Bu köşe yazısı, Anadolu coğrafyasının tarihsel, kültürel ve siyasi açıdan Türk kimliğiyle olan kopmaz bağını ve bu kimliğin Mustafa Kemal Atatürk’ün kapsayıcı milliyetçilik anlayışıyla nasıl perçinlendiğini anlatmaktadır. Yazara göre Türklük, sadece bir köken meselesi değil, bu topraklara aidiyet duyan ve ortak bir kaderi paylaşan herkesin buluştuğu yüce bir his ve bilinç halidir. Kaynak, Batılı güçlerin hayali haritalarına ve bölgedeki hak iddialarına karşı, Selçuklu’dan Osmanlı’ya ve Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan bin yıllık Türk egemenliğini ve vatan savunmasını ön plana çıkarır. Metinde ayrıca, Balkanlar’dan Doğu Türkistan’a kadar uzanan bir coğrafyada Türk dünyasıyla dayanışma içinde olmanın ve bu kadim mirasa sahip çıkmanın tarihsel bir sorumluluk olduğu vurgulanır. Sonuç olarak eser, “Ne mutlu Türküm diyene” düsturunu temel alarak, vatan sevgisini ve milli birliği kutsal bir emanet olarak yüceltmektedir.
Gazi Mustafa Kemal Paşa diyor ki, “Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladıdır”
Burada vurgu yapılan, kendini Türk hissetmektir.
Anadolu coğrafyası kendini Türk hisseden ve ben Türk’üm diyen insanların bir arada yaşadığı, tasada ve kıvançta bir olduğu, birlik ve beraberlik denen o gücün kaynağını Türklükten aldığı bir coğrafya…
Tarihi bir, kültürü bir, dili bir, mazisi bir birliktelik…
Türk kavramının kördüğüm haline geldiği, getirildiği o karanlık günlerde, engin bir Türk tarih bilgisine sahip olan Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk kavramına yapmış olduğu dokunuşlarla, Türk kavramını coğrafyanın en seçkin, en kabul gören ve en muteber kavramı haline getirdi.
Türk kavramı Anadolu denen coğrafya da çiçek açtı. Türk olmak, bu coğrafyanın iftihar sebebi oldu.
*****
Bir zamanlar Hafız Esad, Hatay ve İskenderun’u istiyordu.
Yunanlılar Kıbrıs’ı…
Ruslar Kars ve Ardahan’ı…
İsteyen isteyeneydi…
Nice haritalar çizdiler Türkiye’nin doğusuna göz koyan, Güneydoğusunu kendinde gösteren, kiminde ta…Fırat’a dayanan…
Koca koca atlaslarda bu haritalara yer verilmesi hoş değildi amma…
Batı, Türkiye’nin sınırlarını ezbere bildiği halde, kendi hayallerine göre haritalar çizdirip yayınladı.
Ortada var olmayan hayali devletlere ait haritalardı bu haritalar.
Anadolu coğrafyasını yüz küsür yıl önce işgal edenler, kendi aralarında paylaşıp bölüşenler emellerine nail olamayınca bu türden yollara tevessül etmekten çekinmediler.
Bizim şairlerimiz yıllardan beri Fırat benden doğar, Dicle benden doğar, Aras benden doğar bana dökülmez diye feryat eder.
Onlardan başka sesimizi yükselteceğimiz Asi var, Çoruh var, Meriç var…
Biz yaralı, lakin umutsuz bir millet değiliz.
Bizim de gönlümüzde yatan, Musul var, Kerkük var, Batı Trakya var…
Asya’nın ortasında Çin’in bir Açıkhava hapishanesine döndürdüğü zulme, vahşete ve kan dökmeye doymadığı Doğu Türkistan var.
Her milletin hayali var da Türk Milletinin yok mu?
*****
Bundan yüzyıllar önce, Anadolu coğrafyasında Artuklular vardı. Karakoyunlular vardı. Akkoyunlular vardı. Her biri oldukça etkili Türk Beylikleriydiler.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu’ya hakimdiler.
Musul’dan ötelere Bağdat’a kadar. Van’dan Azerbaycan’a kadar hakimiyet Türklerin elindeydi.
Diyarbakır ve Mardin Türk Artuklu şehirleriydi mesela…
Batı atlaslarında bizim olan ne varsa hayali devletlerin sınırları içerisinde gösterilmekten zerrece tereddüt edilmemişti.
Oysa; Hakkâri bizim, Diyarbakır bizim, Bingöl, Bitlis, Muş bizim…Şırnak bizim, Cizre bizim, Batman, Siirt, Mardin bizim…Urfa, Kils ve Antep bizim…
Bin yıldır bu böyle…
Şair, soruyor ya hani.
Ne mi diyor?
Bu vatan kimin?
Şehit kanlarıyla sulanmış bu coğrafya Türk’ten başka kimin olabilir?
Yedi iklim dört köşede Türk’ü bilmeyen tanımayan mı var?
Rahmetli Aşık Abdülvahap Kocaman,” Vatanı nasıl kurtardık” şiirinde diyor ki;
“Bak, İstiklâl Harbi’nde bu vatanı, / Başı başa vere vere kurtardık!”
“Sırrımızı yad ellere açmadık, / Candan geçtik bu vatandan geçmedik, / Kurşunlardan süngülerden kaçmadık, / Göğsümüzü gere gere kurtardık!”
“Yedi iklim dört köşede her yanda, / Kim duymamış Türk’ü ulu cihanda, / Kars’ta, Van’da, Erzurum’da, Afyon’da, / Yüz bin şehit vere vere kurtardık!”
