H. Nurcan Yazıcı
H. Nurcan Yazıcı

Vay Tilki Vay!

İktidarın kafasına ve ödevlerine (!) göre yol alma hevesi, ülke trafiğini alt üst etmiş durumda; virajlardan öyle savruluyoruz ki, gelecekten ümit kesenler, intihar edenler, krizdekiler, yaralılar, ölümler; hak getire…

Kaptan şoför konumundaki “iktidarımız” sayesinde bu hafta yollara savrulan yaralılarımız ve mağdurlarımız/sa; ‘kadınlarımız, gençlerimiz ve Türk Milleti’ne gönülden bağlı ülke sevdalıları’…

Kim demiş “kaza ben geliyorum” demez diye, elbette, kaza her seferinde , “ben geliyorum” diyor da galiba bizi hep uykuda(!) yakalıyor. Nedense bu kazalarda, “Yoksulluk ve yolsuzluk” anlayışında erozyona uğrayanlar, sorgusuz sualsiz bir yaşamı tercih edip koltuklarında keyif sürenler ve de idealsizler” yara bile almazken… Düşünen ve sorumluluk hissedenlerin, değersizleştirilen kadının ve de güvensizleştirilen gençlerin yaraları ağır, “Türk insanı” acı içinde.

Kadın ki, bir milleti oluşturan çekirdeğin yani ailenin var olması… Genç ki, bir milletin devamlılığı… Varın düşünün gelecekte ki yalnızlığımızı.

 Daha dün üniversite kapısında satırlarla saldırıya uğrayan gencim, bugün, artık sadece gelecek kaygısında değil, birde can derdine, ne acı değil mi?

  Haçlı zihniyetinin, kadın ve gençlik üzerinden toplumu değiştirip, sömürü projeleri üretmekte olduğunu bile bile; hala onların elini kuvvetlendiren politikaları işleme sokanlara, gelecekte bu ülkenin ve bu milletin bir selam borcu olacaktır buda, biline!..

Özellikle, kadın mahremiyeti olan konuların ulu orta, üslupsuz ve de erkek dili ile konuşulması; değer yargılarımız tartışılırken de, toprağımıza ve bedenimize olan sağlam duruşumuzun zedelenmesi,koca koca adamların “kendi bellerini” unutup, tek suçluyu “kadın” ilan etmesi, kadınlarımızın da tepkilerini aynı üslupla sokaklarda konuşur hale gelmesi, kimin ve nerenin planıdır sizce?.

Meydanlar söylemiyor, pankartlar yazmıyor belki ama güzel sohbetlerde(!) ki tek soru şu: ‘Sayın başımız, bu muydu sizin değer ve edep anlayışınız, nerde kaldı muhafazakârlığınız?’

  Biliyoruz ki, “milli” değerlerimizin bizi bir arada ve diri tutma özelliği, batının sömürgeci yanını uygulanamaz, hep zorda bırakmıştır. Ki, insanlarımızın ‘kendi olmaktan çıkartılması ve çözülmesi’ demek, Haçlı’nın Türk meydanlarında rahatça at oynatması demektir. Son yaşananlar gösteriyor ki; Haçlı zihniyetinin değirmenine bir kez daha su taşınmış, meydanlarımız ‘biz gibi olunmazlığa’ terk edilmiştir.

   Etrafımız “kadın, genç, asker, çiftçi, memur, esnaf, din-iman” yaralılarla dolup taşarken… bir tek bayrağımız kalmıştı ki; o da nasibini ‘Milli Eğitim Bakanlığı’nın, Arif Nihat Asya’nın ‘Bayrak’ adlı şiirini Edebiyat ders kitaplarından çıkartma ve yasaklanması kararıyla almış oldu. Gerekçesi de, çocukların psikolojisini bozuyormuş ve onları kin ve düşmanlığa sevk ediyormuş… Buyurun sakin kafayla düşünün yorum sizin; birilerine göre, nerdeyse ‘Yahya Kemaller, Arif Nihat Asyalar, Mehmet Akifler, Necip Fazıllar’  kürtajcılarla(!) aynı kefede!.. Ne büyük gam!..

  Çok hızlı bir değişim görüntüsünde, baş aşağı bir dönüşüm yaşıyoruz. Virajlara öyle hızla girer olduk ki, üst üste gelen dayatmalar ve iç karartıcı ayak oyunları, ‘Türk Milleti’nin midesini tuttu. Her sabah, bozuk bir psikolojiyle bugüne ne sığdıracaklar, acaba hangi dalımızı kesip üzerine mum dikecekler diye ciddi ciddi beklemeye başladık.

Daha geçtiğimiz hafta grev kararının yasaklanmasına karşı, THY çalışanlarının iş yavaşlatma eylemi yapmaları, eylemci 305 kişinin işine son verilmesi ile son buldu. İşin enteresan yanı da, daha olup biten netleşmeden ve de hiç zorluk çekilmeden, yeni elamanların işe alınmış olması. İşsizliğin her gün bir başka evin kapısını çaldığı bu günlerde, insanları kapıya atmak, hangi vicdana, hangi inanca(!) ve hukuka uyuyorsa, onu öpmek gerekir. Yok, işin tilkiliğinde olanlar hukuka sığınıyorlarsa, onlara da selam olsun.

  Son tilkilik Trabzon’da ve bir Türkiye sevdalısına; Trabzon Numune Eğit. ve Araşt. Hst. Müdürü olarak görev yapan ‘Ali Gayretli’nin: ‘Uzun süredir hastane müdürlüğü ve yöneticilik yapması, yeni gelişmelere ayak uyduramaması ve hastanenin mali gelirlerinin geriye gitmesi’(hastaneleri bile bir ticarethane gibi düşünen zihniyete bakar mısınız, millet hasta olsun, hastaneler para kazansın!) gibi sudan sebeplerle görevden alınarak, Trabzon’un 100 km uzağındaki ‘Çaykara Ataköy Ruh ve Sinir Hast. Hst.’ Müdürlüğüne atanması oldu.
Türk Sağlık-Sen’in açtığı dava sonucundan kamuda geçersiz sebeplerle görevden alınma işlemine Danıştay tarafından dur denildi. Ama bu iktidar mahkemenin kararını bile kaç aydır adeta sümen altı edip, gereken uygulamayı yapmamakta diretiyor. Bu  ne hak ve hukuk tanımazlık; ülke insanım ve ülkem değerleri nasıl tüketiliyor bakar mısınız?..

Sözün özü,"Tanrı, iradesini hâkim kılmak için yeryüzündeki iyi insanları kullanır; yeryüzündeki kötü insanlar ise kendi iradelerini hâkim kılmak için Tanrı’yı kullanırlar." (Giordano Bruno)

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!