Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Türk Milliyetçiliğinin Güç Kaynakları 3: “Türk İnanç Sistemi”

Arapça karşılığı iman, itikat olan inanç insana insan olma özelliğini veren en önemli yapı taşlarından başta gelenidir. Yaratılış gereği olarak insan inanma ihtiyacı ile doğar. Yetişkin hale geldikçe de açıklayamadığı insanüstü kavramları ve olguları da inancı ile izah eder. İnsan huzurlu yaşamak için inanmak zorundadır. İnsan hayatının bu kadar büyük bir kısmını işgâl eden inanç sistemi insanların ve toplumların dünyaya bakış tarzlarını ve yaşama biçimlerini de şekillendirir.

İnanç sisteminin ilâhî kurallarla şekillenmiş şekli de “din”dir. İnsanlık tarihine baktığımız zaman tarihte yaşamış olan bütün millet ve toplulukların dinleri olduğunu görüyoruz.  Yüzyıllar boyu süren “Haçlı Seferleri” dinin toplumları nasıl etkilediğine dair en iyi örnektir.

Dinler millî kimleri de şekillendiren en önemli unsurlardan birisidir. Türk milleti açısından örnek vermek gerekirde İslâm öncesi dönemde Çin dinini benimseyen Hun, Uygur ve Göktürk Türklerinin bir kısmı Çinlileşmiş; Batı’da Hıristiyanlığı kabul eden Bulgar ve Macar Türkleri ile Avrupa’da ki diğer Türk unsurları Türklüklerini kaybetmişlerdir. Bugün ayakta kalmış bir avuç Hıristiyan ve Musevî Türk ise Türklük duygularının ön plânda kalması ile Türklüklerini koruyabilmişlerdir.

Bu tarihî gerçekler şu soruyu da akla getirmiştir: “İslâmiyet Türkleri Araplaştırmış mıdır?

Bu soruyu cevaplandırmadan önce bazı tarihî, sosyolojik ve ilâhî bilgileri bilmekte yarar var. Kur’an-ı Kerim’e göre insanlık yaratıldığından beri her millete peygamber gelmiş, toplumlar dinden uzaklaştıkça peygamberler yenilenmiştir. Bu süreç Hz. Muhammed ile son bulmuştur. Bu açıklamaya göre Türklere de peygamber gelmiş, ancak Türk toplumunda yozlaşma ve ahlâksızlaşma olmadığı için başka peygamberler gelmemiştir; o yüzden de isimlerini bilmiyoruz. O halde bir topluma çok peygamber gelmesi o toplum için övünülecek bir özellik olmaktan ziyade üzülünecek bir özelliktir.

Türkler Emevî zalimlerinin elinden kaçarak kendi aralarına sığınan ehl-i beyt(Hz. Muhammed’in soyundan gelenler) sayesinde İslâm’ı tanımış, eski Türk dini ile mukayese yolu ile İslâm’ı seçmiştir. Türkler İslâmiyet’e geçerken eski Türk dini ile İslâmiyet arasında temelde büyük farklar görmedikleri için İslamiyet’e kitleler halinde geçmiştir. Türkler İslâm’ı Emevilerle savaşmışlar, ehl-i beytle akraba olarak İslam’ı seçmişlerdir.

Dinler tarihini incelediğimiz zaman dinlerin toplumlara inerken üç aşamayı takip ettiğini görürüz:

1. İndiği toplumun aksaklıklarını düzelterek, ilâhî yola dâvet etmek;

2. İnsanlığı ilâhî yola davet etmek;

3. Bütün yaratılmışları ilâhî yola davet etmek.

Bu gerçekten yola çıkarsak Kur’an-ı Kerim’de geçen Arap toplumu ile ilgili âyetler, diğer toplumlar için ancak ibret unsuru olurlar. Toplumlar dinlerini yaşarken kendi millî ve coğrafî yaşama biçimlerini de inanç sistematikleri içerisine katarlar. İslâm dini İslâm’ın temel inanç sistemi ile çatışmadı sürece bu millî ve yerel özelliklere karşı çıkmamıştır.

Dinler tarihine baktığımız zaman aynı dinin değişik toplum ve coğrafyalarda algılanma ve yaşanma biçimlerinde de farklılıklar olduğunu görüyoruz. Bu farklılıkların İslâm dini açısından bir mahzûr teşkil ermediğini ve bunun bir “takvâ yarışı”nın vesilesi olduğunu İslâm’dan öğreniyoruz.

