100 yıl önce “Kuvayi Milliye” Anadolu’da hangi misyonu üstlendiyse bugün de Zafer Partisi aynı misyonu yüklenmektedir. Zafer Partililer korkusuz liderleri Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın öncülüğünde korkusuzca mücadele edecek, Türk Milletini ve vatanını kurtuluşa eriştirecektir.
“Zafer Partisi olmasaydı ne olurdu?” Zaman zaman “Ümit Özdağ MHP genel başkan yardımcılığından hiç ayrılmasaydı ne olurdu?” diye kendime soruyorum. Herhalde Türkiye’de kimse 13 milyon, belki daha fazla sığınmacının oluşturduğu demografik istilayı konuşmazdı. Bugün Türk halkı uluslararası sistemin istediği gibi “sığınmacıları yollamak devletler hukuku açısından mümkün değil” yalanı ile uyutulacak, Sığınmacılara vatandaşlık verilmesinin hızlandırılmasını konuşuyor olacaktık. Sığınmacılar meselesi gündemde olmayacak, Türk halkı teslim olacaktı.
Ümit Özdağ milletvekili ve genel başkan yardımcısı olduğu MHP’den istifa edip İYİ Parti’yi Akşener ile birlikte kurmasaydı Akşener üzerindeki FETÖ ithamından kolay kurtulamayacak, Akşener’in milliyetçiliğine güvenmeyen birçok MHP’li İYİ Parti’ye gelmeyeceklerdi. Akşener “MHP’den milletvekili olsaydım genel başkan adayı olmazdım, parti kurmazdım” demişti. Koray Aydın ve Sinan Oğan da milletvekili hatta genel başkan yardımcısı olsalardı MHP’den ayrılmazlardı. Ümit Özdağ ise idealleri olduğu ve siyaseti ideolojik zeminde yaptığı için ayrıldı.
Peki, Özdağ İYİ Parti’den ayrılmasaydı ne olurdu? Türkiye bugün örtülü istilayı konuşmuyor olurdu. Şimdi Özdağ şu veya bu nedenle kızanlar hakkında olumsuz konuşanlar şapkanızı önünüze koyun düşünün. Hakaret ettiğiniz, aleyhinde konuştuğunuz Ümit Özdağ Türkiye’nin önündeki en büyük tehdit olan demografik işgali durdurmak için para olmadan, destek olmadan, basın olmadan olağanüstü bir çalışma ile 2 sene içinde Zafer Partisini Türkiye’de siyasi gündemi belirleyen parti haline getirdi.
Prof. Dr. Ümit Özdağ’ı 1990’lı yıllardan beri tanırım. Lisans Üstü eğitimimde tez danışmanımdı. Birlikte bilimsel araştırma yaptım. Siyaset yaptım. Yayıncılık yaptım. Ümit Hoca’nın kaynak kullanımı ve kaynakların doğrulanması açısından ne kadar hassas olduğunu bilirim. Her seferinde bir bilgiyi, bilginin kaynağını nasıl doğrulatmak için çaba sarf ettiğini en yakın yaşayanlardanım. Türkçe, İngilizce ve Almanca 25 bin kitaptan oluşan kütüphanesinin dışında, yüzlerce dosyada onlarca büyük kutuda toplanmış, taşınabilir hard disklere kaydedilmiş, konu başlık ve alt başlıkları ile düzenlenmiş sürekli gelişen bir arşivi var.
Özetle, ilk olarak Ümit Hoca kaynak kullanımı hususunda geçmişte yanında tez yazan öğrencileri oldukça zorlamış ve ikincisi kendisi bir konuyu birçok kez kontrol etmeden, birkaç kaynaktan teyit etmeden gündeme getirmez. Bir kaynak tarafından gündeme getirilen bir iddiayı ne kadar cazip olursa olsun başka ve güvenilir bulduğu bir kaynak daha teyit etmeden açıklamaz. İstihbarat Teorisi adlı 14. Baskısını yapan kitabının 339 ile 369. sayfalar arasında Ümit Hoca kaynak ve bilgi arasındaki ilişkiyi anlatır. Meraklısı oturup okusun.
