Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Soğancılar ve patatesçiler battı…

Soğancılar ve patatesçiler battı...

Bugün Mart’ın yedisi. Bu tip durumlarda her zamanki gibi Rahmetli babam aklıma geliyor… Bu lafım üzerine, “hayır Mart daha girmedi. Eski hesaba göre haftaya girecek diye de müdahale ederdi” … Allah onu yattığı yeden utandırmasın. Âmin… Merhaba diyelim mi. Dedik bile. Peki geriye ne kalıyor…Üç nal ile bir at… Yolda giderken tek nal bulan adamın durumuna düştük. En iyisi diğer nalları da aramaya başlayalım. Bakarsınız at da kendiliğinden çıkar gelir…

Herkes kendi derdine düştü, felaketleri yaşayan çok önemli bir kesimi unuttuk… Kimimiz geçim derdinde, kimimiz salgından nasibini aldı, kimimizde üçüncü, dördüncü ballı maaşları nasıl cukkalarım derdi ve hesapları peşindeyken onlar battı… Onlar kim mi… Hani bir ara terörist diye ilan edilen; kışın satacakları mallarını depolarda muhafaza ederken hedef tahtasına konanlar var ya, kısacası patatesçiler, soğancılar… Bu işini bilmez çavuşlar, sırf zor duruma düşmemek için, ihracatı yasakladılar. Mal elde kaldı. Soğan yeşerdi, patates çimlendi. Fiyatları 99 kuruşa düştü… Bilboartta ki market ilanlarını görünce yüreğim kan ağlıyor… 99 kuruşluk malların bu fiata satılabilmesi için, çiftçinin elinden 25 kuruşa alınması lazım… Sırf içeri de zor duruma düşme riskini ortadan kaldırmanın siyasi hesapları bu gariplerimi bitirdi… Patates soğan işi diğerlerine benzemez. Misal domatesi, salatalığı, patlıcanı hasat eder hale gönderirsiniz işiniz biter. Gelgelelim, soğan patates öyle mi? Yeşereni çimleneni sürekli elden geçirmeniz gerekir, çok zahmetlidir çokŞimdi bu adamlar seneye ekim yapmasalar haklılar mı değiller mi? Ekrem’in oğlana göre problem yok, ithal eder ama bu sefer paramız da yok

Medya sektöründe çalışan yeni yetmelere, yarım asırlık bir ağabeyleri ve hocaları olarak tekrar seslenmek istiyorum… Bu ucuz ve basit işleri bırakın… Bir insanın koluna iğne batırılması, bunu da sürekli göstermek maharet değil rezalettirKontrol noktalarına kamera koyup çay yudumlamak, armut piş ağzıma düş haberciliğidir…  İlerideki mafya oluşumların da kendine paye çıkarmaya çalışacak ve de bunu belgelemek isteyenlerin şov alanı oldu kontrol noktaları… polise kafa tutanlar, saldıranlar kilometrelerce kaçanlar gırla. Hepsi hayatından memnun… Kendilerini baba olma yolunda epey merhale almış kabul ediyorlar… Ayrıyeten ne kadar psikopat varsa hepsi sahne de boy gösteriyor… Deşarj olmak isteyenler de polis ve kamera farkı gözetmeksizin saldırıyorlar… Sabah programlarından da gına geldi. Bir tarafta Çağla bir tarafta Zahide her gün farklı karışımları türlü dertlerin ilacı olarak empoze ettiriyorlar… Baş kısmını anlatmam, bu sayfalar da doğru olmaz. İş, Bektaşi’nin “Yok diyecekte dili varmıyor” durumuna döndü… Bunlar da doktora, ilaca gerek yok diyecekler ama dilleri varmıyor… Şifa niyetine dikkate alsak, şu an itibariyle her gün en az bin bardak sıvı tüketmemiz gerekiyor…

