Devleti Paylaşanlar Sandığı Paylaşamıyor!

AKP ile PKK’nın İmralı üzerinde yürüttüğü müzakereler herkesin malumudur. İlişkilerin başkanlık sistemi ile Öcalan’ın İmralı’dan çıkması denklemine indirgendiği de sır değildir. HDP mevcut baraj sistemiyle seçime girecek ve baraj altı kalarak ve bu durum da AKP’nin tek başına iktidarını sağlayacaktır. Ancak böyle bir sonuç İmralı’daki terörist başının serbest bırakılması için AKP’nin elini güçlendirmiş olacaktır.  
 
AKP’nin tek başına iktidarının dışında hiçbir sonuç Öcalan’ın serbest kalmasını ve “çözüm süreci”nin devamını sağlayamayacaktır. Hem AKP hem de İmralı ve Kandil bunu çok iyi bilmektedir. Bütün hesapların bunun üzerine yapıldığı açıktır.
 
HDP’nin bölgenin kırsal kesimlerinde oyların %92 ile 100’ünü -yani tamamını- alması ancak kentlerde bunun çok çok altında kalması bölgede kurduğu silahlı baskıyla yakından ilişkilidir. Normal şartlarda, baskı olmadan dinsiz, ahlaksız ve yasasız silahlı bir çetenin siyasi uzantılarına bölgenin dindar insanların oy vermesi düşünülemez!
 
HDP’nin mucize mukabilinde barajı geçmesi halinde AKP ile birlikte hem anayasa değişikliği ve hem de “çözüm süreci” konusunda işbirliği yapacağı da sır olmasa gerek.
Diğer yandan HDP’nin aldığı ve alacağı oylarla bölgede silahlı PKK’lı çetelerinin halk üzerinde kuracağı baskı arasında doğrusal bir ilişki vardır.
 
Bütün oyun AKP’nin HDP’ye muhtaç olmadan tek başına iktidar olması ve 334 rakamına ulaşabilmesi üzerine kuruludur. Eğer HDP barajı aşarsa AKP ile HDP arasında sonu gelmeyecek tartışmalar başlayacaktır. İmralı’daki hükümlünün de HDP’nin barajı aşmasına karşı olduğu sır değildir.
 
Son zamanlarda meydana gelen olaylar, AKP ile HDP artı PKK arasında yaşanan tartışmaların özü bu siyasal denklem üzerinden okunabilir.
 
HDP, her zaman yaptığı gibi PKK vasıtasıyla bölge halkını mümkün olduğu kadar baskı altına alarak seçim sonuçlarını lehine değiştirmeye çalışmaktadır. Bu yeni bir şey de değildir. HDP varlığını PKK’ya ve PKK’nın bölgede kurduğu silahlı baskıya borçludur.
 
PKK’nın bölgede otorite haline gelmesine “çözüm süreci” büyük bir katkı sağlamıştır.  “Çözüm Süreci” bağlamında güya çatışmasızlık amacıyla AKP’nin bölgenin kırsal kesimlerinden devlet otoritesini fiilen çekmiştir. Gelinen aşamada bölge kentlerinin bazı mahallelerinde de PKK’nın özerklik ilan ettiği ve YDG/H adlı PKK’lı unsurlarının bir kolluk gücü gibi hareket ettiği cümle alemin malumudur.
 
Bölgede PKK’lı çetelerin 26 gün süreyle Bingöl-Diyarbakır yolunu kesmelerine AKP iktidarı müdahale etmemiştir. 
 
KCK/DTK bölgede vergi toplamakta, vali/kaymakam atamakta, yargı yapmakta ve kısacası devleti tanımamaktadır.
 
AKP hükümeti devleti bölgeden çıkarmaya amaçlayan onca örgütlenmeyi, eylemi ve baş kaldırıyı görmezlikten gelmiştir.
 
PKK’ya verilen onca taviz ve PKK’nın bölgedeki faaliyetlerini görmezlikten gelmeler orta yerdeyken Ağrı’da hükümetin takındığı tavır inandırıcı değildir.
 
AKP’nin birden bire Ağrı’da terörle müzakereden mücadele geçişi tamamen seçim süreciyle ilgilidir. AKP, Ağrı olayı üzerinden bir yandan HDP’nin manevra alanını daraltırken, diğer yandan da Tük halkına terörle mücadele ettiğine yönelik sahte bir mesaj vermektedir. PKK’ya karşı gösterdiği toleransın ve verdiği tavizlerin de üstünü kapatmaya çalışmaktadır.
 
Ağrı olayının hemen ardından HDP genel merkezine yönelik olarak gerçekleştirilen saldırıda dikkat çekicidir. Her iki olay da AKP ve HDP’nin silahla seçim sürecini kendi lehlerine dönüştürme operasyonlarıdır.
 
AKP’nin bakanları İmralı’daki hükümlünün on maddelik emir ve talimatını Dolmabahçe’de sessiz ve sedasız dinlemiştir. Öcalan, Türkiye Cumhuriyeti devletinin, anayasasının ve idari yapısının nasıl olması gerektiğini AKP hükümetine tebliğ etmiştir. AKP resmen devleti Öcalan’la paylaşmıştır. Devleti paylaşanlar sandığı paylaşamıyor. Biraz garip değil mi?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!