Kötülük Mühendisleri

Akıllıların aç öldüğü, dürüstlerin başarısız olduğu, namuslu davranmanın ahmaklık olarak ilan edildiği bir dünya; erdem ehli için yaşamaya elverişli bir dünya değildir. Kötülerin her yerde iyileri kovduğu, ahlaki değerleri ön plana alanların “enayi” yerine konduğu bir hayat çekilir bir hayat olmamalı! Belki de bu yüzden Sokrat kendi kendisini zehirledi. Bilimi eblehlerin, parayı hödüklerin, sanatı sapıkların, kurumları ahlak ve zeka özürlülerinin yönettiği bir çağın adı da, ha “cyborg”, ha da “bilgi çağı” olmuş ne yazar. Sokrat’ın çağından bu yana değişen pek fazla bir şey yok.

Bu dünyada sanki her şey “doğasına ters” bir mantık içinde örgütlenmiş. Dereler yatağına, akıllar odağına, erdemler ocağına ters akıyor. Bir aptalın onlarca akıllıyı alıp-sattığı bir dünyadan doğrusu fazilet timsali dehaların çıkacağını da kimse beklememeli. Artık herkes bilmektedir ki, İngiltere’de köpek olmak, Afrika’’da (Bernard Shaw”ın) “Kara Kız”ı olmaktan daha iyidir.

İyiler, akıllılar, dehalar, erdemliler ya da adını ne koyarsanız koyun olumlular; olumsuzlar üzerinde etken olmadığı sürece iyilik, akıllılık ya da erdemlilik gibi vasıflar her zaman tartışmaya açıktır.

Biz burada çoğu kez vitrine çıkmadan vitrindekilerin kaderini belirleyen, geride kalarak öndekinin yönünü tayin eden, gölgede çöreklenerek aydınlıktakileri adeta birer kukla gibi oynatan kötülük mühendislerinden söz edeceğiz.

Birinci sınıf kötülük mühendisleri ya da budalalar kin, nefret, intikam, gıybet, dedikodu, garez, kıskançlık, haset gibi duygularını; kıskandıkları kişilerin inşa edilmiş başarılarını tahrip etmekte kullanmakta deha ölçüsünde mahirdirler. Üretmekte beceriksiz, yapmakta sıfır numara yeteneksiz, birleştirmekte aciz olan ahmaklar; sıra yıkmaya, tahribe ve bozmaya geldiğinde adeta birer usta kesilirler. Bunlar yılların emeği olan “Sadaabat”ı ya da tarihin mirası “Kültür Sarayı”nı yakmakta zebani kesilirken, cihan padişahı Süleyman’a oğlunu boğdurtacak kadar da “etle tırnak”ı birbirinden ustaca ayırabilecek yeteneğin sahibidirler.

Kötülük organizatörü bu yaratıkların bağlı oldukları hiçbir dini, ahlaki ve insani kural olmadığından manevra alanları sonsuz denecek kadar geniştir.

Ahlaki yönden düşük, zekâ yönünden sefil, tefekkür yönünden fakir, bilgiden yoksun olan bu idraksiz mahlûkların görüntüleri erdem, ilim ve tefekkür sahibi kişilere acı ve ıstırap verir. Hayatı algılamada, olayları kavramlaştırmada ve insan olmakta sıkıntıları olan bu tiplerin ihanet, kötülük ve zulüm yapma yeteneklerinde de sınırlılık olduğu zannedilir. Hâlbuki şaheserleri yıkmakta, samimiyetleri bozmakta, inşa edilenleri tahrip etmekte ve ellerine fırsat geçtiğinde en yakınına işkencenin akla gelen her çeşidini yapmakta onların eline Neronlar bile su dökemez. Bugün etrafınızda gördüğünüz birçok  budala; hasetlik, bölücülük, birbirine düşürmek, ya da işkence ve tahribat konusunda son derece yeteneksiz gibi görünüyorsa da onları ellerine fırsat geçtiği zaman görmelisiniz. Tarihte bu türden “ateş olsa cürümü kadar yer yakar” denilen birçok  insan toplumların hatta milletlerin kaderlerini nasıl etkiledikleri bilinmektedir. Belki de bu ihtiyatsızlıktır ki, Robespiereleri Fouchelere, Mozartları Salierilere hep yenik düşürmüştür.

Hurda görünümündeki kafaya, kerkire dönmüş vicdana, zifiri karanlık içinde bocalayan yüreğe bakarak fenalık ustasının maharetini küçümseyip, geçmeyin. O menfaati söz konusu olduğunda en zor gümrük mevzuatını, vergi yasalarını ya da ceza kanunlarını “peynir-ekmek” gibi yutar. Hasetliğe başladığında ise şeytana pabucunu ters giydirecek plan ve projeleri hayata geçirmekte tam bir usta kesilir.

