Biri ihbar etti.
Polis tuttu, inzibat itti.
Albay yuttu.
Albayın yutmaya çalıştığı kağıtta adres vardı(!)
Adresten Arınç çıktı.
Biz ti ye alıyoruz ama.
Hiç de ti ye alınıp, unutulacak bir hadise değil.
Bu Milletin ordusu bir subaya kaç sene emek verir?
Bir albay kaç senede, nasıl bir eğitim ile bu rütbeye gelir?
Ve, o rütbeye gelen bir albay dört rakam ve üç cümleden meydana gelen bir adresi nasıl olur, ezberleyemez de kağıtta taşır.
Polis basınca da yutmaya çalışır.
Ha vallahi, ha billahi kaç gündür akıl erdiremedik.
Aynen dediğimiz gibi.
Polis tuttu.
İnzibat itti.
Albay yuttu.
Böylemi?
Siz komplo deyin, ben hesaplaşma.
Siz intikam deyin, ben yok sayma.
Siz üstünde durmayın, ben inceleyeyim.
Polisin tutması, albayın yutması meselesi değil bu.
Millete yedirmek hadisesi.
Etrafınıza bir bakın.
Her taraf yangın yeri.
Ülke ciddi bir kaosun ortasında, bölünmenin işaret fişekleri gökyüzünü sarmış.
Adam çıkıp TV ekranlarından eyaletlerden bahsedebiliyor.
Anayasa koruyucuları.
Cumhuriyetin savcıları vatan bölünmesin diyenlerin peşinde.
Polis tutuyor.
Albay yutuyor öyle mi?
Biz keriziz değil mi?
Millet yer he mi?
Başka bir haber.
TBMM’ye sunulan MİT ve Polise askeri silah” ithal yetkisi veren kanun değişikliği nerden çıktı dersiniz?
Genelkurmay Başkanlığının karşı çıktığı bu değişiklik ile sınır polisi kurularak, sınır güvenliğinin TSK’ dan alınmak istenmesindeki gerkeçe ne olsa gerek?
Hepsini alt alta koyup toplayalım.
Çıkan sonuç?
Duymadım.
Çıkan sonuç?
