Yazılarımda, sık sık, içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlara dikkat çekerek sizleri aydınlatmaya çalıştım. Son günlerde yaşadıklarımız bana; içimizdeki ve dışımızdaki düşmanların ortak komuta merkezi olduğu, inancımı güçlendirdi.
Önce İstanbul sözleşmesine eğilelim. İmzalandığı günden bu yana muhafazakâr- mutedil kesim bu anlaşmaya karşı idi. Gerekçeleri ise; dinimize-ahlakımıza- geleneklerimize uymaması ve aile yapımızı tehdit etmesi idi.
Aklı başında; yurtsever kesim de işin başından beri, İstanbul sözleşmesine güçlü tepki veriyordu. Gerekçeleri benzerdi. Eşcinselliğin tüm türevleri, insan anatomisine ve ruhsal yapısına zararlı, toplumların geleceğini tehdit eden bir olgudur. İnsan nüfusunun geleceğini olumsuz etkiler.
Şahsen ben, ne oğlumun! Ne de kızımın eşcinsel olmasını asla istemem. Eşcinselliğin bireysel özgürlükle alakasının olduğuna inanmıyorum. Genelde; sapla saman birbirine karıştırılıyor. Ahlaksızlığı desteklemek başka bir şey, siyaset yapmak başka bir şey- AKP veya Tayyip düşmanlığı başka bir şey.
Ben İstanbul sözleşmesine imza atanlara ne kadar öfkeli isem- bu yanlıştan dönenlere de o kadar ılımlıyım. Particilik veya aidiyet duygusu; aklımızın önüne geçmemelidir. Kadınlarımız bizim her şeyimizdir. Kutsalımızdır. Kadını korumaktan ziyade onu başlarımızın üzerinde nasıl taşırız konusunu gündemimize almalıyız. Batı kültürü kadınımızı şiddete maruz bıraktı ayaklar altına aldı.
AB devletlerinin ve siyasetçilerinin verdikleri tepkileri incelediğimizde; Bizdeki siyasetçilerinde aynı tepkiyi verdiklerini görüyoruz. Bu benzerliğin tesadüf olduğuna inanmanın saf dirilik olduğunu düşünüyorum. Çünkü; siyasette tesadüflere yer yoktur. ABD’li yetkililerin tepkisi de aynı. ABD ile olan mücadelemiz tüm dünyanın malumudur.
HDP’nin kapatma davasında da benzer durum söz konusu! ABD ve AB’nin olaya yaklaşımı ile bizdeki siyasilerin yaklaşımı da bire bir aynı. Hatta bizdekiler bir adım önde! HDP’nin kapatılmasına şehit askerimizin mezarı başında karşı çıkıyor. Kim mi! Anasının Ermeni asıllı olduğu iddia edilen siyasetçimiz. Demirtaş’ın da Ermeni olduğu iddia ediliyor. Böylesine bir tesadüfe ne dersiniz.
PKK yöneticilerinin ve militanlarının da ciddi bir bölümünün Ermeni olduğu, iddiaları yıllardan beri yurdumun gündeminde. ABD ile hizmet sözleşmesini imzalayan Abdullah Gül’ünde Anasının Ermeni olduğu iddia edilmişti. Bu şahıs devletin ideolojisi olmaz diyen kişidir. Devletin ideolojisi olur, kendini korumak- topraklarını korumak- muasır medeniyetlerin üzerine çıkmak halkının refah seviyesini yükseltmek –sosyal devlet olmak gibi…
Bu kadar eğitimli kişinin, ortak hareket etmesi- benzer duygularda olması – bir yapının işareti olsa gerek. Kendi içlerindeki uyum biryana, Yurt dışındaki düşmanlarımızla uyumları şaşılacak derecede iyi. Görünüşteki örgütler(yapılar) farklı bile olsa; yurt dışındakilerle uyumları, bir ortak merkeze- komuta yapısına işaret eder. Hele muhalefeti cesaretlendireceğiz, seçimlerle Erdoğan’ı indireceğiz diyen ABD ve uydularının ardından, ben böyle düşünüyorum.
Ben Yüce Türk ulusunun mensubu ve destekçisiyim. Hiçbir siyasal yapı veya parti benden üstün değildir. Sizlerden de üstün olmamalıdır.
Tarihi bir süreçten, tehlikeli durumlardan geçiyoruz. Şimdilerde; aklımızı kullanmak, düşmanlarımızın oyununa gelmemek için, elden gelen çabayı göstermeliyiz. Particilik devletimize zarar verecek boyuta asla gelmemeli.
Mehmet Akif’in dizeleriyle sözümü sonlandırıyorum. Yüreklerimizin toplu vurmasını engelleyen hiçbir şeyi kabul etmemeliyiz. “Girmeden tefrika (ayrılık) bir millete (Ulus’a) düşman giremez , Yürekler toplu vurdukça onu top sindiremez”
Görklü Çalabımızın görkemli selamları içimizdeki ve dışımızdaki düşmanlara haddini bildirmek ve yüreklerin toplu vurmasını sağlamak için çalışan yiğitlerimizin üzerine olsun vesselam.