Her Ramazan öncesinde ve Ramazan boyunca yaşadığımız bir durum ama yine de dikkatlerinize sunmadan edemedim. Çünkü yine kafamızı karıştıracaklar:
- a) Orucun başlama vakti ile ilgili tartışmalar:
Diyanetin bildirdiği imsak vakti ile bazı hocaların bildirdiği imsak vakitleri arasında neredeyse 1 saat fark. BizTürk milleti ve halis Müslümanlar olarak orucumuza zarar gelmesin diye Diyanete uyarız. Ancak hocaların da söylediği bir şey var ki önemli: “Siz Kur’an’dan daha iyi mi bileceksiniz: Kur’an’da وكلواواشربواحتىيتبينلكمالخيطالأبيضمِنالخيطِالأسودِمِنالفجرِثمأتِمواالصيامإِلىالليلِ “Fecirden(kızıllığın olduğu taraftan) kara çizgi ak çizgiden sizce, tam ayırt edilinceye kadar yiyin için sonra orucu geceye kadar tamamlayın.” (Bakara 2/187) diyor, bu ayette anlatılan sabah namazı vaktidir, diyorlar.(*) Hatta teravih namazı diye bir şey yok diyenler de var. Biz bu ve buna benzer tartışmaları her ramazanda duymaktan bıkıp usandık. Allah rızası için şu sahur vakti meselesini görüşmek üzere bir ilmî heyet toplansın. Bir yere kapansın. Konuşmaları bilmek isteriz ama bilmesek de önemli değil; bir karara varsınlar. Biz ona uyalım. Bu durum fitne kokan bir durum… Fitneyi değilse bile kokusunu ortadan kaldırmış olurlar. Kaldırmaz ve bu tartışmaların sürmesine izin verirlerse ben Diyanet İşleri Başkanlığının samimiyetinden şüphe edeceğim.
- b) Vaaz hocalarının cahilliği, lafı uzatmaları, bilimsel olmayan vaazları:
Ramazan ayında teravih için halk camilere teveccüh gösteriyor. Özellikle büyük camilerde vaaz eden hocalar da kalabalığı bulduk diye tıpkı televizyon mollaları gibi konuşmalarını sınırlayamıyorlar. Hem konuşmaları derli toplu değil; dağınık, insicamsız, konunun çok dışına çıkıyorlar hem de çok sündürüyorlar. Halk nasıl olsa mecbur, beni dinler deyip abuk sabuk konuşuyor; şahsi yaşantısından, çevresinden örnekler veriyor. Hâlbuki bahsettiği konularda çok daha bilimsel, ilginç önemli ve sünnete dayalı örnekler var. Konuşmaları vaaz kültürümüze bile uygun düşmüyor. Konuşmaları teravih için gelen bir çok insan için yavan kalıyor. Bazı konuları öneçıkarmaları da galiba isteniyor, mesele Suriye’den gelenlere daha fazla iyilik yapılması konusu. Böyle bir konuyu işleyebilmek için zorlanıyorlar. Millete bu kepazeliğin ucunu bucağını anlatacak evsafta olmadıkları için de ayrıca çok zayıf kalıyorlar. Bir de ezan okunmaya başlayınca milleti ezanla baş başa bırakmak yerine konuşmaya devam etmeleri yok mu, işin tuzu biberi. Daha da vahimi ezandan yarım saat sonra bile vaazını noktalayamamaları. Bu durumun abdestini ona göre almış yaşlıları ne hâle getirdiğini tahmin edersiniz. Orta yaşlılar hatta gençler için bile bir işkence. Daha değil teravihi bitirmek, namaza bile başlayamamışsın. Tut tutabilirsen. Hoca namazdan önce bir de dua yaptırmaya kalkmaz mı…Burada, televizyon mollalarına kulaklıklarından reytingler düştükçe lafı sündürmeleri istenince, telefonlara cevap verirken lafı nasıl sürdürerek reytingi yükselttiklerini düşünebilirsiniz. Ha unutmayalım, duanın sonunda bir de filanca cami için, falanca kurs için para toplama duyurusu gibi işler var.
- c) Müezzinler de hocalardan aşağı kalmıyor.
Teravih namazını kıldırırken salat selam ve tekbirlerle kılardık eskiden. Hem cemaat uhrevi havaya girer, katılımcı olur, nefeslenir hem de huzur iklimini yaşardı. Ne olduysa son zamanlarda ne dinle ne diyanetle ilgisi olmayan, alelade dünyevi mesajları ve sözleri olan, türkü mü şarkı mı makamı belli olmayan, ilahi desen değil, demesen orada ne işi var diyeceğin türde bir şeyler söylüyorlar. Makamının Arap müziğinden bozma şeyler olduğunu tahmin edebilirsiniz. Son on beş yılda bu çok arttı. Bu ilahi müsveddeleri, ilahi formunun çok dışında ve milletimizin ruhuna asla hitap etmeyen şeyler. Hele söyleyen müezzin de kendi sesini güzel bulup makamı olmayan bir tarzda, bir de -gazinolarda sanatçıların yaptığı gibi- keriz attırarak söylüyorsa yeme de yanında yat. Nerede o usulünce başlatılıp cemaate devam etmesi için bırakılan tekbirlerin güzelliği, nerede bu bet sesle söylenen ucube şey. Birçok kimse, salgın yüzünden değil, sadece bu yüzden namazını evde kılmayı tercih eder hale geldi. Çünkü kıldığı namaz fasit olacak. Haksız sayılmazlar: Son teravih namazının aralarında müezzinin söylediği ilahimsi şey: “Kıl teravih namazını.” diyordu, hâlâ. “Günaydın!” dedim içimden. Ramazan bitmiş, teravih bitmiş, sen hâlâ millete “teravih kıl ilahisi” söylüyorsun… Bu ilahiler ve ilahi solistleri konusunda DİB kesinlikle bir düzenleme yapmalı. Adam gibi bir ilahi kitabı; notasıyla CD’si ile sözleriyle çıkarmalı. Öyle her elini sallayan ahıra girer gibi ilahi söylemeye girmemeli. (Mesela, bu konuda çalışmış olan sanatçı Timuçin Çevikoğlu’nu Diyanet İşleri Başkanı mutlaka dinlemeli.)
- d) Eh, camiler böyle olunca evdeki televizyonlar nasıldır siz hesaplayın. Aynı abuk sabuk hocalar, aynı makamsız ilahiler -ilahi grupları-, aynı ilgisiz şiirler, ilgisiz konular, ilgisiz örnekler, ilgisiz ama muhakkak ters etki yapan propagandalar… Fikrimce bomboş geçen programlar. Seyredilecek en etkili saatlerde boşa geçirilen zamanlar.
Arkadaş, ne oluyoruz? Bu dinden bizi soğutmaya mı çalışıyorsunuz? Ölürüz de dinimizden dönmeyiz ama yeter bu işkence. Allah rızası için milletin yakasından düşün. O sizden çok daha güzel bir şekilde dinini yaşar ve yaşatır.
Bu sene de bu ve benzeri konular, acil ilgi ve çözüm bekliyor.
Allah Türk milletini korusun ve yüceltsin. Zira bu millet bu din için çok çalıştı. Çalışmaya da O’nun izniyle devam edecektir.
(*)http://www.suleymaniyevakfi.org/ramazan-ve-oruc/namaz-ve-oruc-vakitleri-brsadece-muslim-olanlar-icin.html#_gecegost