Geçen haftaki yazımda okudunuz.
Emekli Öğretmen “Rusya, Ukrayna’yı işgal etmiş. Buna ne diyorsun Köşe Yazarı?” diye sormuştu; ben de “Ben dış politikayı bilmem ama bu harekâtın gidişatı ve sonu ne olursa olsun, bundan en çok zararı gören biz olacağız. Bunu bilir, bunu söylerim.” diye cevap vermiştim.
Hay dilimi eşek arısı soksaydı!
Bu yazıyı okuyan yeğenim, bu bölümle ilgili ne anladıysa, bana e-posta attı. Emekli Öğretmen’e söyle: “İnsan hayatı, hele de bu çocuklar masumlar olunca her türlü hayat pahalılığın üstündedir. Çünkü insan hayatını bir mukabili yoktur. Muhalefet olacağım diye bir insanlık dramına nasıl duyarsız kalır bu emekli öğretmen. Bir emekli öğretmene yakışan şöyle demekti: Dünya beşten büyüktür.” diye fırçayı bastı.
Hemen aradım yeğenimi ona anlattım, onun gibi anlayanlar olabilir diye burada da yazmaya karar verdim.
Her şeyden önce Emekli Öğretmen “Ben savaşa karşı duyarsızım demedi. İnsan hayatı değersizdir de demedi. Üstelik bu konularda ne kadar duyarlı olduğunu onu tanıyan herkes bilir. Bu konuda yazma da demedi. Dahası o sorusuyla yazmam gerektiğini hissettirdi.
O konuda yazmayan benim; çünkü o güne kadar Rusya-Ukrayna ilişkileri, haberlerde dinlediğim kadarıyla bildiğim, bana göre de bilmediğim bir şeydi. O nedenle yazmamıştım.
Buradan insan hayatının değersizliği, hele de işin içinde çocuklar olunca işin vahameti, pahalılığın insan hayatından önemli olduğu gibi sonuçlara nasıl gidildi, anlamadım.
Bir kere…
Savaş kötüdür. Günümüz dünyasında savaşı çıkaranların haklısı olmaz.
İnsan hayatı her şeyden kutsaldır. Hele çocuklar, hele kadınlar…
Herhangi bir yerdeki insanlık dramına sessiz kalmak insanlık adına utanç vericidir.
Sağ olsun yeğenim olmasa yazımı böyle anlayanların olabileceği aklıma bile gelmezdi. Bu vesileyle duyarlılıklarımı dile getirmiş oldum.
Şimdi…
Gelelim bugüne… Bir hafta boyunca ders çalıştım.
Ukrayna-Rusya krizi ile ilgili olarak, Zoom üzerinden ‘Küresel Etkileri’ konulu bir konferansa katıldım. Konuk, Kırım Tatar Milli Meclisi Başkanı Refat Çubarov’du ve sunumunu “Ateş Altındaki Ukrayna“dan yaptı. En başta da “Yayın her an kesilebilir, bir oteldeyim. Ortam güvenli değil.” diye bizi uyararak başladı. Dünyanın sessizliğine karşı mazlumların çığlığını haykırdı. 18 Mart 2014’te Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı sırasında uyanmayanların, mazlumların sesine kulak tıkayanların, o günlerde göstermelik mesajları art arda sıralayanların, bugünlere gelinmesindeki en büyük failler olduğunu anlattı.
İçim acıdı… Rusya-Ukrayna krizinin tarıma etkileri konusunu araştırdıkça bu acı daha da arttı.(1)
Sonra Dünya ne yapıyor diye baktım. Sayın Cumhurbaşkanı’mıza göre bol bol kınıyorlar. Demek ki şu gördüklerim kınamaymış: Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, hava sahasını kapattıklarını, Rusya’nın Avrupa’daki medya kuruluşlarını engellediklerini, Ukrayna’ya üye olamamasına rağmen savaş malzemesi alacaklarını, büyük Rus bankalarının rezervlerini dondurduklarını açıkladı. (2) Unutmayın ha! Bunlar kınama.
