Nazım Peker
Nazım Peker

Annelikteki İncelik, Güldeki Koku Gibidir

Çevresinde yemek yapmaktaki maharetiyle ün salmış yaşlı bir bayan, akşam yemeğine, yeni evli oğlu ile gelinini davet etmişti.

Söz konusu oğul ve gelin olunca; mutfakta ki beceri de bir başka olacaktı. Saatlerce mutfakta kaldı. Döküldü-saçıldı, nefis (!) yemekler yaptı.

Oğlu ve gelinine sordu. “Mahzuru yok” cevabını alınca eski bir aile dostlarını da akşam yemeğine çağırdı.

Kısa gün çabucak akşama döndü. Sokakta lambalar yandı. Evlerin perdeleri çekildi.

Gelinle oğul neşe içinde geldiler.

 “Neler neler yaptın anne, umuyorum yine döktürmüşsündür?” diye soran gelinine

 “Eh ağzınıza layık bir şeyler yaptım sevgili gelinim” dedi.

Beklenen baba dostu misafirde gelince sofraya oturuldu.

Yemekler ikram edildi. O da ne? Gelen hiçbir yemeğin ne tadı ne tuzu vardı. Lezzetsiz mi lezzetsizdiler, tatsız mı tatsızdılar. Yemekler öylesine kötü yapılmıştı ki, yemek seçme meziyetleri olmayan değme oburların bile iştahını kapatacak tatlardaydılar.

Etler yanmış, patatesler çiğ, patlıcanlar diri diri, tatlılar ise un kokuyordu

Ne misafir, ne oğul ne de gelin durumu yaşlı kadına çaktırmak istemediler. Bunun için ellerinden geleni yaptılar.

Sonunda yemek faslı bitti.

Biraz hoş-beş faslından sonra yeni evli çift, izin isteyip yaşlı kadının elini öperek ayrıldılar.

Aile dostları biraz bekledi.

Yaşlı kadına dönerek; “Senin mükemmel bir aşçı olduğunu adım gibi bilirim. Lütfen bana söyler misin, bu geceki yemeklerin neden bu kadar kötüydü? Bana göre sen ya hastasın ya da bir sorunun var?”

Yaşlı kadın, tatlı bir tebessümden sonra;

 “Hamdolsun, hiçbir şeyim yok. Ben istedim ki, bu yemekten sonra oğlum ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp hayat arkadaşının kalbini kırmasın.”

Annelik budur işte. Onlardaki incelik, gül ağacının dikenlerinden doğan gül kadar güzel kokmaktadır.

Anneye annelik ve incelik yakışır. Bütün annelerin “Anneler Günü”nü kutluyor, saygı ve selamlarımı sunuyorum. Allah onlardan razı olsun.

***

BALTACININ TIRAŞI

Baltacı Mehmet Paşa, Rus savaşındaki başarısızlığı nedeniyle hapse atılmıştır. Sürgün edildiği yerde de perişan bir vaziyettedir. Sacı-sakalı uzamış, pejmürde bir haldedir.

Paşayı ziyaret eden bir dostu, Paşa’nın bu haline epey üzülür, neden böyle yaptığı için de sitem eder ve;

“Yahu Paşa şu berberi çağırıp bir tıraş olsanıza! Nedir bu haliniz kuzum?”

Bu söze paşa itibar etmez. Bağışlanacağına da inanmayan Paşa, çaresizce konuşur ve der ki;
 
Kafa bizim olsun da, tıraş olmak kolay!!”
 
İnsanın böyle anlarda ne kadar da hukuka ve adalete ihtiyacı oluyor değil mi?
 
Esen kalınız. 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!