Bu gerçek değişik coğrafya ve toplumlarda iki ayrı itikadî İslâm mezhebinin doğmasına neden olmuştur: Eş’arîlik ve Maturîdilik.

Eş’arî mezhebinin imamı İmam-ı Eş’ari Basra’da, Maturidi mezhebinin imamı İmam-ı Maturidi şimdi Özbekistan’da bulunan Semerkand’ta yaşamıştır. Her iki imamın dönemlerinde yaşadıkları bölgedeki toplum ve inanç sistemi farklıdır. İmam-ı Maturidi Türk olup, İslâmiyeri akıl ve kıyas yoluyla seçen Türklerin yaşadığı bölgede yaşarken,  İmam-ı Eş’ari İslâm adına her türlü nifak ve hizbin kaynağı olan Basra’da yaşamaktadır. Basra’da yaşayan Müslümanlar akıl ve kıyas yolunu kullandıkları zaman kolaylıkla sapıttıklarından İmam-ı Eş’ari İslâm’ı algılama ve hüküm vermede akla önem vermemiş, izahlarını ağırlıklı olarak nakil(Kur’an ve sünnet) yoluyla yapmıştır.

İmam-ı Maturidi’ye göre dinin öğrenilmesinde başvurulacak “vasıtalar iki olup, biri nakil, diğeri akıl“dır. Her iki imamın itikadî yaklaşımları yaşadıkları coğrafya ve toplumlara göre uygundur. Türkler kendi tabiatlarına uygun olan “maturidi” itikatla müspet ilimlerde dünya çapında pek çok bilim adamı yetiştirmişlerdir. Bu süreç Yavuz Sultan Selim birlikte değişime uğramıştır; zira Yavuz’un Arap ülkelerini fethinden sonra Anadolu’ya ve İstanbul’a geçen Emevi çizgisindeki Eş’ari Arap uleması zamanla Osmanlı’nın İslam’ı algılama biçimini Eş’arileştirmiş, bu süreç bu güne kadar devam etmiştir.

Bu sürecin sebep ve sonuçlarını bu kısa makalede tartışacak değiliz. Ancak yazımızın başında sorduğumuz soruya şimdi cevap verebiliriz: “Eş’arî yaklaşımlı İslâm zihniyeti Türkleri fikren kısmî olarak Araplaştırmıştır ve önlenmezse bu süreç devam etmektedir.

Türk Milliyetçiliğinin en zayıf halkasını “din” oluşturmaktadır. Türk Milliyetçiliğinin siyasal ve sivil toplum önderleri popülist sebeplerle Türk Milliyetçiğinin dinin neresinde olduğunu radikal bir biçimde belirtmemişlerdir. Din bireysel bir ihtiyaçtır. İnsanlar bulundukları toplum içerisinde ruh dünyalarındaki bu ihtiyaca cevap bulamadıkları zaman bu ihtiyacı başka toplumlara katılarak giderme yoluna giderler. Otuz küsur yıldır Türk Milliyetçilerinin bazı mensuplarını tarikat ve cemaatlere kaptırmasının en önemli sebebi budur. O halde Türk Milliyetçileri “millet” ve “milliyet” duygusunu besleyen en önemli kaynaklardan birisi olan “din” olgusuna nasıl bakmalıdır?

1. Türk Milliyetçisi Müslüman olmayan Türkleri dışlamaz ve onları ayrı inançtan soydaşları olarak görür.

2. Türk Milliyetçisi % 99’u Müslüman olan Türk Milletinin İslâm’a bakış ve yaşayış biçiminin yeniden sözde değil özde “Maturidilik” olması için mücadele eder, bu görüşünü açıkça beyan eder ve o minvalde yaşar.

3. Türk Milliyetçisi aslı Yavuz ile Şah İsmail’in saltanat kavgasından kaynaklanan “Alevilik” ve “sünnilik” ayrımında taraf olmaz ve her iki grubu da eşit düzeyde kabullenir.

4. Türk Milliyetçisi dini siyasete âlet etmez, ancak din hakkında görüşünü net olarak belirtir ve inancının emrettiği şekilde yaşayarak Türk Milletinin diğer fertlerine örnek olur.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!