Sevgili okurlarım! Biz millet olarak o kadar değiştik, o kadar vurdumduymaz olduk ki hak getire. Biz neden böyle olduk? Neden bu hallere geldik?
Bunun elbette çok sebepleri vardır. Bu sebepleri araştırmakta toplum bilimcilerin görevidir.
Yıllar önce bir sohbet toplantısında, (ismi bende saklı) Konya AKP il başkanına, “Sayın başkan şu milletvekillerinizin ismini bir sayar mısınız?” soruma; sadece 6 vekilinin adını sayabilmişti.
Neden böyledir soruma; “Eeeee! Nazım bey milletvekillerini ben seçmiyorum ki!” diye enteresan bir cevap vermişti.
Şimdi bir AKP Konya milletvekili varmış Gülay Samancı. Milletvekili seçimlerine 2 seneden az bir zaman kaldı. Öğretmen Evinde kime “Böyle bir vekil tanıyor musunuz?” diye sorduysam; “Öyle bir vekil mi varmış?” cevabını aldım.
Keşke bu vekilimiz, TBMM’indeki çalışmalarıyla anılsaydı. Keşke Konya ve ülke adına TBMM’ne verdiği Yasa tasarılarıyla anımsansaydı.
Ama reklamın iyisi kötüsü olmaz. Bu vekilimizde, durdu durdu turnayı gözünden vurdu. Bir anda İslami yönüyle Türkiye’nin gündemine oturuverdi.
Oysa vekillerin ANAYSAL görevleri; 1- Kanun yapmak, değiştirmek ve kaldırmak, 2- Bakanları ve Bakanlar kurulunu denetlemek, 3-Yasalar çerçevesinde Bakanlar Kuruluna belli konularda KARARNAME yetkisi vermek,4- Para basılmasına karar vermek, 5- Savaş ilan etmeye karar vermek, 6-Kesin hesap ve bütçe kanununu kabul etmek veya ret etmek, 7-Uluslar arası antlaşmaların uygunluğunu kabul etmek, 8- Anayasa’nın 14. Maddesindeki fiiller haricindeki suçlardan dolayı mahkûm olmuşlar hakkında özel ve genel af ilanına karar vermek, 9– Mahkemelerce verilmiş ve kesinleşen ölüm cezalarının uygulanmasına karar vermek, 10- Anayasamızdaki diğer maddelerde öngörülen yetkileri kullanmak ve görevleri yerine getirmektir.
S. Samancı, vekil seçildiğinde TBMM’inde bu görevleri yerine getireceğim diye yemin etmiştir. Acaba bunlardan hangisini yerine getirmiştir? Hangi yasayı meclise sunmuş ya da hangi yasa hakkında görüş ve teklif bildirmiştir? Eğer böyle bir çaba ve gayretin içinde olsaydı; Konya’da kendisini bir bilen ve tanıyan elbette olurdu. Yakın dostları ve aile etrafı hariç, bu vekilimizi tanıyan yok.
Bizim kimsenin giyim ve kuşamıyla ilgilendiğimiz yok, özel hayata karışmak da ne haddimiz nede hakkımızdır.
Yalnız S. Vekile şunu sormak isterim; yaptığınız HAC ziyaretinde başörtüsü takmayı akıl ettiniz de KUL hakkının da ne olduğunu akıl ettiniz mi?
Bu millet sizi, yukarıdaki görevlerinizi yerine getirin diye seçti ve hatırı sayılır da bir para ödüyor. Arkasında da yine çok ayrıcalıklı bir çıkar temin etmektesiniz. Acaba TBMM’deki çalışmalarınızla bu parayı ve hakları, HAK ettiğinize inanıyor musunuz ve bunun bir KUL hakkı AMME hakkı olduğunu da düşünmüyor musunuz?
Bilerek ya da bilmeyerek, belki de halisane bir niyetle böyle bir yola girdiniz. Saygı duymamak elde değil. İnanç olarak özele saygımda sonsuzdur.
Benim sıkıntım ve sizler adına endişem, İslam’ın birazına EVET derken asıl olanını GÖZARDI etmek acaba ne kadar İslami bir davranıştır veya ne kadar ETİKTİR!
Ama yine de helal olsun! Gündem, Gülay SAMANCI diye sallanmakta.
Bakalım TBMM’si bu kararı nasıl karşılayacak hep beraber göreceğiz! Bana göre deri fabrikasına giren bir işçi, ben bu kokulardan haz etmiyorum, çalışmayacağım diyebilir mi?
Esen kalınız.
NOT; Bu yazı,28. Ekim sabah saat 8.30 da yazılmıştır
Nazım Peker
Diğer Yazıları
Köşe Yazarı