Türklük Dünyası’ndan Kayan Yıldız: A. Şekür Turan.

1951 Sonbaharı’nda Doğu Türkistan’dan Taklamakan, Tibet ve Himalayaları aşarak, Keşmir’e ulaşan Büyük Kazak Göçü’nün son durağı Srinager (Keşmir’in başkenti)’deki Saray Safakadıl adındaki göçmen eviydi. Keşmir’e iltica eden Doğu Türkistanlıların çoğu Kazak Türkleriydi. Mehmet Emin Buğra ve İsa Yusuf Alptekin aileleriyle 20-30 kadar Uygur kardeşler…imiz de buraya iltica etmişlerdi. M. Emin Buğra ve İ. Yusuf Alptekin Beyler, Göçmen evinde değil Srinager’in elit semtinde oturuyorlardı. Alptekin, Rajbağ’da Buğra Bey de Veribandal’da oturuyorlardı. Rahmetli babam Kaynaş’la M. E. Buğra memleketten tanışırlardı. Aralarında samimi bir ilişki vardı. Birgün M. E. Buğra Bey’in Veribandal’daki evine babam ziyarete gidecekti, beni de beraberinde götürmüştü. Ev, iki katlı tipik Hint mimari özelliğine sahip ahşap merdivenle çıkılan şirin bir evdi. Kapıyı Buğra Bey’in eşi merhume Emine Buğra Hanım açmıştı.

Evde Buğra Bey’i ziyarete gelen bizden başka misafirleri de vardı. Biz eve buyur edilince, misafirler ev sahibinden izin alarak kalktılar. Babam ile Buğra Bey, hoş-beşten sonra sohbete daldılar. Konu yine Doğu Türkistan’dı. Derken semaverle çay servisi geldi. Tepsiyi getiren 15-17 yaşlarında kara saçlı, keskin bakışlı, kara gözlü ve oldukça kısa boylu yağız bir çocuktu. Ben kendisini Buğra Bey’in oğlu sanmıştım. Meğerse değilmiş.

Buğra Bey’in hemşerisi Hoten’in bir nahiyesi olan Gumalı Dr. Aziz Bey’in oğluymuş. Adı da Abdü Şekür’dü. Babası erken vefat ettiğinden çocuğa Buğra Bey sahip çıkmış. Yanına almış, Urumçi’ye götürmüş, ortaokul ikinci sınıf öğrencisi iken Buğra Bey ile beraber Doğu Türkistan’ı terk ederek Keşmir’e gelmiş. İşte o günden sonra A. Şekür ile beraber olduk. Buğra Bey önceden Türkiye’ye gittiği için A. Şekür’ü bizim kafileye emanet etmişti. Bizimle beraber Hint diyarını katetmiş, Hint okyanusunu aşmış, Basra-Bağdat üzerinden Toros Ekspresi ile 1953 yılının Aralık ayında İstanbul Sirkeci Göçmenevi’ne gelmişti. Daha sonraları Devlet bizi Kayseri ili Develi ilçesine iskân etmişti.

A. Şekür bizimle beraber Develi’ye gelmiş, ortaokula babamı veli edinerek yazılmış, kendisine soyadı sorulduğunda; “Türkistan’dan geliyorum. Bana Turan soyadını verin” demişti ve bundan sonra artık A. Şekür Turan olacaktı. Okulu bitirince Buğra Bey onu Ankara’ya almıştı. Ankara’daki Türkçü, milliyetçi aydınlarla tanıştırmış, Şekür’ün ifadesine göre Türk Ocağı’nda bir oda tahsis edilmiş ve orada okul hayatına devam etmiştir. Tahsil hayatı müddetinde Türk Ocağı yöneticilerinden Galip Erdem Bey’den çokça destek gördüğünü her defasında ifade ederdi. Vatani görevini Bozdoğan’da asteğmen olarak yapmış, dönüşünde Millî Kütüphane’ye yerleşmiş, daha sonraları muhtemelif memuriyetler ifa ederek, son olarak Kültür Bakanlığı müsteşar yardımcılığından emekli olmuştu.

Doğu Türkistan hususunda birçok çalışma kaleme alan Şekür Turan, aynı zamanda Türkistan davasının iyi bir hizmetkârı idi. Şekür Turan’ın en büyük eserlerinden biri de meşhur Kazak istiklalcisi ve Uluğ Türkistancı, Mustafa Çokay ekolünden, Kazakların millî ruhunu uyandıran Mir Yakub Duvlat’ın 1909’da 20 yaşlarında iken kaleme aldığı ve Ufa’da yayınlanan “Uyan Kazak” adlı eseri asıl nüshasını 1936 yılında Türkiye’ye getiren Tökeli Babür Bek’in arşivinden bularak 1971 yılında rahmetli A. Şekür Turan tıpkıbasımını Yaş Türkistan yayınları içerisinde neşretti.

En son Kurban bayramından evvel aradığında, çalışmalarımın olması durumunda baskıları için maddi destekte bulunmak istediğini ifade etmişti. A. Şekür Bey’in son zamanlarda ilk eşinden ayrılması ve akabinde oğlunu da kaybetmesi, üzülmesine ve hayata küsmesine de sebep olmuştu. İkinci eşinden olan kızı ile hiç tanışmamış olmama rağmen, görüşmelerimizde öğrenim çağında olduğundan bahsetmişti.

Ankara’ya gelip kendisini ziyaret etmek istediğimi ifade ettiğim son görüşmeden sonra maalesef bu düşüncemizi hayata geçirmeden acı haberiyle sarsıldık. Cenazesinin kalkmasına iki saat kala eşşiz dostum İbrahim Metin Bey’den acı haberi öğrendim.

İyi bir dava adamını, iyi bir dostu ve samimi bir insanı kaybetmenin acısı ile Allah (c.c.) kendisine gani gani rahmet etsin, mekânı cennet olsun.

Türk dünyası ve Doğu Türkistanlı hemşehrilerimizin başı sağolsun.

Hızırbek Gayretullah/13.11.2011

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!