Sonra biz ne yapıyoruz diye araştırdım. Elbette Sayın Cumhurbaşkanı’mızın görüşleriydi aradığım: Gazetecilere “Bu kınamalar, sıradan bir kınama cümbüşüne dönmemeli. Daha kararlı bir adımı NATO’nun atması gerekirdi. Bu konuyla ilgili olarak sayın genel sekreter ile yaptığımız net görüşmelerimiz var. NATO kararlı bir adım atmalı.”(3) Bir de “Şu anda Avrupa Birliği ve bunun yanında batıcı bütün zihniyetler maalesef ciddi kararlı bir duruş sergilemediler. Hepsi Ukrayna’ya bol bol nasihat çekiyorlar. Tabi bu nasihatle bir yere varmak mümkün değil.” demiş.(4)
“Ne güzel söylemiş valla, tebrikler…” diye düşündüm. “Bence de…” diye araya girdi iç sesim. “Nasılsa aynı fikirdeyiz.” diye kovmadım bu defa. Devam etti. “Peki, onlara kızıyoruz da biz ne yapmışız?”
“Haklısın! Hemen araştırıyorum sevgili iç sesim, bravo sana!”
Arama motorlarının altını üstüne getirdim. Bizim yaptığımız bir yaptırım bulamadım. Alfabenin ilk harfi olan kanalın izleyemediğim haberlerini de internetten izledim. Orada da bahsetmediler.
Şimdi biz herkese “Niye yaptırım uygulamıyorsunuz?” diye çemkiriyoruz da biz niye yaptırım uygulayamıyoruz? “Artık Rus gazı istemiyoruz. Rus turistler kapımıza uğramasın, hava sahamız kapalı” gibi kararlar alındı da ben, beceriksizliğimden dolayı mı bulamıyorum?
Yok, yok! Haklarını yemeyeyim. Hava sahamızı kapatmadık ama Montrö Antlaşması’nın kurallarını uygulamakta kararlıyız, dedik. Sonra Avrupa Konseyi’nin Rusya’nın üyeliğinin durdurulması oylamasında “Diyalogun kesilmesiyle ilgili karara katılmamamız lazım.” deyip “çekimser” oy kullandık ve dosta düşmana “kararlılığımızı” gösterdik.
Bunları yapmasaydık “Siz de dünyadaki diğer devletler gibi ‘dostlar alışverişte görsün’ kabilinden açıklamalarla yetiniyorsunuz.” derlerdi bize iç ve dış Beka düşmanları.
Bu arada yeğenim unuttum sanmasın. “Dünya beşten büyüktür.” müthiş(!) özdeyişi, benim de riyasız bir biçimde istediğim “olmalı” anlamı taşıyorsa amenna!
Ama günümüzde değil beş devlet, bir tanesi bile dünyadan büyük.
Nasıl mı? Birleşmiş milletler kahır bir ekseriyetle -beşin içindekilerin üçü dahil- kınama kararı aldı ama sadece bir ülke “Veto” edince kınama yapılamadı.
Ama sağ olsun, NATO En Güçlü Biçimde kınadı.
Nasıl oluyorsa!
+
(1) https://www.dunya.com/kose-yazisi/rusya-ukrayna-krizinin-tarima-etkileri/649720>
(2) https://www.dunyabulteni.net/avrupa-birligi/ab-rusya-ya-yonelik-yeni-yaptirimlari-acikladi-h523630.html
(3) Google’a “Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan NATO tepkisi” yazınca birçok sonuç bulabilirsiniz.
(4) https://www.hbrma.com/gundem-haberleri/9480596/erdogan-ab-ve-batici-butun-zihniyetler-kararli-bir-durus-sergilemediler>
(5) https://www.sondakika.com/dunya/haber-turkiye-rusya-nin-uyeliginin-askiya-alinmasi-14761460