2012 Yılının son günü açan güneş, kimilerince gece eğlencelerinin cazibesini erken müjdeleme bahanesi idi. Kış güneşinin anlık sahte parıltılarında kaybolup giderken, iklimin getirdiği, titretici soğukların öldürdüğü canlılığı hissetmez olacaktık, yeniden.
Aldatıcı ışıltıların cazibesinde kaybolmanın, sere serpe yaşamanın devamında ise dona çalmanın, ayazda kavrulmanın kaçınılmaz sonu yaşanacaktır, hep birlikte!..
Koca bir yıl yaşananlarının özeti gibiydi, kış güneşinin etkisi. Cılız parıltıların; tüm donmuşlukları, her türlü çürümüşlüğü perdelediği gibi!
Sadece anı yaşamak dürtüsünün pençesinde, heba olan değerlerin hasretinde debelenir bulmuştuk kendimizi…
***
Vicdanların donduğu, insanlığın katledildiği, aklın durduğu, hakkaniyetin çürüdüğü bir zamanda kırıntı duygularla avunmak dönemiydi bu yaşadığımız!..
Bu kırıntı duyguların hapsinde görmezden gelinen acı gerçeklerimiz, istikbali hançerler mahiyet kazanır durumdadır…
. Teröristlerce kaçırılan insanlarımızın ne kadar süredir esir olduğunu, kaç kişi olduğunu bilenimiz var mı? Şen şakrak, büyüleyici gündemlerde bu insanlarımızın ailelerinin çığlıklarına hiç denk geldiniz mi?
. Terör elebaşlarının gizli tanık, kahramanlarımızın sanık olduğu bir zamanda hiç irkildiniz mi iliklerinize kadar?
. Şahadet ile ihanetin aynı kefeye konulma girişimlerinin meşrulaştığı, şehit aileleri ve gazilerimizin her fırsatta incitildiği noktaya nasıl getirildik, düşündünüz mü?
. Türk’üm demenin neredeyse kabahat sayıldığı, bir alçaklığın bağrınıza yerleştiğini hiç hissettiniz mi?
. Bir teklif mektubuna baktı diye yüce divanda yargılanma halinden, Lübnan da zenginlere devlet kurumlarının satış pazarlığı yapılışına nasıl razı olur hale geldik, anlayabildiniz mi?
. Taş atanların şefkat, yumurta atanların azap gördüğü dönemi nasıl kanıksadık, çözebildiniz mi?
. Türedi dolar milyarderlerinin sayısının hızla arttığı dönemde açlığa mahkûm insanların sayısının her geçen gün katlanışını, izah edebildiniz mi?
. 25 Askerimizin şehit olduğu patlamanın ardından en üst düzeyde sorumlu ve yetkili makam sahiplerinin hediyeleşmesini nasıl akla getirebilip, nasıl cesaret edilebildiğini kabullenebildiniz mi?
. Suriye’de düşürülen uçağımızda şehit olan iki pilotumuzun ailesi hadisenin sıcaklığında, vatan sağ olsun derken, hangi gerçekleri gördü ki bugün; evladımızı ne sebeple, kimin için oraya gönderdiniz diye suç duyurusunda bulunma ihtiyacı hissediyor, idrak edebildiniz mi?
. Bizler Suriye’de, Libya’da tespit edilirken, bizi gönderenlerin ülkemizde cirit atıyor oluşu neden hiç kimsenin dikkatini çekmez olmuştur, hiç düşündünüz mü?
. Hunharca katledilen bir kadın vatandaşımızın günlerce bekletilip, sahipsiz diye ceset torbasıyla gömülüşüne ses çıkarmayan sorumluların bizlere insanlık dersi verme cüretlerinden tiksinti duymadınız mı?
. Savcı ve hâkimlerin vicdanının belirlediği kararların değil, istenen kararlara göre hâkim ve savcıların belirlendiği dönem nasıl oluşturuldu, fark edebildiniz mi?
. Birde üstüne üstlük; Sayın Başbakan halka sesleniyor; elektrik çalmayın günahtır diyerek…
Elektriğin çalınmasına rıza göstermek günah değil mi? Çalınan o elektriklerin parasını, namuslu vatandaşlara fatura etmek günah değil mi? Diye soran olmayışına, hiç şaşırmadınız mı?
… Ve bunların husule getirdiği toplumsal şuur eriyişi ve tükenişinde;
. Bebek katili caninin 1998 de İtalya ya geçtiği duyulduğunda, İtalyan marka arabaya bile tahammül etmeyen Türk Milleti, bugün o caninin resmi muhatap kılınışına neden sessiz, hiç irdelediniz mi?
Bir sonraki aşama hangi kahpeliğe gebe hiç aklınıza getirdiniz mi?
***
İşte tüm bu kan donduran çöküşlerin gündem belirleyecek önemden uzak kalışı ancak kırıntı parıltıların tuzağına çekilerek mümkün kılınacaktı.
İleri demokrasi, vesayetin sonu, dini özgürlük, lider ülke, model ülke v.s. kırıntılarda kaybolmak kaderimiz oluvermişti!..
Dondurucu ayazda kış güneşinin ışıltıları gibi rüya aleminde yaşar olmuştuk.…
Tükettiğimiz yıla damgasını vuran hastalığımız;
“Aldatıcı parıltıların cazibesinde sere serpe, vurdumduymazca yaşamanın” tehlikesini görmezden geldikçe, “millet olarak dona çalacağımız” vaktin arifesindeyiz…
Biline!..