Siyasette liderliğin önemi ve etkisi tartışılamaz. Türkiye gibi liderlere ayrıca bir de kurtarıcı vasfı yüklendiği ülkelerde liderlik kendi başına belirleyici bir faktördür.
Bu bağlamda “Kurtar bizi baba” gibi söylemlerin “lidere dokunmak ibadettir” biçimine dönüşmesi de rastlantı değildir. Bu durum sıradan değil rafine siyasilerin bilinçaltının nelerle dolu olduğunu gösteren bir kanıttır.
Siyaset Türkiye’de bu boyutuyla adeta ilahiyata dönüşmüştür.
Dönüşümün, değişimin ve farklılaşmanın günümüzdeki simgesi ise Tayyip Erdoğan’dır. AKP’nin siyaset mühendislerinin görüş, ideal ve proje üzerinde değil, liderlik ve karizma üzerinde yoğunlaşmalarının nedeni de budur. “Milli görüş gömleği” de Tayyip Erdoğan’ın sırtından bu nedenle çıkartılmıştır.
Çünkü onlar, kitlelerin ihtiyaçlarına ancak bu şekilde cevap verilebileceğini bilmektedirler. Her şeyi kitleleştirerek, kalabalıklarla bireyi, genel ile özeli terbiye etmenin yönteminin buradan geçtiğini de iyi bilmektedirler.
Elli bin kişilik iftar çadırları bunun için kurulmuştur. Yüz binlik mitingler bunun için yapılmıştır. Son olarak da AKP İstanbul İl Başkanlığı, il kongresini Ali Sami Yen TT Arena stadında bu nedenle yapmıştır. Binlerce araçla taşınan on binler, yüz bin civarında dağıtılan bayrak ve kumanya maliyetinin ne olduğu değil, yapılanların neye hizmet ettiği açısından önemi vardır.
Başbakan stadyumda adeta padişah gibi ferman buyurdu: Kürtaja ve sezaryene karşıyım! Başbakan doktor değil ama ’sezaryen olmayın’ demeye getiriyor. Sezaryen insan sağlığıyla ilgili olup, hekimlerin karar verdiği bir konudur. Kadınlar da spor olsun diye değil sağlıkla ilgili bir konu olduğu için sezaryene başvuruyorlar!
Başbakan, çocukların altmış aylık iken okula başlamasını da uzmanların karşı yönde görüş bildirmesine rağmen savunmuştur. Sonuçta okula başlama yaşının altmış altı aya çıkarılmasına istemeye istemeye razı olmuştur.
Bu ülkede kimin kaç çocuk sahibi olması lazım geldiğine de yine Başbakan karışmaktadır. En az üç çocuk! Başbakan’ın Kazakistan için ise ön gördüğü rakam beştir.
“Kürtaj ve sezaryene karşı” olmak için Başbakan’ı izlemek gerekiyor. Çocuk edinmek için Başbakan’ın telkinlerini dinlemek gerekiyor. Çocukların okula başlama yaşını Başbakan’dan öğrenmek gerekiyor.
Başbakan Erdoğan’ı bu duruma hangi şartların getirdiği de biliniyor. Erdoğan, köklerinden kopmuş kitlelerin, bağlanacakları bir dal ve sığınacakları bir umut olarak gösterilmiştir.
Yine kitle ve kalabalık söz konusu olunca görüş, düşünce, ideal ve değerler ikinci plana düşmekte, düşüncenin yerini duygu, şuurun yerini içgüdü almaktadır. Erdoğan buna da kısa sürede uyum sağlamıştır.
Kitle için kalite değil sayı, öz değil söz, içerik değil şekil egemenliğinin kurulması gerektiğini de Başbakan kısa sürede kavramıştır.
Sorun da bundan sonra başlamıştır. Kitleler sayı olarak kabarıp, kalabalık insan gurupları görüntüye indirgendikçe lider giderek büyümektedir. Lider bir olarak büyütülünce binler giderek birin karşısında küçülmektedir.
Durum, zihnî ve ahlakî bakımından da benzer bir seyir izlemektedir.
Başbakan Erdoğan için siyaset öteden beri bir dava ve nitelik sorunu değildi. Erdoğan, en azından söylemleriyle horlanan, itilen, dışlanan, hakir görülen kitlelerin isyan çığlığı olduğunu vurguluyordu. Gelinen bu aşamada Erdoğan’ın kendisi bizzat horlayan, aşağılayan ve dışlayan bir sistemin çarkı haline gelmiştir. 10 yıllık iktidarı, Başbakan Erdoğan’ı karşıt olduğu hemen her şeye dönüştürmüş bulunmaktadır.
Ayrıca ortada bir AKP kimliği de yoktur. Tümüyle Erdoğan’ın şahsıyla mündemiç bir sistem oluşmuştur. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olması halinde, AKP’nin güneş görmüş bir kar yığınına dönmeyeceğini kimse garanti edemez.