar yetim:
Başka türlü olamazdı cinnetim!
Ne kuğu var, ne göl, ne de bir ahenk;
‘Sûz-i dil faslı’nı geçiyor felek:
Başlıyor ey hüzün sana hicretim!
Melal Burcu, Yağmur Tunalı, Elips Kitap, Ankara, Mart 2011