Nazım Peker
Nazım Peker

Esad Sonrası Suriye

Öyle anlaşılıyor ki, Esad artık gidici. Ama nasıl gideceği önem kazandı. Umarım sonu Saddam ve Kaddafi gibi olmaz ve Müslümanların yüz karasına dönmez.
 
Önemli olan Esad sonrası Suriye ve ona bağlı olarak da Türkiye’dir.
 
Suriye’de icrayı faaliyet eden güçler iki guruptur. Birincisi Batı gurubu ABD, İngiltere, Almanya, Fransa vs. İkincisi doğu gurubu Rusya, Çin ve İran’dır.
 
Suriye satrancı bu guruplar arasında geçmektedir.
 
Altında İslam düşmanlığı ve İslam’ın horlanması, karalanması vardır.
 
Masanın bir tarafında ABD, İngiltere, Almanya, Fransa öbür tarafında ise Rusya, Çin ve İran oturmaktadır. Suriye’nin sıkıntısını biz çekmemize rağmen acaba biz masanın ne tarafındayız?
 
Libya işgal edilirken biz masanın neresindeysek yine orasındayız. Yani hiçbir yerinde değiliz. Libya’ya TBMM’inden karar çıkmadan gemiler gönderen, oranın bombalanması için İzmir’den işgalci uçaklarını havalandıran kim? Biz.
 
Peki şimdi neredeyiz Libya’da? Kaddafi öncesine göre ihracatımız 30- 40 kat arttı mı? Kaddafi sonrası müteahhitlerimiz Libya’da daha çok iş mi yapmaktalar, alacaklarımız daha seri mi ödenmekte?
 
Bu soruların cevabını lütfen araştırınız değerli okurlarım.
 
Şimdi Suriye’de başrollerde biz görünmekteyiz. ABD’de seçimler var. Ne ABD’nin nede Obama’nın Suriye’ye askeri bir müdahale şansları var?
 
Obama bir anket yaptırmış. Suriye’ye bir askeri müdahale edelim mi sorusuna % 75 Askeri müdahaleye hayır ama siyasi EVET denmiş. Peki bir başka ülke askeri müdahale etsin mi sorusuna % 64 Türkiye demişler.
 
Amerika, Afganistan ve Irak belasında canının ne kadar yandığını gördü. Suriye’ye Coni’sini göndermek istemiyor.
 
Bana ne oluyor?
 
Batı ve Rusya şunu iyice biliyor ki, Türkiye parçalanmadan, Türkiye küçülmeden Ortadoğu’da satranç oynamak ve Mat etmek imkânsız. Türkiye’nin İslam coğrafyası ile arasına İsrail’i soktular, Türk dünyası ile de arasına Ermenistan’ı soktular yetmedi, planları tutmadı. Öyle ise yeni bir şeyler yapmalı. Nedir bu?
 
Bir KÜRT devleti kurmak!
 
Başarırlar mı? Durum onu gösteriyor. Ama bakalım beklenmedik neler olacak?
 
Suriye’nin çözüme kavuşmasında sadece ABD ve Batı’nın değil, başta Rusya olmak üzere Çin ve İran üçlüsünün de onayı ve rızası gereklidir.
 
Bu rıza, ancak paylaşımın yarı/yarıya olması ile mümkün olacak gibi.
 
Bunu kim yapacak?
 
Masanın başında oturanlar.
 
Biz masanın başında mıyız?
 
Bu soruya gönül huzuru ile “EVET” diyecek bir siyasetçi, akademisyen, aydın var mı?
 
Öyle görünüyor ki, planda Suriye’nin de Irak gibi bölünmesi var. Basından öğrendiğimize göre mevcut Suriye yönetimi Türkiye sınırlarını PKK’ya devretmiş bulunuyor. Bunun manası, “ Madem bana yamuk yapmaktasın. Sen de al, belanı bul!” demek değil midir?
 
Ankara, telaşlandı. Kendinizin bir planı ve öngörüsü yoksa. Başkalarının filminde figüransanız; size hangi rollerin verileceği de belli değildir. Onun için Dış politika’da başarılı siyaset, çevrilecek film de; başrol oyuncusunun dublörü değil AKTÖRÜ olabilmenizdir.
 
Türk dış politikası ABD’nin, “ Ver coşkuyu” politikasından derhal kurtulmalıdır.
 
Ben Esad sonrası Suriye’nin geleceğini iyi görmüyorum. Ülke en az üçe bölünecek. Komşumuz da İslam karşıtı Kürtler olacak. Ülkem içinde iyi görmüyorum. Türkiye çok yoğunluklu bir açmazlar ve problemler yumağıyla baş başa kalacaktır. “Sıfır Sorunlu komşuluk” mucidi Sayın A. Davutoğlu bunların üstesinden bakalım nasıl gelecek? İşte sorulması gereken anahtar soru da budur?” Esad sonrası ne olacak?”
 
Var mı bir B ya da C planınız?
 
Esen kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!