Bugüne kadar Ümit Bey’in karar ve hareket tarzlarında birinci öncelik her zaman Türk Milleti ve Türk Devleti’nin menfaatleri olmuştur. Kişisel menfaatlerini hiçbir zaman ön plana geçirmemiştir. Kırk küsur yıllık meslek hayatı incelendiği zaman devlet ve millet menfaatleri için Ümit Hoca’nın kişisel menfaatlerini nasıl terk ettiği açıkça görülür. Bu süreçte pek çok STK, siyasi parti ve devlet kurumuna çalışmaları ve analizleri ile yol göstermiştir. Şu anda bir siyasi parti genel başkanı olmasına rağmen gerektiği zamanlarda devlet kurumlarına yol göstericilik yapmaktadır.
3 Kasım 2002’de uluslararası bir öngörü ve proje ile iktidara getirilen AKP 21 yılda devletin bütün kurumlarını ele geçirip dizayn ederken AKP’ye muhalefet edecek siyasi partilere de müdahaleler yapıldı. Bir komplo ile Deniz Baykal CHP Genel Başkanlığı’ndan indirilip yerine Kemal Kılıçdaroğlu’nun geçmesi sağlandı. MHP’de Genel Başkan Devlet Bahçeli’ye yapılan ve hala nasıl olsuğu bilinemeyen bir müdahale ile iktidarın en sadık destekçisi durumuna getirildi. Bunu üzerine MHP’den kopan Türk Milliyetçileri Meral Akşener ve Ümit Özdağ öncülüğünde İyi Parti’yi kurular. Ne yazık ki, gençliğinde ülkücü olup DYP’de siyasete giren ve hala DYP siyasetine duyduğu hayranlığı gizleme gereği hissetmeyen merkez sağcı bir politikacı olan Akşener’i DYP nostaljisi ile Türk milliyetçiliğinden ne idiğü belirsiz bir “merkez” fikrine çekmek zor olmadı. Özdağ, “merkez” parti fikrine itiraz etti. Özdağ, merkezin tek başına bir politik anlamının olmadığını belirterek, İYİ Parti’nin ideolojik olarak İstiklal Harbi sırasında olduğu gibi Türk milliyetçilerinin önderliğinde bütün vatanseverleri bir araya getiren MİLLİ MERKEZ olması gerektiğini ileri sürdü. İyice su yüzüne çıkan ideolojik ayrım yüzünden İYİ Parti’nin kuruluşu aşamasında Ümit Özdağ’ın kurucular listesine verdiği isimlerin bazıları tasfiye edilmişti. İkinci tasfiye ise ilk Genel İdare Kurulu listesinde yaşandı ve Ümit Özdağ ile İYİ Partiye gelen kimse Özcan Yeniçeri, Nevzat Bor dahil genel idare kuruluna alınmadı. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu milletvekili olduğu için GİK’e alındı, ancak divana alınmadı. Özdağ, İYİ Parti’de Türk milliyetçiliği çizgisinin kırılmasını engellemek için İYİ Parti içinde konumlanmaya çalışan küreselci, FETÖ’cü, gayri milli unsurlara itirazlarını sert şekilde sürdürdü.
- Ümit Özdağ’ın itirazı olmasaydı, ABD başkanı J. Biden’ın da desteklediği “National Endowment for Democracy” (https://www.ned.org/) adlı Amerikan düşünce kuruluşunun finansal ve örgütsel desteği ile kurulan Denge Denetleme Ağı’nın (https://www.birarada.org/ ) temsilcisi Selda Tandoğan Demirel İYİ Parti genel başkanı Meral Akşener’in baş danışmanı olarak kalacaktı.
- Ümit Özdağ’ın itirazı olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti’nin Çerkeslere kültürel soykırım yaptığını iddia eden, Selda Demirel ve Kars HDP Belediye başkanı ve eski HDP Milletvekili Ayhan Bilgen ile aynı Denge Denetleme Ağı içinde görev yapan Hasan Seymen, İYİ Parti Genel Başkan yardımcısı olarak görevinde kalacaktı.
- Ümit Özdağ’ın itirazı, hem de divandan istifa etmeyi içeren itirazı olmasaydı, Zaman Gazetesi’ne Hakan Şükür’le birlikte Ekrem Dumanlı’yı savunmaya giden, FETÖ’nün en çok güçlendiği dönemin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’i Ordu Büyükşehir belediye başkan adayı olarak görecektik.
