Hasip Sarıgöz
Hasip Sarıgöz

UKRAYNA!!!

UKRAYNA!!!

Tarih önemli…

 

Çünkü tarih ve talih, bazı şeyleri öyle güzel gözümüzün içine sokuyor ve öylesine doğru bir zamanlama ile hatırlatıyor ki, şaşıp kalıyorsunuz.

 

İşte yine, çok sıra dışı günler yaşıyoruz.

 

Yaşıyoruz ve “Asker Millet, Ordu Devlet” olmanın ne kadar önemli bir şey olduğunu tekrar idrak ediyoruz.

 

İbret ve ders almamak için kör, cahil, ya da su katılmamış bir gafil olmanız gerekir!

 

Rusya-Ukrayna Savaşı’nı hep birlikte ve naklen izlemeye devam ediyoruz.

 

Ne görüyoruz?

 

Korkuyla bakan gözler…

 

Yağma edilen marketler…

 

Kaçmak için tıkanan otoyollar…

 

Sivil savunma altyapısının eksik olması nedeniyle yaşanan panik ve keşmekeş!

 

Kaos!

 

Acı, kan ve gözyaşı!

 

Güçlü bir ordunuz olmazsa olacak olan budur.

 

Ordu önemli…

 

Çünkü bu dünyada var olmanın ön şartı ordudur.

 

Fakat aslında, “Türk Ordusu” ile “TSK” aynı şeyler değildir.

 

Farklıdır, ama bu farkın farkında olan çok az bir devlet adamımız var. Bırakın devlet adamlarımızı, askerlerimiz çoğu bile bu farkın farkında değil!

 

TSK: Türk Ordusu’nun küçük bir parçası, barış zamanındaki okulu ve karargâhıdır. Bu okuldan eğitim alarak yetişmiş ve daha sonra milletin sinesine dönerek, elden etekten düşene kadar görev bekleyen vatan evlatlarıyla birlikte “Türk Ordusu” olur.

 

Türk Ordusu demek; yedeği ve muvazzafıyla birlikte kadını, erkeği ve dahi evinizdeki av tüfeğini bile kapsayan, milletin savaş gücünün tamamı demektir.

 

Bu ordu, PKK ile olan mücadeleleri de dikkate alındığında, yüksek rakımlarda, dünyanın en çetin şartlarında ve gerçek muharebe şartlarında su verilerek çeliklenmiş caydırıcılığı son derece yüksek bir savaş gücüdür.

 

Düşmanlarımızı caydıran esas kuvvet, TSK’dan ziyade işte bu Ordu’dur.

 

Peki, bunu sağlayan unsur nedir?

Ya da neydi?

 

Hiçbir ayrım gözetmeyen EŞİT VE ZORUNLU ASKERLİK SİSTEMİ idi.

 

“İdi” diyorum çünkü bu eskidendi.

 

Neden?

 

Nedeni çok…

 

Geçtiğimiz 20 yılda, Türk Ordusu’nu caydırıcı bir güç olmaktan çıkarmaya yönelik o kadar çok hamle yapıldı ki, hepsini alt alta yazdığımızda insanın tüyleri ürperiyor!

 

Önlem alınmazsa, bir süper güç karşısında Ukrayna’dan çok bir farkımızın kalmayacağı, artık sır falan değildir.

 

Hatırlayın bakalım son 20 yılda neler oldu?

 

Önce, Balyoz ve Ergenekon kumpaslarıyla Ordumuzun kurumsal direnci kırılarak kurmay aklı tasfiye edildi!

 

Sonra Kozmik Oda’ya girilerek, ordunun gizli direniş ve istihbarat yapılanması ifşa edildi ve bu yapılanmanın beyin takımı infaz ettirildi!

 

Doğu ve Güneydoğu’da Hendek Operasyonları’na giden süreç, herkesin gözü önünde cereyan ettiği halde engel olunmayarak, savaşçılık yönünden en iyi yetişmiş kadrolarımız hendeklerde şehit ettirilerek tasfiye edildi!

 

Yedek astsubaylık sistemi getirilerek, alt kademe hiyerarşisi darmadağın edildi!

 

Bedeli askerlik, anayasaya aykırı olarak sürekli hale getirildi!

 

Ordunun yarısı bir anda terhis edildi!

 

Askerlik süresi, komik olacak kadar kısaltıldı!

 

Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın asker vasfı yok edildi!

 

Ordudaki emir komuta birliği berhava edildi!

 

Askeri sağlık sistemi kökünden kazındı!

 

Orduda geleceğe yönelik derin harp stratejileri üreten kurmaylık sistemi yok edildi!

