“Şecaat Arzederken Merd-i Kıptî…”


Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.

1. Dini yalanlayanı gördün mü? 

2. İşte o, yetimi itip kakar; 

3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez;

4. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, 

5. Onlar namazlarını ciddiye almazlar. 

6. Onlar gösteriş yapanlardır, 

7. Ve hayra da mâni olurlar. 

(Maun Suresi Meali)


Devletin temel amaç ve görevleri,

Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü,

ülkenin bölünmezliğini,

Cumhuriyeti ve demokrasiyi korumak,

 kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak;

kişinin temel hak ve hürriyetlerini,

sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan

 siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya,

 insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için

gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.

(TC Anayasdası Madde: 5)


Sayın Başbakan Davutoğlu,  grup  konuşmasında  Sayın Devlet Bahçeli’ye de bir şeyler söyleme ihtiyacı duymuş olmalı ki, bol keseden savuruyor; “17 Ağustos’un hesabını verdin mi? 17 Ağustos’ta felaket bölgesine gidip konuşma yaptın mı?”

Bu konuşmanın cevabını elbette Sayın Bahçeli verecektir, ya da Allah’ın bildiğini tekrarlama ihtiyacı hissetmeyecek, basitleşmeyecek ve “en ağır cevap susmaktır” düşüncesi ile muhatap bile almayacaktır. Ancak bazı gerçeklerin bilinmesinde fayda var.

Sayın Bahçeli, 17 Ağustos’ta felaket bölgesine giderek laf üretmemiş, tüm teşkilatlarını ve ülkücüleri harekete geçirerek felaketin yaralarını sarmaya çalışmıştır. Bazısı tamamen yıkılmış olan beş vilayeti bir yıl içerisinde yeniden inşa etmiş, vatandaşların mağduriyetini tamamen telafi etmiştir. Bunu muhannet bilmese de Allah biliyor.*

Soma faciasında yaraları saarmak yerine, vatandaşın mağduriyetinden siyasi çıkar elde etmek için binlerce koruma ile felaket mahalline giden, orada mağduriyetini dile getirmeye çalışan insanı tokatlayan, derdini anlatmaya çalışanları güvenlik güçlerine coplatanlar da hafızalarda tazeliğini korumaktadır.

Ermenek Faciası’nda 2 haftadır kurtarma çalışmalarından sonuç alamayan, sadece laf üretenler; mağdurların mağduriyetini gidermektense siyasi çıkar elde etmeye çalışanlar bütün dünyanın gözü önündedir.

Erciş’teki depremin yaralarını üzerinden beş sene geçmiş olmasına rağmen saramayan ve konuyu gündeme taşımaya çalışan Barolar Birliği Başkanı’nı “terbiyesiz”likle itham ederek bütün protokol kurallarını çiğneyerek toplantıda ayrılan, adli yıl açılışına o katılıyor diye katılmayanlar da unutulmamaktadır.

17-25 Aralık, halkın dilinde darb-ı mesel haline gelmek üzereyken adli sistemi değiştirerek failler hakkında takipsizlik kararı çıkartanlar, soruşturmayı yürüten tüm adli ve idari görevlileri sürgün eden, hasklarında soruşturmalar açanlar, şunu unutmamalıdır ki; Sayın Bahçeli, 17 Ağustos’tan sonra hakkında en ufak bir tezvirat veya dedikodu çıkan arkadaşlarına görevden el çektirmiş, aklanmalarını istemiştir. En yakın arkadaşlarıyla bile yolunu ayırmakta tereddüt etmemiştir. AKP iktidarının mal bulmuş mağrıbî gibi 11 ayrı suçlamayla Yüce Divan’a gönderdiği zamanın Bakan’ı, bütün suçlamalardan aklanmıştır ve halen parlamenter olarak görev yapmaktadır.  

Sayın Davutoğlu, kürsüden gürlüyor; “Bahçeli seçim sürecinde ülkenin her yerine gitsin de görelim…”.
Adama sorarlar, vatandaşların ülkenin her yerine serbestçe, hiçbir kısıtlamaya tabi olmadan gidebilmesini sağlamak kimin görevidir?

Buna Anadolu’da “Şecaat arzederken Merd-i Kıptî sirkatin söyler” diyorlar…

*http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/100269.asp#BODY

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!