Bu sandık bildiğimiz sandıklara benzemiyor, içine attığımız oy pusulaları ile hem can güvenliğimizi hem sınır güvenliğimizi sağlayacağız!
Yerel seçimlere sayılı gün kala birçok siyasi partiyi bir telaş sardı. Tabi ki bunların başında, geçtiğimiz genel seçimde iki kutup halinde meydana inen Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı dikkat çekiyor.
Ben seçim süreçlerinde kendimi tilkinin göz hapsine takılmış tavuk gibi hissediyorum, desem güler misiniz bana? İnanın ben gülüyorum. Tabi bu benim hissiyatımla ilgili bir bakış açısı.
Siyasi partiler ile seçimden seçime, sadece sandıkta buluşan vatandaşımıza belki garip gelebilir bu düşüncem, az sonra sizlerde benim gibi tebessüm edecek hatta birazda kızacaksınız.
Öncelikle genel seçim ve yerel, mahalli seçimler ile ilgili bir ayrım yapmak gerekiyor.
Genel seçimlerde tek başına, iktidara yürümek ve koltuğundan etmek zordu. Bu yüzden dehaca bir fikir üretip altılı, onlu, yirmili masa kurdular.
Altılı masa demişken;
Bir konuya açıklık getirmek gerekir. Bu denli kötüye giden bir ekonomiye rağmen, halkın güvenini kazanacak bir çoğunluğa ulaşamamak altı parti ile birleşerek, mevcut hükümetin karşısına çıkacak çoğunluğu sağlamak da ayrı bir soru işareti.
Bu detayı aklımızın bir köşesine kaydettikten sonra gelelim esas konumuza.
Şöyle bir soru sorabilirsiniz okuyucu olarak “ mevcut iktidarın değişmesi için gerekliydi, olması gereken bu değil miydi?”
Bu yazıyı kaleme alan bendeniz de sizlere şu sorularla cevap vermek istiyorum. Canım milletim, canlarım, ciğerlerim! Mevcut iktidarın kurucu değerlerimize zarar verdiği, bu tehlikeyi ortadan kaldırmak üzere birlikte hareket edilmesi gerektiğini belirterek kurulan bu altılı, onlu, yirmili masaların ortakları kim?
Bu masa kurduğunuz yüzük kardeşleri mevcut kurtulmak istenilen fikriyatın içinden çıkmış, beraber yollarda yürümüş, beraber yağmurlarda ıslanmış Deva ve Gelecek Partisi değil mi?
Bugünlere gelmemize neden olan yola kilometre taşı döşeyen, “yok artık bu kadar da olmaz!” dediğimiz birçok olayı yaşamamıza neden olan bu particikler, hükümetin içinde ekonomik ve her alanda karar otoritesi olarak yıllarca görev yapmadı mı?
– Nedir bu denize düşüp yılana sarılma merakı, yüzme öğrenilse daha iyi değil mi?
Peki bu sorular herkesin kafasında yer etmeyi sürdürürken sonuç ne?
Cumhuriyetin temel kuruluş felsefesine muhalefet olan bu particikler, tek başına seçime girse baraja takılacakken şimdi nur topu gibi meclis koltuklarına sahipler.
Aferin “birlikten güç doğar “ekibimize! Tabi yersek…
Birlikten ne zaman güç doğar? Naçizane kendimce arz edeyim.
-Aynı ortak değerlere sahipsek.
-Kurucu değerlerimize aynı ölçüde bağlı ve bu yolda “Ya İstiklal Ya Ölüm” parolasını benimsediysek!
– Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez Bütünlüğüne ölümüne sadık kişiler ile birlik olunur ve cepheye öyle çıkılır.
“Said-i Nursi’den beslendik” diyen bir parti başkanı (ki bu sahış eski Başbakan) ile Cumhuriyet değerlerine sahip çıkacaksınız?
Ya da; Babacan, “Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür” ifadesinin yer aldığı 66. maddenin revize edilmesi gerektiğini söyledi.”(INDEPENDENT TÜRKÇE) Anayasanın 66. Maddesinde yer alan “Türklük” tanımını tartışma konusu yapan bir parti başkanı mı mevcut düzene son verecekti?
Siyasetçilerin mayasında vatanperverlik ve Cumhuriyet değerlerine sahip çıkmak yoksa, genel seçim amiyane tabiri ile “meclise kapağı atma” eylemidir.