Kötülük mühendisi olan budalalar bütün gayretlerini kendilerinin “ne olduklarından” çok başkalarının “ne olmadıkları” noktasına yoğunlaştırırlar.

Budala için konuşmakla susmak, onurla konfor, haramla helal, mert ile namert arasında tercih yapmak yanlıştır. Saygı duyulacak tek şey menfaatlerdir. İyi ve kötü, güzelle çirkin yoktur “uygun olan ya da olmayan fırsatlar” vardır. Asıl olan “etliye-sütlüye” karışmadan, elini taşın altına koymadan, terlemeden elde etmektir. Başarının ahlakı olmaz. Kendisi üretmediği için üretenleri, yorulmasını ve terlemesini beceremediği için çalışanları, faziletin kendisine kazandırdığı maddi bir unsurunu göremediği için de erdeme karşı duyarsızdır. Bu bakımdan “efendi ile köle”, “yüce ile cüce”, “asaletle sefalet” arasında fark gözetmez. Büyüklükleri değil küçüklükleri araştırır. Kötülük, hasetlik ve dedikodu konusunda ise profesyoneldir. Faydalı, yapıcı ve birleştirici olmada ne denli yeteneksizse, ayırmada ve nifakta o kadar liyakat sahibidir.

Bir delinin attığı taşı kırk akıllı çıkarırken, bir budalanın kırdığı potu bütün bir toplum tamir edemez! O bakımdan budala dost yerine akıllı düşman her zaman tercih edilir.

Aslında budalalar “doğuştan ahlaksız ya da kötü” değillerdir. Ancak onların, fiyatı olan insanların arasından çıktığı da doğrudur.  Yetiştikleri ortam, aldıkları eğitim, edindikleri kültür ile tabi oldukları sistem böyle bir kişiliğin belirmesine neden olur.  Kuşkusuz başarıyı, yaratıcılığı ve yeniliği cezalandıran bir sistemin ürünü olarak ortaya çıkarlar. Tabi olmayı, baş eğmeyi, el etek öpmeyi ödüllendiren bir bürokrasinin tahrikiyle gelişir ve güçlenirler. Erdemi fantezi, haksızlığa itirazı ukalalık, çalışkanlığı işgüzarlık ve dürüst olmayı en iyi siyaset olarak belirleyen kişiliğe “ülkeyi sen mi kurtaracaksın?” biçiminde konan tavır, sistemin budalalara rüşvetinden başka bir anlama gelmez.

Budalalar yapılan iyiliğe tam bir nankör gibi tepki verirler. Onlar kendilerine yapılan yardımı ve iyiliği; yapanın aleyhine kullanmaktan da geri durmazlar. Onu adam yapan, sefalete düşmekten kurtaran, velinimeti olan kişinin olan ya da olmayan kusurlarını sokak sokak pazarlaması kötülük mühendisinin sosyal faaliyetleri arasında yer alır.

Asla ulaşamayacağı ideallere sahip olanlara kinini kusarak, zekâ ve akıl emeği eserleri kötüleyerek, uzun yılların sonunda inşa edilmiş dostlukların gizliden gizliye altını oyarak onları yok etmeye çalışır. Çoğu zaman bunda başarılı da olur.

Kötülük mühendislerinin yetersizlikleri, ıbık tavırları, en basit mantık sorunları karşısında dahi bocalamaları akıl sahipleri tarafından hesaba katılmamaları sonucunu doğurur. Ancak kötülük yapma, tahrip etme, bozma ve yıkma konusundaki olağanüstü yetenekleri onların ne denli ciddiye alınmaları gerektiğini ikaz eden işaretlerdir. “Ateş olsa cürümü kadar yer yakar” biçimindeki hafife almalar; sonuçta onların sebep olduğu yıkımlar görülünce anlamsızlaşır, ama o zamanda iş işten geçmiş olur.

Siz siz olun da çevrenizdeki budalaları, ahmakları ve kötülük mühendislerini küçük görmeyin! Onları küçük görmenin maliyetini bizzat kendi hayatınızı iyi analiz ederseniz ortaya çıkarabilirsiniz. Sözgelimi geçmişinize dönün, hafızanızı yoklayın, tarihi hatırlayın; büyük yenilgilerinizin ve başarısızlıklarınız altında size çok yakın bir budalanın maharetlerini hemen göreceksiniz. Hala sizi başarısızlığa ve beceriksizliğe gark eden budalaları tespit edememişseniz, en büyük budalalığı bizzat kendinizde arayın, daha iyi edersiniz! 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!