Vur Şanlı Silahınla Gönül Mülkü Düzelsin

“Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin
Sen vururken de öldürürken de güzelsin…”
 
Aşka teslimiyetin mısraları bunlar, güzelliğin en güzel tarifi belki de. Güntülü‘yü kıskanmadım desem yalan olur. Bu nasıl bir aşktır. Ah Selim Pusat, ah! Senin yüzünden kaç genç kız aşka teslim olamıyor, gönül gözünü kimseye açamıyor. Ve ey Güntülü, kim bilir kaç genç senin hayaline özne arıyor hayatında, içindeki seni bulamayınca da aşkın taklidiyle tamamlıyor ömrünü. Tıpkı Gökçen’in gözlerinde kaybolan Deli Kurt gibi. Ah Gökçen, kaç nesle ad olarak verdi seni Dedem Korkut ve kaç gencin uykusunu kaçırdın var mıydı, yok muydu, gördüğüm o muydu değil miydi, diye ve kaç genç, ömrünü tüketti o gözlerin peşinde.

Ya Kürşad? O nasıl bir cengâverdir. O nasıl bir kahramandır. O nasıl bir askerdir. Aşk diyordum ya, işte, aşkın en kutsalı vatana olanı elbette. Vatan aşkının en büyük ispatı Kürşad. Atının üstünde can verirken hıçkırıklarımı tutamadığım asker.

Ya Urungu‘nun intikamı. Babasının, milletinin intikamını almak için İlteriş Kutluk Kağan‘la birlikte hareket edişi, Ötüken dağlarında bugün bile bir kez daha yaşanır gibi anlatılmaktadır.

Bu üç isim benim dönüm noktam olmuştur:

— Selim Pusat
— Kürşad
— Urungu, Kutluk Kağan

Bu isimlerin temsilinde “Atsız Ata” Türklüğün çağlarını öğretmiştir bize aslında. Büyük öğretmen Atsız, benim de hayatımın dönüm noktası olmuştur. Ben Atsız’ın kahramanlarını ve güzellerini her duyduğumda titrerim, ürkerim, hayallere dalarım, gülümserim, ağlarım. Bütün duyguları yaşarım bu isimlerle.

Hayat kitaplardan öğrenilmezmiş, ama ben öğrendim, daha doğrusu Atsız Ata öğretti, Tarihimi sevdim. Tarihimi öğrendim. Yaşadım, iliklerime kadar hissettim

BOZKURTLARIN ÖLÜMÜ‘nde tarihin tozlu topraklarına gittim. Vey ırmaklarında atların sesini, Kürşad’ın naralarını duydum. Almıla’yı, Böğü Alp’ı, Sançar’ı Yamtar’ı, Gök Börü’yü tanıma fırsatı buldum. Orta Asya’yı, Ötüken’i adım adım dolaştım. Kah yürüdüm, kah koştum. Kimi zaman yoruldum, uyudum. Gece ateş yaktım, kımız içtim, kendime geldim. Göç ettim. Çaşıtları tek tek tespit ettim. Çin baskılarına rağmen kaybetmediğimiz TÜRK KİMLİĞİMİZİ gördüm. Ve Kürşad’ı gördüm. Siganfu baskınıyla, KÜRŞAD İHTİLALİ’yle, 40 çeriyle Türklerin yenilmezliğini gördüm. Ve Kürşad’ın son duruşunu gördüm. Hıçkırıklara boğuldum.

Delinse yer, çökse gök, yansa, kül olsa dört yan,
Yüce dileğe doğru, yine yürürüz yayan,
Yıldırımdan, tipiden, kasırgadan yılmayan,
Ölümlerle eğlenen, tunç yürekli Türkleriz!

BOZKURTLAR DİRİLİYOR‘da bir kağanlığın kuruluşuna şahit oldum. Kutluk Şad’la (İlteriş Kağan’la) yollara düştüm. Urungu’nun intikamını alışını ve Ay Hanım’a olan aşkına şahitlik etmiş oldum. Bir devletin kuruluşunu ve ilelebet yaşatacak bir Türk ırkını gördüm.

“Çekildi mi kılıçlar,
Türk’ün gönlü hoşlanır.
Kağanlığı kurmaya,
Yeni baştan başlanır.”

RUH ADAM‘da mest oldum. Okuyanını dünyasına çeken Ruh Adam, bugünün dünyasındaki insanı, son sayfayı çevirince ruh gibi havada bırakıyordu ve o ruh uzun bir süre bedenini arıyordu tekrar, ya Selim’in rüyasında ya Güntülü’nün düşünde. İlk okuyuşumda hiçbir şey anlamamıştım. İlkokul beşinci sınıftaydım daha. Öğretmenim: “Okuma bunu, sana ağır gelir.” demişti. Gerçekten de bir şey anlamıştım. Çocuktum. Aşkın henüz daha vatan halinden haberdardım. Yedinci sınıfta tekrar aldım elime, bu sefer de bir bağlantı kuramadım. Yine bıraktım. Lisede bir kez daha okudum. Ve bu sefer âşık oldum. Bugünün aşkını tanımadan, çağlar ötesininkine şahit olup, Selim Pusat’a âşık olmuştum bile. Güntülü’yü kıskanıyordum. Yerinde olsam ne yapardım? diye hayal alemine dalıyordum. Selim’in ismini karalıyordum defterimin köşelerine ve bir gün Selim gelirse, Dedem Korkut’u da çağırmasını düşlüyordum hep, Gökçen’in gözlerini, Kürşad’ın yiğitliğini ülkü ülkü kazısın diye çocuklarımın kulaklarına…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!