5 Haziran 1926 tarihinde, Türkiye ve İngiltere arasında imzalanan Ankara Antlaşması sonucu, Türkmeneli Bölgesi tamamen Misak-i Milli topraklarından koparılıp İngilizler’in kontrolündeki Kırallık Irak’ına bağlanmıştı.
14 Temmuz 1958’de gerçekleşen kanlı darbe ile krallık devrilip cumhuriyet ilan edildi ve General Abdülkerim Kasım, Irak’ın ilk cumhurbaşkanı oldu.
17 Temmuz 1968 tarihinde gerçekleştirdikleri kansız bir darbenin ardından, Arap ırıkçısı Baasçılar, Irak’ta yönetimi ele geçirmişlerdir ve o tarihten Irak’ta Baasçıların deviri başlamıştır.
Baasçıların Irak’taki ilk liderleri Ahmet Hasan El – Bekir, o dönemin hem Devlet Başkanı, hem Başbakanı, hem de yeni oluşturulan Devrim Komuta Konseyi ve Baas Partisi Bölgesel Komutanlığı Başkanı idi.
1976 yılında Başbakanlığı ve bazı önemli yetkileri El Bekir‘den devralan Saddam Hüseyin, Temmuz 1979’da, El Bekir’e, Başkanlığını da kendisine bıraktırır.
Saddam Hüseyin Irak’ta yıldızı parladıktan bir yıl sonra 22 Eylül 1980 tarihinde, Irak’ın doğusundaki komşusu İran’a karşı tam tamına sekiz yıl devam eden ve iki devlete ağır can ve mal kayıp veren bir savaşa imzasını atar.
Saddam Hüseyin, Ağustos 1988’de komşu İran’la savaş ateşinin dinmesinden iki yıl sonra, Ağustos1990’da Irak’ı güneydeki komşusu Kuveyt’le savaşa sürükler
9 Nisan 2003 tarihinde Amerikan güçlerinin Başkent Bağdat’a girip diktatör lider Saddam rejimini devirerek, Irak’taki Baasçıların sayfalarını da kapatmış ve ülkeyi yeniden işgal altına almıştır.
Irak nüfusunun üçüncü önemli unsuru olan Türkmenler, Misak-i Milli topraklarından koparıldıkları günden bu yana, tek gerekçe Türk oldukları gösterilerek, her türlü haksızlık, baskı ve zulümlere maruz kalmaktalardır.
Ankara Antlaşmasının imzalandığı 1926 yılından sonra, geçen 88 yıl süresince, Telafer’den Mendeli’ye kadar uzanan Türkmeneli adını taşıyan bölgedeki, il, ilçe, kasaba ve köylerdeki Türkmenlere gerçekleştirilen katliamları say say bitmezdir. Tutuklanarak işkence sonucu katledilen, idam, katliam, suikast, terör saldırıları sonucu şehit edilen Türkmenler’in listesi kabardıkça kabarmıştır.
Kuşkusuz ki Türkmenler, Baas dönemi yıllarında büyük haksızlıklra uğramışlardır. Suçsuz yere tutuklanıp zındanlara atılmışlar, her türlü işkencelere odaklanmışlar, idam edilmişler, yasak hakları çiynenmiş, işten çıkarılmışlar, mal ve mülklerine el konulmuştur, topraklarından göç ettirilmişler ve araplaştırma poltikasına maruz kalmışlardır.
Nisan 2003’de Saddam rejimi bittikten sonra, Irak’taki Türkmenler’in durumu, iyileşmek yerine daha da kötüleşti. Baas döneminde Türkmen düşmanı bir iken, Saddam heykeli düştükten sonra bin oldu ve böylece her gelen Türkmene bir yumruk daha vurdu.
İşin üzücü tarafı Saddam döneminde Türkmenler kadar baskı ve haksızlık gören Kürtler, ABD güçleri, İsrail ve İngilizlerden aldıkları destekle, Türkmenler’e karşı yapmadıkları haksızlık kalmadı.
