Ercan Çalışkan
Ercan Çalışkan

Siz hiç lüplüp topladınız mı?

Siz hiç lüplüp topladınız mı?

Bayramlarda…

En çok duyulan soru, kuşkusuz “Nerede o eski bayramlar?” cümlesiyle karşımıza çıkar.

Bakarsınız, bir radyo programında ya da bir televizyon ekranında kulağınıza çalınıverir. Belki de telefonunuzda, tabletinizde sanal dünyalara daldığınız zaman, birçok sosyal medya paylaşımında veya bir fotoğraf paylaşımının altına iliştirilmiş bir cümlecik notta gözünüze takılıverir bir anda. Dahası köşe yazarlarının da sık kullandığı başlıklardan biridir bu. Benim en çok ne ilgimi çeker biliyor musunuz dostlar?

Bu soruyu yirmili yaşlarda olanlar da, otuzlu yaşlarda olanlar da, kırklı, ellili ve daha fazla yaşlarda olanlar da sorar. Burada olan şudur: Bu soruyu sorma hakkını kendinde gören biri, kendisinden küçükler aynı soruyu sormaya kalkarsa “Siz ne bileceksiniz eski bayramları?” anlamını bas bas bağıran bir bakışla onları süzer ve “Eski bayramlar asıl bizim zamanımızdaydı.” diye düşünür. Oysa herkesin bunu söylemeye hem öncekiler hem sonrakiler kadar hakkı vardır. Herkes kendi çocukluğunda yaşananları özlemekte, günümüz neslinde de onları aramaktadır.

Bana göre “NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR?” sorusunu sormak herkesin hakkıdır; çünkü çocukken herkes kendi özel bayramını yaşamıştır. Sorusunu derken, bir de bilgi katayım bugünkü yazımıza. Ne de olsa serde öğretmenlik var.  Bu bir “sözde soru” cümlesidir. Cevabı beklenmez, zaten bellidir.

Konuyu dağıtmadan…

Ben de hem yukarıdaki cümleleri kurarım hem de “NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR?” diye sormak en çok bizim kuşağın hakkı diye kendi kuşağımıza torpil geçerim.

Ve tabii Simav’a, Simavlılara… Ne de olsa serde Simavlılık var.

Şimdi sorsam…

Nişanlılık döneminde kız evine süslenmiş kurbanlık gönderme var mıydı sizin zamanınızdaki bayramlarda… Bizde vardı. El öpmeye gittiğinizde bayram hediyesi mendilin içine sıkıştırılmış harçlık aldınız mı hiç? Biz aldık. Ya kalabalık bir ailede yaş sırasına geçip  sizden büyük herkesin elini öptünüz mü? Biz öptük.

Neyse gelelim, çocukluğumuzun favorilerine…

Sizde “lüplüp toplamak” var mıydı? Bizde vardı.

Elimizde bir torba veya küçük sepet, “Geee lüp lüp lüp!” diye bağırarak kapı kapı dolaşırdık. Kapı açılıp bisküvi, şeker, kurabiye ne dağıtılırsa, ellerimiz dağıtana uzanır; çığlık çığlığa onları almaya çalışırdık. Tabii kendimizden küçüklerimiz varsa “Kardeşime de, kardeşime de…” demeyi ihmal etmezdik.

Pekiii…

Sizde “Karpit patlatmak” var mıydı? Bizde vardı.

Özellikle Ramazan Bayramı arifesinde en büyük eğlencemizdi bu. Tenekeden bir kutu bulurduk. Şimdi elini attığın yerde bulabilirsin ama o zaman zordu bulmak. Kiloluk bir margarin yağı tenekesi işimizi görürdü mesela. Önce teneke kutunun altında, tam ortaya çiviyle bir delik açardık, sonra içine para toplayıp  aldığımız karpit parçasından biraz koyar, tükürüklerimizle onu ıslatır ve tenekenin kapağını sıkıca kapatırdık. Arkadaki deliğe kibriti yaklaştırdığımızda bir patlamayla kapak fırlar giderdi. Tabii bu oyun, mahalledeki büyük çocukların kontrolü altında oynanırdı.

Sanırım sizde olsa olsa mantar tabancası varmıştır. Bizde de vardı tabii… Onu saymıyorum bile…

Bir de şunu sorsam…

Sizde çocuklara özel “alıcıların da satıcılarında çocuk olduğu” bir bayram yeri var mıydı? Bizde vardı.

Yaaa, kaldınız tabii öyle! Bizde vardı. Laf aramızda satıcılardan bazıları büyüklerdendi tabii… Macunlar satılırdı rengârenk. Önceden elle hazırlanmış küçük çubuklara sarılarak satılırdı. Yerli gazozlar vardı satılan. Satıcıysanız 16 şişelik kasanın 12’sini satınca ana parayı çıkartırdınız. Son dördü kâr kalırdı. Bayram yerinde satamayan bazı gözü açıklar, akrabalarının evlerini dolaşıp satarlardı. Bir de muhallebiler vardı. Su muhallebisi… Çay tabaklarına servis edilir,

çay kaşıklarıyla yenirdi. Kullanılan tabaklar ve kaşıklar satıcının yanındaki su dolu bakracın içine daldırılır, orada yıkanırdı.

Bunların hangi biri olabilirdi ki sizde?

Böyle diyorum ama bakmayın siz bana! Kim bilir sizde neler neler varmıştır? İnsan başkalarını bilmeyince “NEREDE O ESKİ BAYRAMLAR?” diye sormak sadece kendi hakları sanıyor.

Zaman geçtikçe “kuşak farkı” dediğimiz toplumsal olgunun gerçekleşmesini sağlayan her şey, bir kuşak önceki bayramdan alıp götürüyor bazı şeyleri.

Değişmeyen tek şey, bayramların hep umut getirmesi…

Hiç kimsenin bir başkasını kırmadığı, toplumu ikiye ayıran söylemlerin kullanılmadığı, bütün gözlerin güzelliklere odaklandığı bir bayram diliyorum.

Mutlu olun, mutlu kalın.

 

 

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!