Türk tarihininkutlu günlerindendir 19 Mayıs, 29 Mayıs…
Bugün; 19 Mayıs dışlanırken, 29 Mayıs’a, kendiçıkmazlarıyla “özel anlam” yükleyen,karşıtlığı buraya dahi taşıyan, savrulmaların cenderesindeyiz!..
“Nasıl geldik bu hale!” sorusuelzemdir!..
*
Haberiniz.com.tr yazarımız gençkuşak Ülkücülerimizden Fadime N.Boztoprak “nöbet devralmış” dikkatiyle sesleniyor!..
“TRT 1 de yinebir klasik izliyorum. Solcular ve Ülkücüler karşı karşıya. Masum komünistler,suçlu Ülkücüler. Lakin burada komik bir eklenti gelmiş, arabulucu MilliGörüşçüler. Hakikaten çok komik gösterilmiş. İnsan bu senaryoya gerçektengülüyor. Yahu o devirde bu vatandaşlar korkudan saklanmakta başka bir şey yapmıyorlarmışki, ne anlatıyorsunuz siz? “Sevda Kuşun Kanadında” imiş! Hadi oradan!..”
*
1980Öncesinin sistemli çarpıtılışınınyeni bir adımı olan diziyi, “Devlet televizyonunda” sahneleyen çarpıklığa isyanediyordu…
Fadime yaşamamıştı ogünleri belli ki, ancak o kutlu emanetesahip çıkan yüreğiyle, ışık tutuyordu, görün diyordu, o günleri yaşayan bizbüyüklerine…
*
O günler!
1979 yılınınhareketli zamanlarından birinde gazete manşeti hepimizi güldürüyordu;
“Ülkücülerle DevrimcilerKarşılaştı İki Akıncı Yaralandı!”
İstanbulBeyazıt meydanında, Üniversite merkez bina girişinin önünde Ülkücü ve Devrimciler,guruplar halinde karşı karşıya gelmişlerdi. Kendilerini “akıncı” olarakniteleyen Milli görüşe mensup iki kişide kazara oradalardı. Çok korkmuşlar,heyecanla kaçalım derken köprüden düşmüş, yaralanmışlardı.
“Akıncılar” gündeme ancakbu şekilde gelmişlerdi!
*
SaygıdeğerÖzcan Yeniçeri yıllar sonra “Taha Akyol yanıldı mı?” başlıklıyazısında bu anlamda acı gerçeği çarpıcı bir şekilde vermişti.
“(….)
Konuşmanınsonlarına doğru Akyol, elini kaldırıp salonu kapsayacak biçimde gezdirerek şunusöyledi: “Geleceğin Türkiye’sini ya bu salonlardakiler ya da CumhuriyetYurdundakiler hâkim olacaklar ve onlar yönetecektir. Başka kimse değil!”demişti. Taha Akyol’un hitap ettiği salonda “Ülkücü”ler vardı. Cumhuriyetyurdunda ise “Sosyalist-Devrimci”ler kalıyordu. Taha Akyol, açıkçası geleceğinTürkiye’sini ya “Ülkücüler ya da Devrimciler” şekillendirecek, demiş oluyordu.Tarih ve talih Akyol’un dediği gibi akmadı.
(…..)
Herkes yanıldı!
O yıllarda Türkiye’ye yönelik olarak yürütülen çatışma ve tartışma ortamındanuzak duranlar vardı. Onlar sessizce olayların arkasından dolanarak evlerinedönüyorlardı. Onların o sıralarda toplumla ilgili belirgin bir iddiaları dayoktu. Kendilerini mevcut ortamda “imani hakikatlerini” kurtarmaktan sorumlututuyorlardı. Onların Türkiye’nin yönetim ya da siyasetinde bu denli etkiliolacağını kimse o sıralarda aklına getirmemişti.
(…..)
12 Eylül sonrasında ne olmuştu?
Devletin gücü 12 Eylülde ve sonrasında ülkücü ve devrimcileri ezmektekullanılmıştır. Toplum nezdinde bu iki grup da ideolojik ve ahlaki linçe tabitutulmuştur. Ezilmiş, örselenmiş, hırpalanmış ve böylece itibardan düşürülmeyeçalışılmıştır. Liderleri yıllarca içerde tutularak, mensupları da kovuşturmayauğratılarak örgütlenmeleri engellenmiştir. 12 Eylül öncesi yorgunu olanlarsonrasında açık hedef haline getirilerek iyice güçten düşürülmüştür. Sonrasındaise söylemeye bile gerek yoktur ki enkaz haline gelmiş olan zihni ve entelektüelenvanteri toparlamak henüz mümkün olmamıştır.”
*
Amerika’da, “Bizim çocuklar başarmış” iltifatınamazhar, 12 Eylül cuntası; Bu kutlumemleketin omurgası olacak ana filizlerikesip atmak üzere konumlandırılmışlardı. Önce “şartların oluşmasını bekledik” dedikleri karışık günleri bizzat, nicecanlar pahasına, içinden çıkılmaz hale getirdiler. Ardından ülke için idealiolan, geleceğin kudreti olacak herkesi budadılar.
Bir nesli yokettiler!..
*
Kestikleri anafilizlerinyerine kenardan bucaktan çıkan fışkınlarıtımar ettiler, palazlandırdılar.
Programladılar…
Ardındanülkemizin yönetimini teslim ettiler!..
Bugün;
19 Mayıs’ı dışlarken, 29 Mayıs’a kendi çıkmazlarınıyansıtır “özel anlam” yükleme peşinde olanlar, kutlu günlerimizi dahikarşıtlığa kurban edenler, bunlardır!..