Kürt guruplarının baskıları yetmemiş gibi, birde Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) terör örgütü çıktı başımıza. Bunlar Arap ve Kürt ırıkçılarının sittin senede yapmadıkları zulümü Türkmenler’e kısa bir sürede yapmayı başarmışlardır.
İslam örtüsü altında bu din ve insanlık düşmanı teröristler, Türkmeneli’de taş üstünde taş bırakmamışlardır. Musul, Telafer, Karakoyunlu, Tuzhurmatu ve diğer il, ilçe, kasaba ve köylerde bir milyondan fazla Türkmenin yurdundan toprağından göç etmesine sebep olmuşlardır. Yüzlerce Türkmen gencini kurşuna dizmişlerdir. Genç kız ve kadınları kaçırarak köle yapmışlardır. Onlarca hamile kadın ve bebeklerin, kötü göç şartları neticesiyle ölmelerine neden olmuşlardır.
Türkmenleri, can evinden vuran IŞİD teröristleri, gerçekleştirdikleri kanlı saldırılar sonucu, Türkmenler’in 88 yıldan beri savundukları tüm gerçeklerini alt üst ettiler.
Türkmeneli insanının tekrar yerine yurduna geri dönmesi sağlanmazsa, işte bu sefer Türkmeneli demografisi doğrudan değişecektir. Yerinden, yurdundan göç ettirilenler geri dönmezlerse, gittikleri yerlerde zamanla o yer insanlarının arasında eriyip Türkmen kimliklerini kayıp edeceklerdir.
Onun için kendisini Türkmen bilen ve Türkmen davasına inanır her Türkmen gnci (erkeği, kızı) ve yaşlısı, Türkmeneli’de ve yurtdışında büyük bir mücadele vermek zorundadır.
Malumunuz IŞİD belası, Türkmenler arasında mezhepçilik sorununu peyhlamaya çalışmaktadır ve bu Büyük Ortadoğu Projesi’nin bir oyunu zaten.
Biz ne pahalısına olursa olsun, bu oyunu bozmalıyız. Biz dünde olduğu gibi, bugün ve yarın da Tüm Türkmenler olarak birlik ve beraberliğimizi korumalıyız.
Bizim sünni ve şii olmamız kalplerimizde ibadet evlereinde, yüce Allahın huzurundaki namaz ve dualarımızda ilelebet kıyamete kadar baki dursun.
Ancak bir birimize karşı, mezheplere saygı duyarak, birer şii veya sünni olarak değil, büs bütün bir Müslüman Türkmen olarak görünmeliyiz.
Aksi takdirde düşmanlarımızın oyunlarına gelerek, tarihin yapraklarında yok olan diğer milletler gibi, Allah korusun biz de yok olup gideceğiz.
Türkmenler halk olarak (siyasiler, sivil örgütler ve aydınlar) birlikte Türkmenler arasında çıkan tüm sorunları çözmek zorundalar.
Türkmen davası kimsenin babasının malı olmadığı gibi Türkmen siyasi kuruluş ve sivil toplum örgütleri de kimsenin babasından kalma malı değildir.
Bu yüzden Türkmen davasına zarar vermeye kalkışanlar her kim olursa olsunlar, bulundukları mevkilerinden alınılmalıdırlar.
Bunu biz milletce yapamazsak, bizim adımıza diğerlerinin yapması ancak ve ancak yararları doğrultusunda olacaktır.
Biz tümümüz halkımıza karşı büyük bir sorumluluk içerisindeyi. Bu sorumluluktan hiç kimsenin kaçması için özürü kabul edilemezdir.
Gelecek kuşaklarımız halkımıza ihanet ve hıyanet edenleri asla af etmiyeceklerdir. Adlarını tarihin ak sayfalarına Türkmen’in yüz karaları olarak geçeceklerdir. Allah kendilerini, Türkmen davasına adayan, hak sahibi, gerçek mücadelecilerinin yar ve yardımcısı olacaktır vessalam.