Ana Muhalefet Lideri “Demokrasi için sonuna dek kavga edeceğiz” diyor.
Cumhurbaşkanı ve aynı zamanda AKP Genel Başkanı Tayip Erdoğan ise buna “Bizim ömrümüz, içinde bulunduğumuz şartlar nedeniyle hep kavgayla geçti” diyor.
Önüne ya da arkasına çok değerli kavramları yerleştirerek ardından da sözüm ona bu değerler için bir taraf “kavgaysa kavga” diyor.
Diğer tarafta ‘biz kavga etmekten kaçınmayız… anlayacakları dilden konuşmasını biliriz!’ vb. sözler ediyor.
Hâlbuki siyaset; sorunları, itilafları ve anlaşmazlıkları kansız ve kavgasız çözme sanatıdır!
İşin üzücü yanı ise Türkiye’nin kavganın siyaset olmadığını bilmeyenlerin yönetiminde olmasıdır!
“Sen kimsin ya, neyi bitireceksin?”
Kemal Kılıçdaroğlu’ “Terörü dört yılda bitireceğim. Eğer bitiremezsem siyaseti bırakacağım!” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ana muhalefetin başındaki zat” dediği Kılıçdaroğlu’na yönelik olarak “utanmadan, sıkılmadan çıkacaksın ‘4 yılda ben terörü bitiririm’ diyeceksin.
Sen kimsin ya, neyi bitireceksin?
Öyle lafla peynir gemisi yürümüyor”.
Bir de biz hatırlatalım; “terörü dört yılda bitiririm” diyen kişi Türkiye’nin ana muhalefet partisinin genel başkanıdır.
Bitirir ya da bitiremez ayrı bir konu ama bu sözleri ve iddiaları yapma hakkına sahiptir!
Türkiye’de siyaset, kavga sanıldığı ve kavga diliyle yürütüldüğü için kim, neyi, nasıl, ne zaman ve ne şekilde soruları sorulamıyor!
Kendisinin dışındaki demokratik aktörleri küçümseyen, aşağılayan, suçlayan bir dil siyaset dili değil kavga dilidir.
Siyaset yönünde “neyi bitireceksin?” sorusu anlamsızdır. Çünkü neyi bitireceğini zaten Kılıçdaroğlu söylemiştir.
Kılıçdaroğlu’na sorulması gereken soru “nasıl bitireceksin?” sorusu olmalıydı!
“Ne heykel ne mask istiyorum”
İktidarın bazı belediye başkanları ve yetkilileri dalkavuklukta sınır tanımıyor.
Tayip Erdoğan’ın gözüne girmek, gözde kalmak ve dikkat çekmek için olmadık tiyatro oyunları sergiliyorlar.
Bunlardan birisi de Tayip Erdoğan’ın heykel ve maskını yaparak dikkat çekmeye çalışan bir belediyedir. Cumhurbaşkanı bu tavra çok sert çıkarak şunları söylüyor; “Ne heykel ne mask istiyorum. Bundan sonra da kimse bu yola tevessül etmesin… heykel değil hizmet yapın”.
Bu doğru bir tutumdur.
Ancak bu mask ve heykelleri dikenlerin amaçlarının açıklanmaması ve mask ve heykeller için harcanan paraların da bunu yapanlardan tahsil edilmemesi büyük eksikliktir.
Daha önce de dalkavuklukta sınır tanımayanlar Başbakana yönelik olarak “Başbakana dokunmak ibadettir” demişlerdi!
Bir Allah’ın kuluna “Allah’ın bütün vasıfları var!” hezeyanını yapmışlardı!
Belki de bu söylemlere itiraz edilmemesi bazı kişileri heykel dikmek, mask yapmak aşamasına getirmiştir!
Dalkavukluk da siyaset değildir!
Birçok belediye halkı memnun edecek hizmetlerle değil yöneticilerin heykel ve masklarıyla gündeme gelmeye çalışıyorlar.
Halkın belediyelerden şikâyetlerinin arşı alayı sardığını Başbakanın kendisi de söylüyor.
Başbakan Yıldırım “BİMER’e belediyelerle ilgili yılbaşından bu yana kadar 103 bin başvuru var. Bunun analizini yaptırdım. Başvuruların yüzde 73’ü şikâyet, geri kalanı da görüş, öneri, istek!”.
Demek ki bazı belediyeler dalkavukluk, yalakalık yapmaktan halka hizmet etmeyi unutuyorlar.
Halka hizmet amaçlı görevde bulunanların içinde çok çeşitli mizaç, karakter ve meşrepten insanlar olacaktır.
Sözgelimi; sadakati liyakat tercih edenler, körü körüne egosuna bağlı olanlar, dar kafalılar, otorite heveslileri, kendi çıkarların genel çıkarın üstünde tutanlar, statükoya meydan okuyanlar, başı önde emir almaya hazır olanlar, pek sık görülmese de kendisini aşmış geniş görüşlü sempatizanlar vb.
Kavga etmek siyaset olmadığı gibi dalkavukluk yapmak da adı üzerinde siyaset değildir.
Kavganın yerini tartışmanın, ihtilafın yerini anlaşmanın, sorunların yerini çözümün, yargılamanın yerini algılamanın alması halinde siyaset söz konusudur.
Siyaset pazı işi değildir.