PKK,“Çözüm sürecinde” örgütlediği, eğittiği, silahlandırdığı ve yerleştirdiği militanları vasıtasıyla mahalleleri savaş alanına çevirme yeteneğine ulaşmıştır. Nusaybin, Cizre, Silvan, Yüksekova ve son günlerde de Sur ilçesinde yaşananlar “çözüm süreci” nin neye ve kime hizmet ettiğini açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır.
Askere dur, polise dur, PKK’ya vur!
Güneydoğu’da kentlerin sokakları haftalarca hendeklerle kapatılan, bombalarla donatılan, militanlarla çatışılan muharebe alanları haline getirilmiştir. PKK bölgede kent savaşına hazırlanırken olanı biteni kör bir süreç uğruna seyredenler bugün PKK ile mücadele etmek zorunda kaldılar. Ülkenin teröre boğulmasına izin verenler ülkedeki terörden kurtulmaya çalışıyorlar!
İktidarın gafletinin bedelini halk ödüyor. Haftalarca sokağa çıkma yasağı uygulanıyor, kentler harabeye dönüyor ve onlarca şehit veriliyorsa bu durumdan terör örgütünün yanında çözüm havarileri daha çok sorumludur.
‘Askere dur polise dur PKK’ya vur’ misyonunu üstlenen Akil Adamların ise sesi bir yana gıkları dahi çıkmıyor.
Hendek kazmak, yangın çıkarmak, cinayet işlemek!
Gözü dönmüş teröristler ambulans, okul, cami, itfaiye aracı, yol, kamyon demeden ateşe veriyor. Diyarbakır Sur ilçesinde Paşa Hamamı, Yoğurt Pazarı, Surp Giragos Ermeni Kilisesi PKK’nın saldırılarından nasibini almıştır. Dört Ayaklı Minarenin ayakları çatışmalardan büyük hasar almıştır. Fatih Paşa Cami de PKK tarafından ateşe verilmiştir.
Dahası yangını söndürmeye gelen itfaiyeye ve ambulanslara da PKK ateş açmıştır. PKK bir kez daha iflah etmez bir barbar ve vahşi cinayet şebekesi olduğunu ortaya koymuştur.
PKK’lı barbarlar işi bununla da bitirmemiş yalnız bir ilçede dört ayrı okulu da ateşe vermişlerdir. Yaktıkları onlarca kamyonundan sonra bu defa da vatandaşların evlerini cephaneliğe çevirmiş ardından da polise karşı mevzi olarak kullanmışlardır. Güvenlik güçleri PKK’lı pislikleri temizledikten sonra onlardan geriye yıkıntı ve viraneler kalmıştır.
Herhalde oy verenler hainliği seyrediyordur!
Hendek kazmak, yangın çıkarmak ve mümkün olduğunca çok insan öldürmek PKK’nın kent ayaklanması stratejisidir. Onlar için asıl olan sansasyondur. PKK için kiminö ldüğü, nerenin yandığı, hangi sokağa hendek kazıldığı önemli değildir. Onlar gerçekte okulla, camiyle, kutsalla, ahlakla ve insanlıkla savaşmaktadır.
HDP’nin tutumu ise ibretliktir. Eş Genel Başkan Yüksekdağ, Fatih Paşa Camiini yakanın asker olduğunu PKK’nın helikopterinin olmamasına bağlıyor. Bu yüksek zekâ (!)yangını söndürmeye gelen itfaiye aracına ateş açan ve çatır çatır okul yakan PKK’lıları ise görmezlikten geliyor.
HDP’nin diğer eş genel başkanı Demirtaş’ın sözleri ise tüyler ürperticidir. “Halk, ‘hepimizi de öldürseler biz de bu hendekleri kapatmayız’ diyor” şeklinde açıklama yapıyor. “Ne HDP, ne AKP hendeği kapatabilir. Müzakere dışında hiçbirşey hendekleri kapatamaz”.
Demirtaş’a göre hendekleri açanlar, okul ve camileri yakanlar halktır. Halk diyormuş ki ‘hepimizi de öldürseler hendekleri kapatmayız’. Demirtaş, halkın sokakları hendeklerden geçilmez, evleri teröristlerce yaşanmaz hale gelince göç ettiğinden hiç söz etmiyor. Dahası Demirtaş, “PKK’yı dağdan söküp atabildi mi devlet? Hayır. Şehirden de atamazsın!” diyerek gerçek niyetini ortaya koymuş oluyor. Demirtaş, TBMM’nin üyesi olarak ‘hendekleri kapatın, okulları yakmayın, camileri ateşe vermeyin’ demiyor. Aksine teröristlere ‘dayanın, devlet hendekleri kapatamaz, sizi de kentlerden sökemez’ demiş oluyor.
Demirtaş halkı PKK, PKK’yı da halk ilan ederek en büyük hainliği yapmış oluyor.
Herhalde HDP’ye oy verenler bu hainliği ellerini ovuşturarak seyrediyordur!
Bu konuda Karayılan bile Demirtaş’tan daha mütevazi davranıyor. Halkın PKK’nın eylemlerine destek vermediği anlamına gelen sözler ediyor.
Hendek açanları, halkı katledenleri, halk ilan edenler; terörün en büyük destekçileridir.