Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Türkiye’de “Kürt Sorunu” Var Mı?

Ülkemizin Tanzimat kafalı aydınları millî referanslardan daha çok uluslar arası referanslara rağbet ederler. Türk Milliyetçisi aydınların referansları ise Türk’ün kendi öz değerlerinden, öz tarihinden ve tecrübelerinden süzülüp gelen bir değerler manzumesidir. Türk Milliyetçilerinin bakış açısına göre Türkiye’de bir “Kürt Sorunu” olmadığı gibi hiçbir “etnik sorun” da bulunmamaktadır.

 

Başbakanın Türkiye’de “Kürt Sorunu”nun bulunduğuna dair yaptığı tespitten sonra çeşitli siyasi görüşlerden gelip “liberal muhafazakâr demokrat”lıkta karar kılan yağcı basının köşe yazarları, sözde akademisyen, sanatçı ve aydınlar Türkiye Cumhuriyeti’nde mevcut bulunan “Kürt Sorunu”nun vahametinden bahsetmeye başladılar. Bakalım bu Tanzimat kafalı aydınların uluslar arası referansları da öyle mi diyor?

 

Bir ülkede “etnik sorun” olup olmadığını belirleyen en geçerli uluslar arası referans Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 21 Aralık 1965 tarihli ve 2106 A(XX) sayılı Kararıyla kabul edilmiş ve 4 Ocak 1969’da yürürlüğe girmiş olan “Her Türlü Irk Ayrımcılığının Tasfiye Edilmesine Dair Uluslararası Sözleşme”dir. Sözleşmenin 5. maddesi şöyle diyor:

 

“Sözleşmeci Devletler, bu Sözleşmenin ikinci maddesinde yer alan temel yükümlülüklerine uygun olarak, her türlü ırk ayrımcılığını yasaklamayı ve tasfiye etmeyi ve herkesin ırk, renk veya ulusal veya etnik köken ayrımcılığına maruz kalmadan, özellikle aşağıdaki hakları kullanırken hukuk önünde eşitlik hakkını güvence altına almayı taahhüt eder:

 

a) Yargı yerleri ve adalet dağıtan her türlü organ önünde eşit muamele görme hakkı;

 

b) Kişi güvenliği hakkı ile Hükümet görevlileri veya başka bir birey grubu veya kuruluşu tarafından yapılan şiddete ve müessir fiile karşı Devlet tarafından korunma hakkı;

 

c) Siyasal haklar, özellikle genellik ve eşitlik ilkelerine dayanan seçimlere katılma -seçme ve seçimlerde aday olma-, Yönetimde ve ayrıca kamusal işlerin icrasında yer alma kamu hizmetlerine ulaşma hakkı;

 

d) Diğer kişisel haklar, özellikle:

 

(i) Devletin hudutları içinde seyahat özgürlüğü ve yerleşim hakkı;

 

(ii) Kendi ülkesine olduğu gibi bir ülkeden çıkma ve kendi ülkesine dönme hakkı;

 

(iii) Vatandaşlık hakkı;

 

(iv) Evlenme ve eşini seçme hakkı;

 

(v) Tek başına veya başkaları ile birlikte mal ve mülke sahip olma hakkı;

 

(vi) Miras hakkı;

 

(vii) Düşünce, vicdan ve din özgürlüğü hakkı;

 

(viii) Fikir ve ifade özgürlüğü hakkı;

 

(ix) Barışçıl bir biçimde toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakkı;

 

e) Ekonomik, sosyal ve kültürel haklar, özellikle:

 

(i) Çalışma, işini serbestçe seçme, adil ve elverişli koşullarda çalışma, işsizliğe karşı korunma, eşit işe eşit ücret, adil ve elverişli gelir hakları;

 

(ii) Sendika kurma ve sendikalara girme hakkı;

 

(iii) Konut hakkı;

 

(iv) Sağlık, tıbbi bakım, sosyal güvenlik ve sosyal hizmetlerden yararlanma hakkı;

 

(v) Eğitim ve öğrenim”

 

Ey akıl ve izan sahibi okuyucular. Ey güzel ülkemin beyni ve gönlü  satılmamış güzel insanları. Allah için söyleyin. Kendilerini “Kürt” olarak adlandıran vatandaşlarımızın hangisi yukarıda sayılan haklardan mahrumdur?

 

Türkiye de yavaş yavaş şu ifadeyi kullanacağımız günlere doğru gidiyor:

 

“Bütün Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları eşittir, ancak Kürtler daha fazla eşittir.”

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!