İnşaat alanı, oda sayısı, lüksü, metrekaresi ve pahasıyla Türkiye ve dünya gündemine oturan AK SARAY için S. Erdoğan, “Benim malım değil ki, Devletin demirbaşı ve kayıtlarına girmiş bir yapıdır. (Kaçak olan, İmarı ve ruhsatı olmayan bu yapıyı demirbaşa nasıl kaydettilerse) Lüksü, gösterişi ve oda sayısı ile dedikodusu yapılmaktadır. Oysa bu SARAY, Türkiye Cumhuriyeti’nin prestijidir” savunmasında.
Aklıma rahmetli N. Fazıl Kısakürek’ten bir anlatı geldi.
“Osmanlı Devleti zordadır. Parası yoktur, içte ve dışta parasızlıktan pek çok iş aksamaktadır. Vatandaş fakirdir. Yoksulluk Anadolu insanının kaderi olmuş durumdadır. Devleti bu durumdan kurtaracak, bir Veziri Azam ararlar. Boynu yaralı Mehmet Paşa diye birini tavsiye ederler.
Padişah çaresizdir. Tavsiyeyi dinler ve Boynu Yaralı Mehmet Paşaya sadrazam mührü teslim edilir. Kendisine “Aman Paşa, ne yapacaksan yap. Şu devleti içine düştüğü acı durumdan kurtar?” denilir.
Sadrazam koltuğuna oturan Mehmet Paşa, İstanbul Surlarını boyatmaya kalkar.
Durumu gören Padişah, Neden ve niçin surları boyamakla işe başladığını sorar.
Cevap gayet enteresandır: “Hünkârım, boğazdan geçen Rus ve İngiliz gemileri, surların boyasını görünce, Osmanlı’nın ihtişamını görsünler diye yapmaktayım.”
Bu cevaba çok kızan Padişah, “Bre Paşa! Osmanlı’nın açlıktan karnının gurultusu Rusya’dan duyulurken; ihtişamımı kalmış ki bu, ne menem saçma-sapan bir iştir” diye çıkışır.
Bizim AK SARAY’ın durumu da aşağı yukarı öyle değil mi?
Vatandaş, kredi kartları borçlarıyla, fahiş gelen yakıt ve elektrik zamlarıyla, çarşı-pazarın pahalılığıyla uğraşırken; böylesine lüks, konforlu, pahalı ve giderleri dudak uçuklatan bir SARAY ile gurur mu duyacak?
Almanya’nın Merkel’i sıradan bir apartman dairesinde oturmaktadır. Merkel’in prestiji bizden çok mu düşük?
Bruney Sultanı, dünyanın en zengin ve en lüks yaşayan insanı, O sultanın prestiji Merkel’den daha mı fazla?
Aile ve Sosyal politikalar Bakanlığı’nın aylık 785 bin TL’ye kiralık binada oturması; devletin prstiji midir?
Bacağını kaybeden GAZİLERİN PROTEZ bacaklarına İCRA takibi de acaba devletin ve devleti yönetenlerin prestiji ve şerefi oluyor mu?
Tazıyı tazı yapan acaba sırtında ki çulu mudur?
Ankara’nın her yerinden görünen bin odalı AK SARAY’ın aylık elektrik gideri 700 bin TL imiş. (Eski parayla: Yedi yüz milyar) Yine basından öğrendiğimiz kadarıyla 32 merdiven basamağına da 4 milyon TL ödenmiş. (Dört trilyon TL)
Şimdi S. Erdoğan’ın prestiji göklere mi yükseldi?
Bu tür işler için bizim çok güzel: “ Kel başa ŞİMŞİR tarak.” Sözümüz vardır.
Ülke, “UCUZ ÖLÜMLER ÜLKESİ” ne dönmüşken.”
Emekli, geçinemez ve ikinci bir iş yapabilmenin peşinde koşarken.
Memur aybaşını borç-harç ile getirirken.
Çiftçi-köylü, “Borç ekip haciz biçerken”
İşçi, işsiz kalacağım korkusuyla emeğini ve alın terini, “Ucuza satarken.”
AK SARAY yapıp bunu da, “Ülkenin prestijidir” diye savunmak; ya akıl sağlığında bir arıza olanların ya da demogoji ustalarının işinden başka bir şey değildir.
Ülkenin hali ortada!
Ülke insanının hali ortada!
Yiğit muhtaç olmuş bir torba kömür ile makarnaya!
Bütün bunları görmezden gelip; AK SARAY yaptırmanın neresi savunulacak?
Asıl prestij; iş güvenliği olan, borç ve zam batağında olmayan, kendi seçtiği kişilerin yaptığı kanunlardan ve yasaklarından korkmayan vatandaşların yaşadığı bir ülke ve öyle bir ülkenin yöneticileri olmalıdır.
Meseleye din ve İslam açısından bakarsak; israftır. İsraf ise HARAMDIR..
Esen kalınız.