Türkiye son dönemde keskin bir viraja girmiştir. Bir yandan Ortadoğu’da ki değişen dengelerde yer tutma çabası diğer taraftan Nato, ABD ve AB üçlüsüyle birlikte hareket etme çabası. Akıllarında Osmanlı’yı yeniden canlandırma Ortadoğu’ya barış getirme düşüncesi var.Ama o barış ABD’nin kanlı elleriyle asla gerçekleşemez. Fakat Osmanlı yaşayabilseydi, bugün Ortadoğu’da kan ve gözyaşı akmaya devam eder miydi ?. Devam ederki, çünkü düşmanımız hep aynı ve düşüncesi hiç değişmedi. Peki Osmanlı nasıl yıkıldı? Ya Türkiye ne kadar güçlü ?
Osmanlı İmporotorluğu’nun son zamanlarında yapılan politikalar İmporotorluğun çöküşünü hızlandırmıştı. Daha doğrusu işgal edilip parçalanmasının önündeki engelleri açmıştı. O dönemde gerek Padişah gerekse İstanbul hükümeti geçmişte olduğu gibi milli olan tüm unsurları sindirmeye ve yok etmeye çalışıyorlardı. Onun yanında azınlıklara pozitif haklar ve ayrıcalıklar tanınıyordu. Nereye giderseniz banka olsun devlet kurumu olsun hemen hemen hepsinde Ermeniler, Rumlar ve diğer azınlık gruplarından insanlar cirit atıyorlardı.Zaten bankalarımız sahibi yabancı devletler olmuştu. Madenlerimiz, taş ocaklarımız aklınıza gelebilecek herşeyimiz yabancıların ellerinde. Türk adına ne varsa silme teleşı içinde yönetenler. Sokaklarda ise ben Türk’üm diye haykırmaya korkan milyonlar. Çünkü biliyorlar milli kültürü milli benliği sahiplenen gazeteciler, aydınlar, askerler, vatandaşlar bir şekilde ya görevden alınıyorlar ya da içeri tıkılıyorlar. Milli yayın yapan gazete, dergi ne varsa hepsi kapanıyordu o dönemlerde. Sonunda İmporotorluğu büyük bir borç yükü içine çekip istedikleri her şeyi yaptırabilmeyi planladılar dünün ve bugünün düşmanları. Sonuç olarak verilen tavizler, satılan bankalar, madenler, diğer stratejik kurumlar değil sesimizi çıkartmayı kafamızı bile kaldırmaya imkan vermiyordu. Kafamızı kaldırıp ne oluyor demeye niyetlendiğimiz an önümüzü dünya kadar borç devletin ve milletin parasının işlendi yabancılara ait bankalar, büyük paralar kazanılan vergiler alınan yabancılara ait madenler, taş ocakları diğer devlet kurumları santaj olarak karşımıza çıkıyordu.Sonunda daha fazla bekleyemediler ve işgale başladılar. Peki devletin başları Padişah ve hükümet erkanı ne mi yapıyordu sadece seyrediyor ve kendilerini nasıl kurtarabilirler diye düşmanla antlaşmalar imzalıyorlardı. Ve işgal başladı. Osmanlı çökme noktasına geldi.Verilen tavizler, satılan kurumlar, yapılan büyük borçlar neticesinde Osmanlı’nın sonu gelmişti.Ta ki Musrafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının büyük gayretleri sayesinde milli mücadele başlamış Türkiye Cumhuriyeti kurulmuş ve ülke yeni baştan dizayn edilmişti.Tüm bankalar, tüm madenler, ocaklar ne varsa hepsi devletleştirilmiş ülke kısa zamanda kendi kendine yeter konuma gelmişti.
Tüm bu geçmiş gözümüzün önünde duruyorken, Atatürk’ten sonra gelen tüm yönetimeler hep taviz vermiştir. Menderes zamanında alınan Marsshall yardımı aslında verilen tavizlerin göz ardı edilmesi için bir teşvik primi gibi birşeydi.Menderes’i Özal ve en son olarak Tayyip-Gül ikilisi takip etti. Üç dönemde güçlü hükümetlerin ve büyük tavizlerin dönemiydi. Diğerleri bunların yanında akılda bile kalmıyor. Günümüzde seksen yılda elde edilen tüm olanaklar bir bir elden çıkmaya başladı. Son on yılda, seksan yılda oluşturulan borç iki üç katına çıkmış durumda. Bankalarımız bir bir yabancı güçlerin eline geçmiş durumda. Borsamız, madenlerimiz, ocaklarımız, telekom gibi en stratejik kurumlar teker teker satılmış durumda. Ülke zengin ve fakir diye ikiye bölünmüş, zengin daha zengin, fakir daha da fakir olmuş.Ve en önemlisi ekonomimiz tamamen dışa bağımlı hale gelmiş durumda. Peki hal böyle iken biz nasıl milli bir karar alabiliriz? Ve ya nasıl tek başımıza kendimiz için bir şey yapabiliriz? Şimdi tarih gözümüzün önünde duruyorken ve Osmanlı nasıl yıkıldı bunu biliyorken niye sormuyoruz aynı hataları neden tekrar ediyorsunuz diye ? Şu an ki durumuzun Osmanlı’dan daha beter olduğu halde bir tıkla borsadan, bankalardan yabancılar paralarını çektikleri zaman ülkenin durumu ne olacak diye soran var mı? Peki hiç düşündünüz mü Türkiye bir karar alacağı zaman bu kadar borç ve dışa bağımlı ekonomisi olduğu halde nasıl bağımsız karar alacak? Türkiye’nin yapmış olduğu politikalar, özellikle son on yılda yapılanlar Osmanlı’nın sonunu getirdi. O zaman ya bilerek veya isteyerek yapılan bunca şeye rağmen kimse neden bir şey söylemiyor.
Son bir iki gündür Türkiye’nin İsrail’e yaptırım yapacağı konuşuluyor.En büyük yaptırım ambargo uygulayacağı söyleniyor. Bizim hükümetimiz İsrail’e bu kadar düşmanken, İsrail’i korumak için yapılacak olan füze kalkanlarını bizim topraklarımıza neden kurduklarını bilen var mı? Sormuyor musunuz hiç ? Ya Sayın Başbakanım İsrail’e tepkimiz iyi hoşta bu füze kalkanı neyin nesi ? Bu füze kalkanı da gösteriyor ki dış politikamız tamamen dışa bağımlı durumda. Artık kararı siz verin. Böyle devam mı edelim ?
Milli Mücadelenin lideri Mustafa Kemal’e gelerek ‘’Eğer mandayı kabul ederseniz sizi de reddederiz’’ diyen tıbbıyeli gençlerin ruhu şimdi hangi gençlerimizde var. O milli ruh, Mustafa Kemal işbirliği yaparsa onu da reddedecek ve kurtuluş için başka çareler arayacak o milli ruh hangi gençlerimizde var…