Erdoğan’ın başkanlığı ile çelişkilerinin cazibesi

“Dağdaki PKK’lılar için ağlamayan insan değildir”, “Öcalan, eskiden dininde diyanetinde bir insandı”, “Ben de aynı muamele ile karşılaşsam dağa çıkardım” söylemleriyle Öcalan’la yapılan görüşmeler arasında bir ilişki var. Bir yandan İmralı’daki kitle katliamcısı Öcalan ile yürütülen görüşmeler diğer yandan da anayasa konusunda Başbakan Erdoğan’ın zaman verip rest çekmesi arasında da bir ilişki vardır. Erdoğan, Türkiye Cumhuriyetini bağımsızlığını ve egemen bir devlet olmasını sağlayan Türk milliyetçilerini şeytan, kitle katliamcısı Öcalan’ı ise barış meleği ilan etmesi arasındaki ilişki de tartışılmaz!

Başbakan Erdoğan, BDP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili olarak: “Yargıya zaten gerekenleri söyledik, yargı da gereğini yapıyor, biz de Parlamento’da gereği neyse onu yapacağız” söylemleriyle yargıdan neyi anladığı arasında da bir ilişki vardır. Aslında bu sözlerle Erdoğan, kuvvetlerin ayrılığını değil kuvvetlerin mümkün olduğu kadar bir olmasını ve onu da kendisinin temsil etme ihtimali yüksek olan makama ait olması talep edilmektedir. Erdoğan’ın “Kuvvetlerin ayrılığının önünde engel” olduğunu söylemesiyle AKP’nin yeni anayasa paketinde öngördüğü düzenleme arasında yani  “Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin lağvedilmesine”  yönelik dayatma arasında da bir ilişki var!

Başbakan Erdoğan, CHP’yi “Sizin o siyasi uzantı olan o partiden hiçbir farkınız yok ki. Demek ki siz dağdakilerle müşterek çalışıyorsunuz” diye suçlamasıyla kendisinin, teröristlerin siyasi uzantısı olan BDP ile yeni anayasa konusunda işbirliği yapması arasında güçlü bir ilişki vardır. Demek ki AKP yalnız İmralı’daki katliam organizatörüyle değil dağdaki cinayet şebekeleriyle de  “müşterek”  çalışıyor.
’Yeni Anayasa’ konusunda Erdoğan’ın işbirliği yaptığı BDP’nin eş başkanı Kışanak şunları söylüyor: “Dümdüz bir yolumuz var. O da demokratik cumhuriyet, özerk Kürdistan’dır”. Demek ki Başbakan Erdoğan, Kışanak ile birlikte “özerk” ve “özgür Kürdistan” konusunda dümdüz gidiyor!

Şu sözler Başbakan Erdoğan’a aittir:  “BDP ne söylüyorsa CHP milletvekilleri de adeta papağan gibi BDP’yi tekrarlıyor”. BDP ile CHP milletvekilleri arasındaki farkı ise Erdoğan şöyle açıklıyor:  “Aradaki fark şu, birisi sırt sıvazlıyor, diğeri sırtını sıvazlatıyor”.

İmralı’daki terörist başıyla devleti muhatap etmek konusunda CHP de BDP de benzer ve bir biçimde davranıyor ve iktidara kredi veriyorsa; AKP, bizzat Başbakan kendi tabiriyle hem sırt sıvazlamış hem de sırtını sıvazlatmış olmuyor mu?

Erdoğan’ın bu çelişkili, tutarsız ve sorumsuz suçlamaları da tesadüf değildir. İktidar partisi kafa, zihin ve kavram kargaşası yaratarak ülkenin birliği, milletin bütünlüğü aleyhine yaptığı tahribatı kamu oyundan saklamaya çalışıyor. İktidar, ortaya sürekli olarak aşırı hatta şok yaratacak türden itham, iddia ve isnatları atarak dikkatleri kendi yaptıklarından kaçırıyor. Başkanlığa giden süreçte ayrılık birlik, savaş barış, despotluk demokrasi, bölücülük barış olarak rahatlıkla pazarlanır olmuştur. Tayip Erdoğan’ın başkanlığı uğruna Türkiye’nin üniter ve milli yapısı feda edilmekte ve ülkeye yönelik tehditleri görmezlikten gelinmektedir. Erdoğan yönetiminde Türkiye’nin ülkesi ve milletiyle birlik ve bütünlüğü tehdit altına girmiştir. AKP iktidarında çok kültürlü, çok milletli, çok dilli, etnik temelli ve federal yapılı bir ülkenin alt yapısı inşa edilmektedir! Yaşanan gelişmeler Başbakan Erdoğan’ın, kendisini hikmeti hükümet türünden mutlak bir “başkan” yapacak sistem için yapamayacağı hiçbir şeyin, kullanamayacağı hiçbir aracın kalmadığını ortaya koymaktadır. Başbakan Erdoğan, Başkanlığın göz kamaştırıcı cazibesi karşısında çelişki ve tutarsızlıklarını görmezlikten gelmektedir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!