Bölgeden Devlet Sürülüyor!

Umutlarını “Çözüm Süreci”ne bağlayanlar tam da “yeni dönem”, “tarihi günlerin arefesindeyiz”, Abdullah Öcalan, Nisan’da aramızda olacak”, barış geldi, geliyor ederken bu defa Çizre karıştı.
 
Çözüm süreci sayesinde özgürce ellerine uzun namlulu silah alan, yüzleri kapalı YDG-H’li militanlar Hüda Par’lıları tümüyle Çizre’den göç ettirmek için saldırıya geçtiler. Bazı evler ateşe verildi. Kazılan hendekler nedeniyle polis panzerleri müdahalede zorlandı. HDP’li Belediye yanan evlerin söndürülmesi için itfaiye göndermedi. Sonuçta kent merkezi savaş alanına döndü ve üç kişi bu saldırılarda hayatını kaybetti.
 
Olanı biteni HDP, her zaman yaptığı gibi “karanlık tezgah, kışkırtma ve provokasyon” ile açıkladı.
 
Yalçın Akdoğan’dan da bu bağlamda benzer bir açıklama yaptı. Bu “sabotaj girişimi, dikkatli olmalıyız…çözüm sürecinde ne zaman sonuca yaklaşsak karanlık bir el devreye giriyor” demiştir. Olayı bağlamında koparan şu ilaveyi yapmaktan da geri kalmadı. Diyor ki Akdoğan, Kandil’den bir açıklama yapıldı; ‘Eğer birileri eylemde yüzünü  kapatırsa, molotof atarsa bunlar bizden değil, ajandır‘. Bir gün sonra Cizre’de  olaylar oldu. Birileri yüzünü kapattı, gidip molotof attı, insanların evini  yakmaya çalıştı. Bu, açıkça Kandil’e ‘ben sizi takmıyorum’  demektir.
 
AKP’nin kurmayları terör örgütünü, terörist başını, amaçlarını, uyguladıkları stratejiyi, Kandil’dekileri ve sahadaki militanlarını hep yanlış anlıyorlar. Bu bakımdan iktidarın ve yandaşlarının yapmış oldukları değerlendirmelerin tamamı sorunludur. Akdoğan 6-8 Ekim olayları öncesinde HDP’lilerle hem kendisinin hem de Başbakan Davutoğlu’nun yaptıkları görüşmeyi unutmuş görünüyor. O görüşmeden “kamu düzeni ve güvenliği” için garanti veren HDP, bir gün sonra da “sokakları Kobani’ye çevirin” diye yandaşlarına talimat vermişti!
 
AKP’nin Kandil, İmralı ya da HDP’ye duyduğu güveninin maliyetini Türkiye pahalı ödemektedir. AKP’nin çözüm süreciyle birlikte PKK bölgede siyasi nüfuz kurmak için büyük bir etnik ve ideolojik temizlik harekâtına başlamıştır. Çizre’deki olaylar YDG-H’nin siyasi hâkimiyet amacıyla yaptığı ideolojik temizlik eylemleridir.
 
PKK uzun süredir bölgede etnik yönden Kürt olmayanları batıya göç etmeye zorlamaktadır. Mardin’de olan budur. Mardin’in büyük şehir yapılması ve büyük şehir belediyesinin HDP’nin eline geçmesiyle birlikte Arap ve Türk nüfusun göç fermanı imzalanmıştır. Mardin’de hali vakti yerinde olan Kürt olmayan nüfus, mallarını mülklerini satıp Batı’ya göç etmektedir. Mardin HDP’nin eline geçtikten sonra özellikle Arap nüfus kentte tacize uğramaktadır.
 
6/7 Ekim olaylarına kadar güvenlik güçleri örgütün her tür eylemlerine AKP’nin talimatlarıyla ses çıkart(a)mıyordu. Süreci bozarım korkusu güvenlik güçlerine görevlerini yaptırmıyordu… Bu yüzden sadece dağlar değil, bölgedeki bazı şehirler de PKK’nın fiili denetimi altına girmiştir.
 
PKK önce batıdan gelmiş olan eğitim derneklerini ve yardım kuruluşlarını vb. taciz ederek bölgeden çıkarmıştır. PKK, kendisine tabi olmayan aileleri sindirmiş, hatta pek çoğunu bölgeden sürmüştür. PKK bölgede tam anlamıyla hâkimiyet kurabilmek için kendisine direnebilecek Kürt olmayanlar ile PKK gibi düşünmeyen dindar Kürt nüfusu bölgeden sürüyor. HÜDA-PAR’ın hedef seçilmesinin nedeni de budur.
 
PKK’nın asayiş birimleri, HDP’li belediye ile işbirliği içinde, bazı mahallelere hendekler kazmış, giriş ve çıkışları haftalarca denetim altında tutmuşlardır. Çözüm süreci zarar görmesin diye güvenlik güçleri hendek açma girişimlerine müdahale etmemiş, gelinen aşamada ise fiili özerklik ilan eden YDG-H’ye müdahale çok riskli bir hale gelmiştir.
 
AKP, sözde çözüm sürecini tahkim etmeye çalışırken PKK da bölgedeki hâkimiyetini pekiştirmeye ve özerklik alanlarını genişletmeye çalışmaktadır. Sonuçta bölgeden aşama aşama devletin çıkarılmasıdır. Gerçek budur; Akdoğan ya da Demirtaş gibilerin söyledikleri ayrıntıdır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!