 

Harp akademileri, Milli Güvenlik Akademisi, Stratejik Araştırmalar Enstitüsü ve askeri okullar kapatılarak yıllara sâri çok değerli birikimler çöpe atıldı!

 

Ülkemizin en önemli harp sanayi tesislerinden biri olan Tank Palet Fabrikası yabancılara peşkeş çekildi!

 

Fazlası var eksiği yok!

 

Öyleyse bütün bunlar ne demek oluyor?

 

Görünen odur ki, AKP: Tam 20 yıldır yapmaya devam ettiği yıkıcı icraatlarıyla TSK’yı, daha çok da Türk Ordusunu yok etmeye çalışıyor!

 

Oysa Anadolu gibi netameli bir coğrafyada var olabilmenin en öncelikli şartı güçlü bir ordudur.

 

Ukrayna’da izlemeye devam ettiğimiz bu kanlı süreç, aslında bize çok şey öğretiyor.

 

Mesela Montrö’nün önemini…

 

Bu savaş; Türkiye’de AKP tarafından, ikide bir tartışmaya açılan Montrö’nün önemini, hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde bir kez daha ortaya koymuştur.

 

Bırakın milletimize getireceği maddi külfeti, sırf Montrö’nün baypas edilmesini önlemek adına bile “Kanal İstanbul” zırvasından vazgeçilmelidir.

 

Bu arada AKP Hükümetinin, “Montrö delinemez ve değiştirilemez” dedikleri için, haklarında soruşturma başlatılan şeref ve haysiyetleriyle oynanan ve dahi tutuklanan amirallerimize karşı, içten bir özür borcu vardır.

 

Sadece AKP’nin mi?

 

Hayır.

 

Bu amirallerimiz için, hiç düşünmeden “zevzek” yakıştırması yapanların da borcu vardır.

 

Eskiler derler ki; “Yol üstünde bağı olanla, güzel yâri olanın başı dertten kurtulmaz.”

 

İşin burası belli, işte tam da bu yüzden:

 

Çok iyi bir “Hava Savunma” sisteminiz olacak.

 

Çok iyi, diri, eğitimli ve güncel bir “Sivil Savunma” sisteminiz olacak.

 

Bir de başkalarına değil, kendinize güveniniz olacak.

 

Bütün bu yaşananlar ders olmalıdır.

 

Eğer ki, Türk Devleti’ni yönetenler büyük bir gaflet ve dalalet içerisinde değilse, bütün bu yaşananlardan ders alınacak ve en başta yürürlükteki askerlik sistemi olmak üzere, Türk Milleti’nin bekasına yönelik birçok konuda, Türk devlet yapısına yakışır şekilde köklü değişikliklere neden olacaktır.

 

Peki, şu anda sahada olan ne?

 

İlk iki günde Rusya “Yıldırım Savaşı” taktiğini uyguluyor gibiydi. Fakat harekâtın yavaşlamaya başladığını görüyoruz.

 

Ukrayna Ordusu’nun elinden geleni yapmaya çalıştığı görülüyor. Lakin bu tip güç dengesizliği olan asimetrik savaşlarda halkın tutumu, yani “Halk Direnişi” çok önemlidir.

 

Çünkü dünyada halkın tamamının direnişe katıldığı hiçbir mücadele kaybedilmemiştir.

 

Hatırlayın…

 

1979-1989 Rus-Afgan Savaşında, Afgan halkının çok yüksek bir direniş azmi vardı ve bu çok önemliydi, zaten Afgan yenilgisi de Sovyetlerin çöküşünü getirmişti.

 

Amerika eğer burada stratejik davranıp Ukrayna halkının direniş azmini yükseltebilir ve bu direnişi sert bir şekilde zamana yayabilirse, Rusya’yı tahminlerin çok daha ötesinde yıpratıp zayıflatabilir.

 

Amerika’nın (ve diğer ülkelerin) Ukrayna’ya verdiği silah cinslerine bakılırsa, burada tam da gerilla türü bir harp/halk direnişi oluşturmaya çalıştığı anlaşılıyor.

 

Yani Ukrayna’nın kaybetmeyeceği ve Rusya’nın da kazanamayacağı kronik bir savaş…

 

Ne olur?

Değişkenler ve belirsizlikler çok fazla…

Ama benim tahminim: Rusya Ukrayna’daki ayrılıkçı iki bölgeyi ve Kırım’ın tamamını kendi topraklarına kattıktan ve Ukrayna’nın Karadeniz’le olan bağlantısını kestikten sonra, Ukrayna yönetimini de değiştirip diğer bölgelerden çekilecektir.

Fakat ne olursa olsun, hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!