Erol Sunat
Erol Sunat

Dostun Vedası

featured

Dostun vedasını Yunus ne güzel anlatmış… Diyor ki;

“Biz dünyadan gider olduk /Kalanlara selâm olsun / Bizim için hayır dua / Kılanlara selâm olsun”

Mevlâna ne hoş anlatıyor dostun vedasını… Diyor ki;

“Allah seni çağırdı mı, kendi yanına çekti mi gitmek, cennet gibidir; ölmekse Kevser’e benzer.”

2020 ile başlayan yıllar pandemi ile tanıştığımız, virüs ve varyantlarının insan hayatlarını söndürdüğü yıllar oldu. Virüs ve değişik isimlere sahip varyantları can almaya devam ediyor.

Dostlarımız, arkadaşlarımız ve kardeşlerimiz dediğimiz birçok insan o günden bugüne sevdiklerine veda ettiler. Bizler ise onları ardı ardına kaybetmenin hüznü içerisindeyiz.

Dostun vedası oldukça acı bir veda…Elveda diyenin geri gelme ihtimali yok…Veda kavramının burukluğunu ve çaresizliğini onun için anlatamıyorsunuz. Yetersiz kalıyor kelimeler, cümleler…

Dostun vedası ansızın geliyor. Pandemi ile tanıştığımız karantina gibi, entübe gibi kavramlar veda eden dostlarımızın veda sebebi oldular hep.

Keşke veda eden dostumuz dönüp gelme ihtimali her zaman için mümkün olan bir yere gitseydi diyorsunuz. Arardık, bulurduk, bir şekilde ulaşırdık, konuşurduk diyorsunuz.

Her veda, dünya haline uygun veda değildir demiş büyüklerimiz.

Bu pencereden bakıldığında, dostun vedası bir başka alemde buluşmanın, kavuşmanın muştusu neden olmasın?

Böyle bir muştunun cevabını Rabbimden başka kim bilebilir ki…

*****

Denmiştir ki; Dostun vedası, dönülmez bir yola doğru yönünü çevirdiğinde, kimin gücü yeter ki, geri dön demeye… Gitme demeye…Etme demeye

O veda bir başka vedadır…Giden bir daha geri gelemez…Geri dönemez…

Hiç kimse o gittiği yoldan onu geri döndüremez…

Şayet, dostun vedası dönüşü olmayan bir veda ise;

Hak emri denir. Hak emrine boynumuz eğri denir. Yalan dünyada ömrü bu kadarmış denir.

Rahmetli Yahya Kemal’in “Sessiz Gemi” şiirinde dediği gibi;

Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan. / Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol; / Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Ve ardından şöyle devam eder mısralar…

“Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler; / Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler. / Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden, / Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

*****

Dost kaybedilmeden anlaşılmıyor. Ciğerim yandı derler ya hani. Ciğer yandı mı ne yapsın kalp ne yapsın gönül?

Dostlarımızı sokakta bulmadık. Mevlana’nın dediği gibi, biz onları, onlar bizi hatalarımızla, kusurlarımızla, yanlışlarımızla sevdik kabul ettik.

Kardeşim dedik.

Kapımızın ve gönlümüzün kapılarını ardına kadar açtık…

Yaradan’ın dostlar arasında kurmuş olduğu o görünmez gönül köprülerini ne bilsin art niyetliler?

Ne bilsin fitne fücurlar? Ne bilsin hasetler, fesatlar? Ne bilsin kıskançlar?

Akılları ermez ki…

Gönül ısınması denen o duyguyu anlatamazsınız anlayamayanlara…

Yaradan yeter ki murat eylesin…

Yeter ki istesin…

Dost yapar, kardeş yapar, yol arkadaşı yapar, sırdaş yapar, haldaş yapar insanı insana…

Aratır, sordurur, merak ettirir, hiç tahmin edilmeyen bir yerde buluşturur dost olacakları…

Tanıştırır, barıştırır, kavuşturur.

Nasıl olduğuna akıl sır ermez…

*****

Şöyle geriye doğru dönüp bir bakın, o kadar çok dostumuzu, arkadaşımızı, kardeşimizi ve yakınımızı kaybettik ki…

Yaprak dökümü ifadesi hafif kalıyor bazen…

Dostların vedası ne bahar dinliyor ne de kış…

Ne yaz dinliyor ne de güz…

Vefalı olmayı ve vefayı hatırlatan, vefayı yaşatan ve unutturmayan dostlara, arkadaşlara sahip olmak en büyük bahtiyarlığım.

En büyük tesellim ve şükrüm ise, Rabbimin ben acize vermiş olduğu kardeş bildiğim dostlarım ve arkadaşlarım.

Bizleri birbirimizle dost yapan, kardeş yapan Rabbime şükürler olsun.

*****

Dostlarımız, arkadaşlarımız ve kardeşlerimizin içinde kimler yoktu ki…

Hangi birini anlatalım…

Hangi birini sayalım…

Gözlerimiz dolu dolu olmadan anamadıklarımız onlar.

Onlar ki ağabeylerimizdi…

Kardeşimizdi…

Aynı okullarda okuduk…

Aynı sıralarda oturduk…

Aynı iş yerlerinde çalıştık…

Sohbetlerine doyamadıklarımızdı her biri…

Görmeden sesini duymadan edemediklerimizdi…

Sırdaşımızdılar…

Ne derdimiz ne tasamız varsa, yüzümüze bakar bakmaz bilirlerdi…

İyi insanlardı…Dürüstlerdi. Temiz tertemizlerdi…

Dualarla, Fatihalarla uğurladık her birini…

*****

O gidenler, o sessizce, habersizce veda edenler, feraset sahibi insanlardı…

Tatlı dilli güler yüzlüydüler.

Sevgi dolu yüreklere sahiptiler.

Onlar eksildikçe, bu hayata, bu dünyaya elveda dedikçe bizlerde eksiliyoruz.

Burukluğumuz, hüznümüz anlatılacak gibi değil…

Dostun vedasına, arkadaşın vedasına, kardeşim dediklerimizin vedasına dayanmak kolay değil…Rabbim her birimize sabır nasip etsin.

Anadolu’da hoş bir temenni vardır.

Derler ki; “Rabbim cennetinde buluştursun

*****

Dostun vedasını Yunus ne güzel anlatmış…

Diyor ki;

Biz dünyadan gider olduk /Kalanlara selâm olsun / Bizim için hayır dua / Kılanlara selâm olsun

Mevlâna ne hoş anlatıyor dostun vedasını…

Diyor ki;

Allah seni çağırdı mı, kendi yanına çekti mi gitmek, cennet gibidir; ölmekse Kevser’e benzer.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!