Gıda fiyatlarında ki artış, herkesi birinci dereceden etkiliyor. Esas sebepleri göz uzağında tutmaya çalışan kesimler, sistematik olarak zihinlerimize nakliye olayını zerk ediyor… Evet nakliye pahalı ama oluşturulan fahiş fiyatların yanın da ummanda bir tas su… Şimdi çok basit olarak, en pahalı güzergâhtan örnek vereceğim… Muğla’dan çıkan ve meşhur İzmir – İstanbul soygun otoyolunu kullanan on tonluk kamyonu ele alalım… Yaklaşık 1500-1900 TL mazot. 1100 TL. Otoyol parası. 1000 TL (500’e razı olan da var) kazanç… Ne etti. Azami 4000 TL. Kg. Başına ne tutar 40 krş… Geçen sene 2 TL ye yediğimiz portakalın 10 TL olmasını izah edebilir mi? Bu arada Antalya’dan, Bursa’dan, Çanakkale’den gelen malların nakliye maliyetleri de 20 krş. civarındadır… Siz halâ, akaryakıt aldı başını gitti, nakliye çok pahalı masallarıyla ve de ipteki cambaza bakarak avunun durun

HDP üzerinden yapılan hayasız sürek avı ve karalama kampanyalarından ve algı operasyonların da işin tadı kaçtı. Bunu tarihe not düşeyim. En azından her zaman olduğu gibi “Demiştim” diyebilirim… İktidar gene bir taşla iki üç kuş vurmayı amaçlıyor. Fezlekeleri TBMM ye getirip oylamada, aleyhte veya çekimser oy verenleri PKK’cı olarak ilan edecek… Dokunulmazlığı kalkan milletvekillerinin üyeliği düşmeyecek. Türkiye şartlarında, mahkemelerin karar vermesi seneleri alır. Yani bu yasama dönemini bırakın, önümüzde ki dönem bile netice almak zor… Peki niyet ne… İşin püf noktası da burada saklı… Yeni bir çözüm süreci ve onun getireceği ortaklık durumunda her iki tarafta elini kuvvetlendirmek ve pazarlıkta kârlı duruma geçmeye çalışıyor… İlk hamle HDP’den geldi. “Önceki süreçte, teklif edilenleri açıklarız haa” dendi… Parti kapatmaya sıcak bakmayan AKP, birdenbire karar kulvarını değiştirdi… Kapatacağız demeye başladı. Yargıya etkisinin de ayan beyan ortada oluşu istediği kararları çıkarma avantajını elinde bulundurması bir iki adım önde olmasını sağlıyor… AKP’lilerin en iyi bildikleri şeylerden biri de Ca-Ce den sonra işlerin iyi gitmeyeceğini bilmeleri. Bu yüzde RTE kendi sağlığını bir tarafa bıraktı, Ca-Ce’nin sağlığıyla ilgileniyor…  Bu yazdıklarım çerçevesinde herkes kendi çapında bir değerlendirme yapsın…  Demirtaş’ın hapisten niye çıkarılmayışını da akıl süzgecinden geçirsin…

Geçenlerde bir dostum, “Bil bakalım” diye lafa girince, “dur bakalım ne çıkacak” diye dikkat kesildim… İnşallah, çalıştığım yerden gelir de bütün foyamız, cehaletimiz ortaya çıkıp, rezili rüsva olmayız diye de dua ettim… Ne sordu biliyor musunuz? Nereden bileceksiniz ki, henüz yazmadım… “Bil bakalım, dünyada halkından en çok korkan lider kimdir?” dedi… Düşündüm taşındım bir türlü bulamadım. Bir ara Somali Devlet Başkanının 3-5 bin korumayla dolaştığını duymuştum ama emin değilim… Neyse, arkadaşım imdadıma yetişti… “Cevabını haftaya kadar düşün” dedi… Oh be en azından biraz süre kazandık… Bileniniz varsa çaktırmadan kulağıma fısıldar mı?

Hepiniz Allah’ a emanet olun. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!