Nazım Peker
Nazım Peker

İslam Arapça Dışında Olamaz mı?

İnsanın olduğu yerde her türlü iyilik de her türlü kötülükte olasıdır. Bu yadsınamaz bir gerçektir.
 
Çünkü insanın mayası böyledir.
 
İnsanlığı düze çıkaran, doğruluğa ulaştıran, huzur ve mutlulukla buluşturan tek şey; dindir. Dinde zorlama yoktur. Din; zorlaştırmayınız kolaylaştırınız, nefret ettirmeyiniz müjdeleyiniz prensipleri üzerine bina edilmiştir.
 
Ama gel gör ki, kimi İslam düşmanları ve Kuran karşıtları; Müslümanları dinden de, Kuran’dan da uzaklaştırmak uğruna çeşitli metodlara başvurmuşlar ve vurmaya da devam etmektedirler.
 
Bunlardan biride; İslam’ın dili ARAPÇA imiş gibi kime ne amaçla hizmet ettiği belli olmayan safsatadır. Bunlara göre İslam’ın dili Arapçadır ve her şey Arapça olmalıdır. Dua Arapça, namaz Arapça, Kuran Arapça’dan okunmalıdır.
 
Ya değilse her şey boşa gidecektir. Bu telkini kabul eden: “Dinin kaynaklarından habersiz olan vatandaşlar Arapça bilen veya bildiği zannedilen kişilerin anlayışlarına tabi olmaya, bazen de onların yanlış bilgilerine uymaya mecbur edilmiş bulunmaktadırlar.” İbni Haldun- Mukaddime.
 
Her şey Arapça olunca, Arap dışındaki İslam âlimleri; kendi milletlerine pek bir şey verememişler, Kuran’ın Temel Öğretilerini öğretememişlerdir.
 
Kimi bozguncular ve İslam karşıtları da, bu durumdan faydalanarak; İslam’ın temel kavramlarını halka anlatamamışlar işi sadece Namaza endeksleyerek Namaz üzerinde yoğunlaşmışlardır.
 
Bu durum; Namaz kılan ama hırsızlık da yapan, namaz kılan ama Zina da yapan, içki de içen, rüşvette alan ve her türlü İslam dışı fiiliyatı yapan bir Müslüman tipi oluşturmuştur.
 
Oysa İslam, kötülük ve her türlü çirkin işlerden uzak durmayı da emretmiştir.
 
İslam dinini yozlaştırmak ve yıkmak isteyenlerin İslam’ın bu farzını nasıl kullandıklarını: Prof. Dr. Hüseyin ATAY şöyle anlatıyor: “İslam dinini yıkmak ve Müslümanları perişan etmek için İslâmiyetin sadece namazına dikkat çektikleri ve hocaların arasına giren casusları namazın üzerine o kadar durdular ki günlük, haftalık, senelik va’azlarında hep namazdan bahsettirdiler. Namazın dışında İslam esas ve ilkelerinden yüzde bir veya iki nispetinde bahsettiler. Halk da İslamiyetin sadece namazdan ibaret olduğunu sandı.
 
Bunun için namazı kıldı, ama dışarı çıkınca her türlü fenalığı ve kötülüğü yaptı…. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, bir felaket, kıtlık ve afet milletin başına geldiği zaman, hemen millet namaz kılmadığı için dinden çıktı ve başına bu felaketler geldiği iddiası ortaya atıldı ve halk sopa ile camiye sokuldu. Memleketin iktisadi durumu bozulmuşsa, bunun namaz kılmakla düzelmeyeceğini bilmediler. O hususta İslamiyetin diğer ilkeleri ve esasları vardı. Onları öğrenip, öğretip uygulamak kimsenin aklına gelmedi. Şimdi de aynı durum devam ediyor. O halde İslamiyet’in namazdan ibaret olamadığını göstermek için, diğer ilkelerinden, farzlarından ve haramlarından çokça bahsetmek şarttır.” (Kuran’a Göre İslam’ın Temel Kuralları)
 
Bunları vatandaşa öğretmek içinde vatandaşın diliyle anlatmak ve diliyle konuşmak gerekmez mi?
 
Sanki Allah’ın (c.c) ilmi her şeyi kuşatmamış gibi, Allah Türkçe anlamazmış gibi her şeyi Arapça dili ile anlatmaya, okumaya, yazmaya kalkarsanız gelinen nokta; anlamadan okuyan, namazı kılan ama her türlü kötülüğü ve fenalığı da yapan, mezheplere, tarikatlara bölünüp bir birini boğazlayan bir Müslüman taifesiyle karşı karşıya kalırsınız.
 
Bu da, İslam ve Kuran düşmanlarının istediği şey değil de nedir?
 
Esen kalınız.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!