- Ümit Özdağ İYİ Parti’den ihraç edildikten sonra “Anayasada kutsal madde olmaz” diyen, Anayasa’nın 66. Maddesi konusunda Atatürk’ü eleştirip, Öcalan ile aynı şeyleri söyleyen, zamana göre FETÖ’ye ve PKK’ya yağ çekip, nabza göre şerbet veren, Türk Dünyasının varlığından dahi haberdar olmayan, Buğra Kavuncu’nun akrabası Prof. Dr. Bahadır Erdem’e İYİ Parti genel merkezinde kimse itiraz etmemiştir.
İyi Parti’den tasfiye edilen Türk Milliyetçileri 26 Ağustos 2021’de Ümit Özdağ liderliğinde Zafer Partisi’ni kurdular. Kuruluş Bildirgesi’nde neden Zafer Partisi’ni kurduklarını şu şekilde açıkladılar: “Bizler, sevgili ülkemize yönelik hayasızca bir akına karşı gövdelerimizi siper etmemiz gereken bir süreçte Türk Milletinin huzurunu, barışını, refahını ve Türkiye’nin birliğini savunmak için, Türk Milletinin İstiklal Harbimizden 100 sene sonra ülkemize yönelik ikinci saldırısı karşısında Türk Milletini zafere doğru ilerletmek için Zafer Partisi’ni kurarak bir araya geldik. Yarından itibaren Türk Milletinin varlık ve birlik iradesi, örtülü istila ve iç savaşa karşı mücadele iradesi Zafer Partimiz tarafından temsil edilecektir.”
Şimdi sorumuzu tekrar soralım: Ümit Özdağ ve Zafer Partisi olmasa ne olurdu?
- Türk Milliyetçileri müdahalelerle ideolojik eksen kaymasına uğramış 2 parti arasında etkisizleşip eriyecekti. Zafer Partisi Türk Milliyetçileri için bir adres oldu.
- 1980’den beri ideolojik tabanı oluşturulan, 2002’den itibaren de düğmesine basılan Anadolu’yu Türksüzleştirme Projesi (Yeşil Kuşak Projesi, BOP) ile mücadele edecek bir siyasi kurum olmayacaktı.
- Zafer Partisi olmasa vatandaşlarımız ve kurumlarımız sığınmacı, kaçak ve göçmenlerle gerçekleştirilen “Örtülü İstila”nın devletimiz ve milletimiz için bir “beka meselesi” olduğunu anlayamayacaktı.
- 1923’te “ulus devlet” mantığıyla kurduğumuz “üniter devlet”imizin yapısı değiştirilip, devletimizin kurucu milleti olan Türk unsurunun kabul edilen 13 milyon sığınmacı ve kaçak ile yozlaştırılırken millet yapımız ümmete dönüştürülürken direnen, Türk halkını uyandıran bir kurum olmayacaktı.
- Türk halkı devlet tarafından fonlanarak iş hayatına sürülen sığınmacı ve göçmenler yüzünden kendi çocuklarının işsiz kaldığını Zafer Partisi’nden öğrendi.
- Türk halkı yaşadığımız ekonomik krizin en büyük sebebinin yıllardır sığınmacılara Hazine’den aktarılan milyarlarca dolar yüzünden olduğunu Zafer Partisi’nden öğrendi.
- Zafer Partisi, Türk insanı sağlıkta, eğitimde ve pek çok sosyal hizmette imkânsızlıkla ezilirken sığınmacılara her alanda devlet tarafından imtiyaz sağlandığını Türk insanına örnekleriyle gösterdi.
- Devlet imkanları iktidar tarafından bir elin parmakları kadar sayıda müteahhite peşkeş çekilirken Zafer Partisi protestolarını milletle paylaşarak halkı bilgi sahibi yaptı.
- Zafer Partisi Cennet vatanımızın tabiatı rant için yok edilmeye çalışılırken bölge halkları ile birlikte protestolara katıldı, yasal yollarla bu işlemleri durdurmaya çalıştı.
Bu örnekler saymakla bitmez. 100 yıl önce “Kuvayi Milliye” Anadolu’da hangi misyonu üstlendiyse bugün de Zafer Partisi aynı misyonu yüklenmektedir. Zafer Partililer korkusuz liderleri Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın öncülüğünde korkusuzca mücadele edecek, Türk Milletini ve vatanını kurtuluşa eriştirecektir.
Tespitler yanlış diyemem. Ancak geniş açı bakışı(!) ile daha hızlı büyüyebilirdik ve bir an evvel iktidara yürürdük, diye düşünüyorum.