Tutuklu milletvekilleriyle ilgili olarak Başbakan Erdoğan, “sorun AKP’nin değil” demişti. Doğru, sorun AKP’nin olsaydı, tutuklu milletvekili zaten olmazdı.
Bir açıklama da Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den geldi. Cumhurbaşkanı Gül, “Milletvekillerinin tutuklu olması üzücü bir şeydir. Ama nihayet bizim mahkemeye söyleyebileceğimiz bir şeyimiz yok. Ama ben çok arzu ederdim ki, Meclis’te olsunlar. Yeni Anayasa için ise olumlu siyasi iklim yaratmalıyız”.
Gelinen aşamada ise tutuklu milletvekilleriyle ilgili olarak ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı ve Bakanları yalnızca yakınıyor. Milletvekillerinin tutuklu olması üzücü ama elimizden de bir şey gelmiyor türünden garip açıklamalar yapıyorlar.
Hiç kuşkusuz kimse Cumhurbaşkanı’nın mahkemeye bir şeyler söylemesini istemiyor. Kimse yargıya müdahaleyi savunmuyor. Belki de herkes yargıya yapılmış müdahale varsa onun sonlandırılmasını istiyor.
Cumhurbaşkanı’nın mahkemeye değil ama iktidar ve muhalefete gereğini yapmaları için söyleyecekleri olmalıdır!
Kaldı ki Başbakan, “sır küpüm” dediği bürokrat Hakan Fidan’ı, savcının soruşturmasından üç gün içinde almıştı. Cumhurbaşkanı da dört buçuk saat içinde Hakan Fidan için çıkarılan yasayı onaylamıştı.
Atanmışlar için bu denli aceleci ve tavizsiz davrananların, seçilmişler için “elimizden bir şey gelmez” demesi hiç de inandırıcı değildir.
AK Parti’nin kapatılma davası sürecinde mahkemelere söyledikleri kalmayanların “Milletvekillerinin tutuklu olması üzücü” ama “bizim mahkemeye söyleyebileceğimiz bir şeyimiz yok” demeleri de tutarsızlık örneğidir.
Ayrıca Adalet Bakanlığı ve yeni HSYK’nın uygulamaları da ortadadır. Örneğin; “Ergenekon” adı verilen davada sanıklar için tahliye talep eden yargıçlar, bir takım gerekçeler öne sürülerek başka mahkemelerde görevlendirilmişlerdir.
Hakan Fidan davasının yargıcı değiştirilmiştir.
Balyoz Davası’nın başlamasına günler kala yargıçlar değiştirilmiştir.
Deniz Feneri Davası’nın yargıçları ise görevden alınmakla kalmamış, haklarında ağır ceza davası açılmıştır.
Ayrıca Cumhurbaşkanı’nın görev süresiyle ya da Hakan Fidan’la ilgili çıkarılan yasalar da tamamen şahsa özel düzenlemelerdir. Bütün bunlar; yargının bağımsız ve tarafsız olması gerektiği söylem ve sloganları altında gerçekleştirilmiştir.
Zina dâhil hemen her konuda AB standartlarını esas alanlar, malum yargılamalar söz konusu olduğunda AB standartlarını, görmezlikten gelmeleri de düşündürücüdür.
Gerek tutuklu milletvekillerini, gerek benzer davalardan yargılanan diğer insanları ömür boyu içeride tutmaya AKP iktidarının ömrünün yetmeyeceği açıktır. Dünün zalimleri, adaletsizleri ve haksızları bugün hesap veriyor!