İslam Dünyasının İsrail’e Gücü Yetmiyor

 

İran-Irak savaşı, Afganistan, Libya, Lübnan, Yemen, Irak ve Suriye iç savaşı derken İslam ülkeleri yıllardır birbirlerini yiyor!

İslam coğrafyasında dünden bugüne birisi bitmeden diğeri başlayan iç çatışma, ayaklanma, darbe ve savaş her türlü kaynağı tüketiyor.

Yalnızca Suriye’de ki kanlı iç savaş ülkede yaşayan halkın üçte ikisini mülteci konumuna düşürmüştür.

İslam ülkeleri her türlü kaynaklarını düşmanlarına değil birbirlerine karşı kullanmaktadır.

İslam dünyasında birisi bitmeden diğeri başlayan çatışma ve gerilimlerden yalnızca İsrail yararlanmaktadır.

 

Gerilim, ayrışma, çatışma ve istikrarsızlık mekanizması!

İslam dünyası üzerinde hegemonya kurmaya çalışan güçler (İsrail, ABD, AB) bölgeye önce gerilim, sonra çatışma daha sonrada istikrarsızlık ihraç etmektedirler.

İslam dünyasında farklılıkları çatışmaya dönüştüren bir mekanizma var.

Mekanizmayı da İsrail ve ABD yönetiyor.

Bu mekanizma genellikle etnisite ve mezhep farklılıkları üzerine bina edilmiş durumdadır.

Son zamanlarda ABD/İsrail ikilisi bölgede “teröre destek olan ya da olmayan ülke” bağlamında yeni bir ayrışma modeli geliştirdi.

Sözüm ona teröre destek olmayan (Suudiler vb) İslam ülkeleri, teröre destek olan diğer İslam ülkelerine karşı pozisyon almaya başladılar.

Oyunu kuran, kuralını koyan ABD/İsrail ikilisidir, oyunu kurallarına göre oynayan da bütün İslam ülkeleridir.

Saddam’ın Irak’ı bu gerekçeyle yıkıldı.

Humeyni’nin İran’ı bu yüzden kıskaca alındı.

Irak ile İran bunun için 9 yıl savaştırıldı.

Katar gerilimi bu nedenle tırmandırıldı.

İsrail Mescid-i Aksa’da iş başında!

Böylece İslam Dünyasında kentler harabeye çevrildi, insanlar göç ettirildi, değerler ayak altına alındı İsrail üzerindeki baskı minimize edildi.

Bölgenin nispeten güçlü ülkeleri polarize ediliyor.

Irak fiilen bölündü.

Suriye iç savaş kaosuyla bölünmek üzeredir.

Yemen ile Libya ise bölündü.

Sırada diğer İslam ülkeleri var.

İşte bu şartlar altında elleriyle birbirlerinin yakasını tutan İslam ülkelerinin dönüp İsrail’e ve Mescid-i Aksa’ya bakacakları mecalleri yok!

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Mescid-i Aksa!

İsrail polisi, 14 Temmuz Cuma günü sabah saatlerinde Mescid-i Aksa’da silahlı saldırıda bulunduğunu iddia ettiği 3 Filistinliyi öldürmüş, olayda yaralanan 2 İsrail polisinin ise kaldırıldıkları hastanede öldüğünü açıklamıştı.

Olayın ardından Mescid-i Aksa’yı ibadete kapatan İsrail güçleri, Harem-i Şerif’in iki kapısını pazar günü açmış ancak kapılara metal arama dedektörleri yerleştirmişti.

Hala Mescid-i Aksa’ya yönelik İsrail terörü bütün şiddetiyle devam ediyor.

Adı olup işlevi olmayan İslam Dünyasının örgütleri Mescid-i Aksa’daki İsrail terörüne cılız ses çıkartmaktan öteye bir şey yapamamaktadır.

Recep Tayip Erdoğan Mescid-i Aksa konusunda samimi ve içten hassasiyet gösteren tek lider olarak kalmıştır.

Erdoğan da “Ey Almanya, Ey Hollanda” jargonuyla değil daha diplomatik bir lisanla Mescid-i Aksa’da yaşananlara tepki göstermek gereğini duymuştur.

Erdoğan: “Oradaki şiddet bir an önce son bulmalı. Krizin uzaması kimsenin yararına değil… İsrail’i temel insani kurallara uygun davranmaya davet ediyorum. İsrail hukuka insani değerlere uygun davranmalı”.

 

İslam dünyası bir İsrail etmiyor!

Erdoğan’ın İsrail’e yönelik uyarıları ve açıklamaları bölgede her şeye hakim olan ABD, İsrail güçleri tarafından dikkate dahi alınmıyor.

Ancak Erdoğan’ın okuduğu “Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde” şiiri büyük ilgi görüyor.

Her türlü eleştiri, tehdit ve karşı çıkışa karşın İsrail kendi bildiğini okuyor.

Hiç kimseyi dinlemiyor ve kendisine BM dahil hiç kimsenin sözü geçmiyor.

Çünkü sorun hak, hukuk, adalet ve insanlık sorunu değil güç sorunudur.

İsrail’e gücü de bizzat İslam ülkeleri veriyor!

Ortadoğu’da Güç İsrail’dedir.

Güç yönünden bütün İslam Dünyası bir İsrail etmiyor!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!