*****

Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk olmayı coşturan sözlerini ömrünün sonuna kadar söylemeye devem etti ve dedi ki;
”Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir”
“Bu ülke, tarihte Türk’tü bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”
“Hayattaki yegâne üstünlüğüm, Türk doğmaktır!”
“Taş kırılır, tunç erir; ama Türklük ebedidir.”
“Bir milletin büyüklüğü coğrafi yüz ölçümü ile değil, yüreğinin asaleti, ülküsünün yüksekliği ile ölçülür.”
*****
Bu coğrafya yüzyıllar öncesinde Türklerin yurdu, Türk memleketi anlamlarına gelen Türkeli ve Turchia gibi kelimelerle ifade edilmiştir. Bu ifade bize ait olmayıp, Roma ve Haçlı tarihçilerinin yazmış oldukları kaynak eserlere de dayanmaktadır.
Bu coğrafyanın Türkeli, Türk ili, Türk memleketi, Türklere ait bir vatan toprağı olduğu hakikatini içine sindiremeyenler, kabul edemeyenler dünde vardı, bugün de varlar, yarın da olacaklar.
Ancak su götürmez olan gerçek, bu coğrafyanın Türk Milletine ait bir coğrafya olduğu gerçeğidir.
Kendini samimi olarak Türk hisseden, ben Türk’üm diyen, özüm Türk sözüm Türk diyen, “Ne mutlu Türküm diyene” sözünü gümbür gümbür söyleyebilen herkes bu coğrafyanın başının tacıdır.
Türk Milleti mazlumların, zulme uğramışların, zalimlerin elinden kendine sığınanların hamisidir. Güvenebilecekleri en emin sığınaklardan ve limanlardan da biridir. Hatta en önde gelenlerinden.
Bu coğrafyada Türk’e rağmen bir şey yapılamaz.
Yapılırsa ne mi olur?
Kurulan ne kadar tuzak varsa, başlarına geçer. Kazdıkları kuyulara kendileri düşer.
Bunun cevabını biz değil, tarihin sayfalarına düşülen notlar, olaylar veriyor.
Bu ülkenin hangi vilayetinden olursanız olun. Kapıkuleden bir çıkın bakalım Avrupa’ya size ne diyecekler?
İstisnasız her gümrük kapısında adınız, sanınız Türk’tür.
Türk olarak karşılanır, Türk olarak uğurlanırsınız.
Çünkü elinizdeki pasaportlar Türk Vatandaşı olduğunuzun bir ispatıdır.
Ondan gayrı ne söyleseniz ne deseniz kabul görmez.
Anadolu coğrafyası, kendini bu coğrafyaya ait hisseden herkesi Türklük denen o büyük harmani ile sarıp sarmaladıktan sonra diyor ki; sen mademki bu coğrafyadasın, sana her ne derlerse desinler netice de senin önceliğin Türk olmaktır.
*****
Bu coğrafyayı sarıp sarmaladığımız harmaniye, Türklük harmanisi derler. Bir kere sarmalananın ağzından istese de istemese de ben Türk’ümden başka bir kelam çıkmaz.
Bu harmaninin bir başka özelliği de ben Türk değilim, Türk’müş gibi yaptım diyenlerin ve içten pazarlıklı olanların üzerinde durmayışıdır.
Bir anda üzerlerinden kayar gider. Geriye neyseler o kalır.
Hani takke düşer kel görünür derler ya…
Ona benzer bir şey. Harmaninin yalancılarla, göz boyayanlarla, samimiyetsizlerle işi olmaz.
Ne diyor adam?
Ben Türk değilim…
İyi de…
Ben Türk değilim diyene zorla Türk ol, Türkleri sev, Türklerle birlikte yaşa diyecek halimiz yok…
Bizde, “Zorla güzellik olmaz” diye hoş bir deyim var.
Bir de “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” diye bir başka söz daha…
Son bin yılda bu coğrafya da kurulan üç devleti ne Araplar kurdu ne İranlılar ne öteki ne beriki…
Kurucu olanların asli unsuru Türk Milletinden bir başkası değildi.
Selçukluyu Türk Oğuz’un Üçok kolunun Kınık boyundan Kutalmışoğlu Süleyman Şah…
Osmanlı’yı Türk Oğuz’un Bozok kolunun Kayı boyundan Ertuğrul Bey oğlu Osman Bey…
Türkiye Cumhuriyeti’ni Gazi Mustafa Kemal Paşa kurdu.
*****
Kendini Türk hissetmek bambaşka bir şey…
“Ne mutlu Türküm diyene” derken insanın tüyleri diken diken olur ya hani…
Bu coğrafya Türkeli…
Bu coğrafya Türk ili…
Türk diye çalar sazı Türk diye söyler dili…
Türk Oğuz’un Bozok ve Üçok kolundan her birine ait on ikişer boyun emaneti…
Âl-i Selçuklu ve Âl-i Osmanlının da emaneti…
Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın da emaneti…
Milyonlarca Şehidin ve Gazinin de emaneti…
Türk’ün evladı…
Soydaşına, kandaşına, ırkdaşına, özüne, sözüne, diline, iline, törene, canına, kardeşine, kendine Türk’e sahip çık…
Türk’ün evladı…
Doğu Türkistan’a, Kerkük ve Musul’a, Batı Trakya’ya, Evlâd-ı Fâtihân’ın damgasını vurduğu Balkanlara, Kuzey Kıbrıs Türk’üne, Bayır bucak Türkmenlerine, Türk’ün yaşadığı ve var olduğu cümle coğrafyalara sahip çık…
Türk’ün Türk’ten başka dostu olmadığını da unutma…