Attılar mı? Evet!
Şimdi yerel ve mahalli seçimlerde genel seçimlerde sağlanan birliği neden göremiyoruz? Soralım kendimize. Cevap gecikmiyor, tabi ki tamamen duygusal!
Yerel yönetimlerde birbirine kaptırılmayacak kadar önemli rant sahaları mevcut! Bu zatlar belediye başkanlığından tutun, meclis üyeliğine kadar itiş kakış o sofradan pay almak ister.
Sözde vatanın birliği için masa kuranların dışında, iktidarın tüm meyvelerine sahip olanlar dahi üstü kapalı olsa da müttefikleri ile ciddi uzlaşma sorunu yaşarlar.
Beka sorunu yemini de yutmuyoruz artık!
Beka sorunundan bahsedip “eyalet sistemi tartışılmalı” diyen, Türkiye Cumhuriyeti düşmanlarını meclise yerleştiren hiç kimse devletin, milletin bekasından söz edemez!
Pasta büyük EFENDİLER! Öyle bizlerin hayal ettiği fakir meblağlar değil mevzubahis…
Şimdi bakalım bu yerel seçimde, sandık Türk Milleti için neden hayati önem taşıyor?
Deprem geçen yıl bu zamanlar canlarımızı almadı, canlarımızı hayatlarımızı cehenneme çevirdi!
Yerel seçimlerin ehemmiyetini kavrayamıyoruz! Vicdan, vatan, millet şuuru olmayan insanlara büyük kaynakların kapısını sonuna kadar açıyoruz! İğneyi başkasına, çuvaldızı kendimize batırmak gerek ki sonra enkazlar altında kalan, çocuğunun cenazesini bile bulamayan ana babalar gibi olmasın sonumuz!
Yerel seçimlerde sahaya inen tilki çok olur, yem olup olmamak bizlerin elinde!
Ciddi çarpık kentleşmelerle yandaş candaş firmalara peşkeş çekilen şehirlerimizi birde sığınmacı tehlikesi sardı!
Samimi gazeteciler ekranlardan seslenmeye fırsat bulamadığı için youtube kanalları aracılığı ile bizlere seslerini duyurmaya çalışıyorlar!
Yılmaz Özdil’in 01.02.2024 tarihli yayınından bir cümlesi şöyle: ” Bu yerel seçim sadece belediye seçimi değildir! Kaçak mülteci meselesinin referandumudur! Kaçak mülteciye göz yuman başkan adaylarına oy vermeyin kardeşim.” Ya da sonra ağlamayın.Bundan daha öz ve net bir açıklama olamaz!
Yerel seçimlerde birbirlerinden kaçan altılı masa ortakları, dünün kuzu sarmaları, ağza almaktan hicap duyacağımız hitaplar ve ithamlarla ekranlarda karşımıza çıkıyor!
Bunlara şahit olduktan sonra anlamalıyız ki, av değil avcı olma vakti gelmiş ve geçiyor bile.
Çarpık şehirleşme ile tarihsel kent dokularımıza zarar veren imarlardan kurtulmak, afetlerde karton evler gibi yıkılan hanelerde can vermek istemiyorsak, GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇIN!
Yakınlarının ölüsünü dahi enkaz altından çıkaramayan vatandaşlarımızın yaşadığı çaresizliği yaşamak istemiyorsanız, GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇIN!
Devletin, milletin hazinesinin ihaleler ile eş dost akrabaya dağıtılmasını istemiyorsanız, GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇIN!
Yıllarca yaşadığınız semtlerde sığınmacı durumuna düşmek istemiyorsanız, sığınmacı,kaçakların işyeri ruhsatları ile gettolaşmasını istemiyorsanız GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇIN!
Evlerinizde otururken kapının çalınması ile küçücük yavrunuzun göğüslerinin boğazının kesilerek katledilmesini istemiyorsanız GÖZÜNÜZÜ DÖRT AÇIN!
Bu sandık bildiğimiz sandıklara benzemiyor, içine attığımız oy pusulaları ile hem can güvenliğimizi hem sınır güvenliğimizi sağlayacağız!
Bu seçimde pasta, Türk milletine kalacak ve TÜRK MİLLETİNİN ZAFERİ ile sonuçlanacak!
O halde, haydi rast gele!
“Zafer, zafer benimdir diyebilenlerindir!”
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk