Eskiden ülkeyi, “Liberaller, masonlar, solcular, inançsızlar” yönetiyor derdi bizdeki kimi Müslümanlar. Ve derlerdi ki, “İmanlı bir Cumhurbaşkanı, inançlı bir Başbakan” olsun isteriz.
Ülke, liberallerden, masonlardan, solculardan, inançsızlardan çok çekmişti. Bu dert ve sıkıntılarından kurtulması gerekti.
Dedikleri oldu. Dediklerine inanan Türk halkı büyük bir çoğunlukla AKP’ye omuz verdi ve iktidar yaptı.
Biz de sanmıştık ki, fakir-fukara, garip-guraba zengin olacak, cami önlerinden kurtulacak, cepleri para görecek, yüzleri gülecek. Ülke o hale geldi ki, iki torba kömüre, üç paket makarnaya muhtaç oldu. Devletin doğrudan yardım yaptığı aile sayısı 2002 de 1 milyon 350 bin iken bugün: 10 milyon 500 bin aileye çıkmış..
Zamlar olmayacak, emekli-işçi- asgari ücretli bayram yapacak, başı dikleşecek derken; işler iyice sarpa sardı. Bu kesimler simit bile alamaz hale getirildi.
Benzin zammında dünya lideri olduk. Türk halkı satın alma sıralamasında da 45’ci sıradan sondan sekizinciliğe gerilemiş. Dış işleri Bakanımız toplantılara protestolar yüzünden mutfak kapılarından alınır olmuş.
Faiz meşru, zina serbest, domuz eti kasaplık hayvan oluvermiş. Şans oyunları patlamış, atlar bile haftanın yedi günü koşturulmaya başlanmış. Devletin ve Cumhuriyetin kazanımları hovardaca ÖZELLEŞTİRME adı altında talan edilmiş.
Türk devleti, bir Kürt devletine dönüştürülmeye bunun için bütün yollar açılmaya çalışılmakta. 30 bin insanın ölümünden sorumlu terör örgütü başı; devletle pazarlık yapacak, yol gösterecek, yol haritası verecek konuma getirilmiş
Yetmedi. Bu işlerin önünde engel olan, olmaya çalışan başta TSK olmak üzere, gazeteci, düşünür, akademisyen, zengin, iş adamı kim varsa kaset, yolsuzluk, ihtilal yapma gibi sudan bahanelerle sindirilmiş.
Yetmedi.
Bunların bir de tescillenmesi gerekti. Öyle ya iktidardan giderlerse; yol arkadaşları zarar görmesin, alınan yoldan dönülmesin. Onun için bunu yasalaştırmak gerekti.
Brüksel’i bilirsiniz.. AB’nin merkezi. Lahanası ile meşhurdur. Lahana ise dürülmesiyle..
Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirgesi imzalandı.(AB’ye bizi almayacaklar. AB bir Hıristiyan kulübüdür)
Bizimkiler zevkten dört köşe bu bildiriyi imzaladılar.
Şimdi bu Müslüman’ız diyen insanlarla, bu insanları Müslüman diye başımıza seçen Müslümanlara sormak istiyorum.
Bu bildiriye nasıl imza attınız? Bu bildiriye imza atan bu insanlara siz nasıl oy verdiniz?
Bildirinin Türkiye başlıklı bölümünden; “Presidency Conclusions”
Madde: 23: “… Müzakerelerin yalnız Türkiye’yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini….. Müzakereler sırasında Türkiye BİRKAÇ DEVLETE bölünürse veya Güneydoğu bölgesinde bir KÜRT DEVLETİ kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın onlarla da müzakere yapılabileceğine….”
İçinize sindi mi? Neden böyle bir bildiriye hangi VATAVSEVERLİK duygusuyla imza attınız ve bunu da övünç malzemesi yapmaktasınız?
İki cihan Peygamberi Hz. Muhammed, “Hubbül vatan min-el iman” demiş mi, dememiş mi?
Böyle bir bildiriye imza atmak, vatanseverlik midir?
Böyle imza atanları, oy vererek iktidar yapmak acaba nedir? Bunun dindeki yerini öğrenmek istiyorum? Başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere tüm İlahiyatçıların cevabını bekliyorum.
Esen kalınız.
NOT: Ortalık Büyük Rüşvet Operasyonu ile toz-duman. Bu önemli olay unutulmasın istedim.
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı