Erol Sunat
Erol Sunat

“Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol”

featured

Yaşlı kadın komşularıyla otururken, birden rahatsızlandı. Bayıldı bayılacak hale geldi. Ambulans çağırdılar. Kadın, komşularından birine, mutfakta yıkanması lazım birkaç tabak, bardak var, aman dedi, insanlar arkamdan konuşmasın. Onları bir yıkayıver.

Kadın olur ablam dedi sen hiç merak etme.

Kadını ambulansa bindirdiler. Kadın tabakları bardakları bir güzel yıkadı. Kapattı komşusunun kapısını. Evine uğradıktan sonra, hemen hastaneye koştu.

Yaşlı kadın üç beş gün sonra öldü.

Kocası ondan önce ölmüştü. İki sokak ötede evli bir kızı, mahallelinin hayırsız dediği uzaklarda bir de oğlu vardı.

Çocuklarına haber gönderdiler.

Mahalledeki komşuları, hemen kadının evine koştular. İyi niyetli olanlar, sevaptır dediler, zaten rahatsızdı. Gelen giden olur, şu evi bir silip süpürelim.

Kadınlardan biri, mutfak dedi girilecek gibi değil, yeminle evini pislik götürüyormuş.

Kadının biri o kadına hiç yakışıyor mu dedi…

Kadın öldü gitti…

Kapat o ağzını….

Kadın doğruyu söylemek ne zaman suç oldu dedi…

O kadın devam etti…

Kocanla boşanıyordun rahmetli barıştırdı. Kaynanan üzerine yürüdü, araya rahmetli girdi. Seni hepimize karşı hep o korudu.

Ne utanmaz, arlanmaz kadınmışsın sen!

Bir de komşu olacaksın…

Defol git, sen insan falan değilsin….

Kadın ne yani dedi, evi pis işte. İnsan ne olur ne olmaz diye evini temiz tutar. Kızı iki adım ötede, çık gel temizle annenin evini…

Sus terbiyesiz dedi kadın, bakalım ölüm anı geldiğinde sen ne yapacaksın, senin evin ne halde olacak, dilerim sana demediğini bırakmasın insanlar, besbeter ol inşallah.

Tam bu tartışmalar yaşanırken kapı açıldı ölen kadının kızı girdi içeri…

Her şeyi duydum dedi. Annem, kimin ne derdi, sıkıntısı olsa koşardı. Annemin evine pis diyen sen, evini süpürmeyi bilmezdin, iki yumurta kırmasını beceremezdin. Ne oldu hanım mı oldun?

Allahtan korkmaz mısın sen?

Utanmaz mısın?

Ne alıp veremediğin var annemle?

İki büklüm haliyle neresini silip süpürecekti?

Bunu en iyi bilen sensin….

Konuşuncaya kadar, anneme yardımcı olsaydın ya. Kocam trafik kazası geçirdi komada, hastaneden geliyorum. Hepiniz bunu biliyorsunuz. Keşke bunları duymaz olaydım.

Çık dışarı….

Senden insan da olmaz, komşu da….

*****

Anadolu’da birçok yerde aynı hadiseler yaşanıyor. Hastalıkla pençeleşen kadınlar, hasta halleriyle, mecalsiz halleriyle ne olur ne olmaz diye evlerini tertemiz tutma derdine düşüyorlar.

Genelde birçok kadın ardımdan pis demesinler, pasaklıymış demesinler derdinde….

İnsan öldükten sonra, bu dünyadan koptuktan sonra, kimin ne dediğinin var mı bir önemi?

Kem söz sahibine aittir demişler.

Üstelik kimin ne demeye, söylemeye hakkı var?

Alem ne der, konu komşu ne der, akrabalar ne der endişesi her yerde…

Şu alem bir dursun artık, sussun artık, konuşmasın artık, konuşursa da kimse aldırmasın diyen var mı?

Ne yazık ki yok!

Nerde kaldı komşuların komşuluğu, dostluğu, vefası, insanlığı?

Susma hakkını kullananlar da dahil olmak üzere versinler bakalım kolaysa öbür dünyada cevabını…

Ah akrabalar ah!

İyisine derman yetmez, kem sözlüsüne ferman kâr etmez!

Akraba kapınızı açmazsa, halinizi sormazsa, elinizden tutmazsa, hele bir de ölümle yüz yüze gelmişken, yetiştim, geldim yanındayım demezse, vay ki vay, vay o akrabaya vay….

*****

Çiğ sözlü insanlar kadın olsun, erkek olsun bu durumlarda o kadar çok kalp kırdılar ki, kalp kıranların sözlerini ucu ucuna ekleseniz Edirne’ye, Ardahan’a, Kars’a, Van’a, Hakkari’ye yol olur.

Vicdan denen o duyguyu nerelerde kaybettik bilmem?

Yunus, “Ecel büke belimizi / Söyletmeye dilimizi/ Hasta iken halimizi / Soranlara selam olsun” demiş.

Hasta ziyaretine giden kusur arar mı?

Art niyetle ziyarete gider mi?

Nerede ne eksik var diye eksik yazmaya evin köşesini bucağını dolaşır mı?

Bu soruları neden olmasın, ne var bunlarda diye karşılayan varsa, hemen bir aynaya baksın.

Bu ben miyim diye?

Ben kimim diye?

Neye benziyorum diye?

Hele o maksatlarla gidenler, akraba ise, komşu ise…Yazıklar olsun hepsine!

Toplumumuzdaki bu hastalığın sürmesi ise çok acı…

Hz. Mevlânâ, yedi öğüdünün birinde diyor ki, “Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol”

Hasta insanların evinde kusur arama gibi yanlış huylar bizim huylarımız değil. Kusurları hataları örtmede gece gibi olmak nerelerde kaldı. Bu hasletimizi kim elimizden aldı?

*****

Madem akrabasın, madem kapı bir komşusun!

Sana yakışanı yap!

Ölmüş ananın-babanın sevabına!

Komşuluk hatırına!

İnsanlık ölmedi diye!

Elime mi değecek diye!

Nerede ne eksik var, değsin elin Allah rızası için…

Bu konuda bile-bile dedikodu yapanlar ise, hayatlarının hatasını yapmaya devam ediyorlar!

Öldü gitti amma diye başlayan cümlelerin gidişatı inanın hoş değil.

Bu insanlar neyi ispat etmek istiyorlar?

Çok temiz ve titiz olduklarını mı? Temizliğiniz batsın! İnsanlar ölüp gitmiş, verecekleri cevap yok. Susun artık!

Ah temizlik ah!

Temizim demekle temiz olunamayacağını bilmeyenlerin pençesinden Allah kurtarsın seni!

Hele bir de insan her ihtimali göz önüne alır evini temiz tutardı, temizletirdi, milletin ağzı torba değil ki büzesin tarzında konuşan uzak yakın insafsız ve merhametsiz yakınlar, akrabalar yok mu?

Devirdikleri çamların ne kadar farkındalar acaba?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!