Teröristbaşı Öcalan ile yapılan görüşmeleri savunanAKP/CHP/BDP kesiminin temel argümanları şudur: Kan dökülmesin, şehitler gelmesin, anneler ağlamasın, barış ve kardeşlik ortamı teşekkül etsin, kaynaklar terörle mücadele için heba olup gitmesin vb.. ‘Bunun için gerekirse şeytanla bile oturulup konuşulur’ demeye getiriyorlar.
Öcalan ile devleti, anayasayı ve Türkiye’yi görüşmekte sakınca görmeyen zevata şunu hatırlatmak gerekir: Bu görüşmeler daha fazla kan, daha çok gözyaşı, daha vahim şiddet ve daha büyük nefrete neden olursa o zaman pişmanlık belirterek sonuçları değiştirebilecek misiniz? Ki bu birinci açılım sürecinde ve sonucunda gerçekleşmişti. Yüzlerce vatan evladı Habur’la sonuçlanan “Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi” adlı açılım sürecinde hayatını kaybetmişti. Onların katilleri doğrudan doğruya terörle mücadele edecek yerde teröre karşı açılım projeleri gerçekleştirenlerdir.
Bugünlerde gerçekleştirilen İmralı görüşmelerinin de söylenenlerin tam aksi sonuçları ortaya çıkarma ihtimali çok daha yüksektir.
Yarın PKK terör örgütü bu tür saldırıları gerçekleştirirse, görüşmeleri başlatan irade, olayların içinden provokasyon deyip sıyrılabileceğini nasıl düşünebilir?
Terörle mücadele iradesi gösteremeyen, zafiyet ve atalet içindeki iktidarı ve onun her açılımını(!) gırtlağını parçalarcasına savunanlar, verilen ve verilecek olan şehitlerden doğrudan sorumludur.
İmralı’da yapılan görüşmeler, PKK terör örgütünün Kandil’deki kadrolarını yeni süreçte daha da cesaretlendirecek, umutlandıracaktır. PKK terör örgütünün Avrupa ve Kandil’deki lider kadrosu hapishanede tutulan bir adamın iradesinin kendilerini bağlamayacağını dolaylı şekillerde belirtmiş durumdadır. Örgüt mensupları, Türkiye Cumhuriyeti’nin terör karşısında “denize düşen yılana sarılır” çaresizliği içinde İmralı’daki mahkûma sarılmasını, devletin güçsüzlüğü ve zafiyeti olarak göreceklerdir.
Terör örgütü mensupları terör yaptıkça kendilerinin daha çok ciddiye alındığını, amaçlarına ulaşmanın yolunun terör yapmaktan geçtiği kanaatine ulaşacaklardır. Kanlı eylemlerine fırsat buldukça devam edebileceklerdir!
Terör; romantizm, saflık ve gaflet kaldırmaz. Devlet içindeki Öcalanperest zevatın teşebbüs edilmeyene teşebbüs ettik, denenmeyeni denedik, yapılamayanı yaptık, ezber bozduk söylemleri altında yaptıklarının bedeli, sanılandan çok daha ağır olacaktır. Öcalan’la görüşmeler terörü azdıracaktır.
Bilenler, milletlerin istikbal ve istiklalinin; deneme yanılmaya, ezber bozmaya feda edilemeyecek kadar önemli olduğunu bilirler.
Sonuçta terörist örgüt PKK, yaptığı eylemler sayesinde lideri Öcalan’ı devlete muhatap kılabilmiştir. Böylece terör örgütü, ne kadar etkili eylem gerçekleştirebilirse o kadar ciddiye alındığını fark etmiş bulunmaktadır. Ve örgüt ancak terörle amacına ulaşacağı yolunda güçlü bir işaret almış olmaktadır.İmralı görüşmeleri, terör örgütüne ‘bizimkiler başardı’ duygusu verecek, destekçilerinin sayısı da giderek artacaktır. Terör örgütü terörle bir yerlere varılabileceğini öğrenmiş bulunmaktadır.
Teröristle pazarlık bir hukuk devleti için, demokratik bir kültür için ölüm anlamına gelmektedir. Ölüm nasıl ki denenemez ise terörle pazarlık da denenemez. Silahla şiddet, demokrasi ile dayatma bir arada olmaz!
Bir bakar mısınız?
Medya, STK’lar, güdümlü yazar, çizer ve dernekler, Öcalan ile yapılan görüşmeleri son çare, atılması lazım gelen zorunlu adım olarak nitelendirerek desteklerini açıklamış bulunmaktadır. Bu zevat aynı zamanda Öcalan’ı öve öve yere göğe sığdıramamaktadır.
Hatta Öcalan’ın geçmişine atıfta bulunarak, onun “dininde, diyanetinde” bir insan olduğuna, onu dağa çıkartanın “çocuktan katil çıkaran sistem” olduğuna vurgu yapan ve halen devletin tepesinde bulunan insanlar çıkmıştır.
Meğerse bu ülkede ne kadar çok Öcalanperest varmış da milletin haberi yokmuş!
MHP hariç bütün siyasi mahfiller, umudunu Öcalan’a bağlamış, adeta ona yalvarır gibi “bitir… bitir şu terörü… der” hale gelmişlerdir.
Artık şapkadan tavşan çıkarmak, terörü bir kalemde yok etmek de bebek katiline düşmektedir.