Yıkılsın Düzen, Yaşasın Devlet!

Milli ruhun gömleğinden rahatsız olup üstsüz kalan zihniyete, emperyal mağazanın soyunma kabininde gömlek giydirme yarışına giren, ehl-i salib terzihanesinin ‘kumaşa hayat veren ellerini’ deşifre etmek için duvara kamera takmamıza ihtiyaç yoktur. Çünkü diyalogcu moda günlerinde sergiledikleri kıyafetlerin töremize uymadığı gün gibi ortadadır. Bilge Kağan’ın ‘’Çin’in ipeğine aldanmayın’’ sözü bu bağlamda daha da anlam kazanmıştır.

‘İleri demokrasi’ söylemiyle yola çıkarak siyasi dokuyu tahripte ileri gidenlerin, bastonsuz yürümediği zaman düşen ihtiyar gibi her seçim öncesi milletin gözünü boyama, gerçek gündemi saklama ve saptırma yoluna başvurduğunu bu seçim öncesi de yakından görüyoruz. Psikolojik harbin dijital safhasını uygulayıp üç hilalden en az birini koparmayı deneyenlerin bunda muvaffak olamayınca, üç hilalli sancağı şartlar ne olursa olsun bırakmayacak olan ülküdaşlarımızı ‘tertip komitesi’ edasıyla içeri almaya başlaması gerçek niyetlerini ortaya koymuştur. Nemrut Hz. İbrahim’i ateşe attığında, o ateşi söndürmek için su taşıyan karıncanın ferasetini gösteremeyen, ateşe körükle giden, ‘Kralla’ gezip karakterlerini kaybeden ve kalemlerinden zehir damlayan ‘temiz sayfa kirleticilerinin’ de katılımıyla kadro tamamlanmıştır.

Atilla’nın kırbacıyla terbiye edilmekten korkarak tarihten ve milletten yüz çevirenlerin ileriye dönük hesap yapması, özellikle de cumhuriyetin 100. yılına atıfta bulunması çelişkinin ve siyasi tutarsızlığın en önemli göstergelerinden biridir. Onarılamayacak derecedeki hatalar silsilesini milletin boynuna geçiren ve bununla da övünen iktidar; kendisini uyaran, birlik ve beraberlik çağrısı yapan vatanseverleri Lale Devri’nde erken ayaklanan Patrona Haliller gibi görerek sindirmeye çalışması gizli niyetlerinin çok daha vahim olduğunu gösterir. Milliyetçi Hareket’in İnebahtı’sını yaşadığımız bugünlerde, Sorosgillerin Kıbrısı’nı alarak –yalnız kollarını değil- bellerini kırmamıza az bir süre kalmıştır.

Dini konuları istismarda ‘ustalık’ dönemlerini yaşayanları samimiyet testine sokmaya gerek yoktur.
– Cuma hutbelerinden ‘’ Allah indinde tek din İslam’dır’’ ayetini çıkaran,
– Devlet eliyle kiliseler açıp restore ettirirken ‘Ne yapalım bizim de batıda camilerimiz var’ deyip Avrupa ülkelerinin cami inşa etmediğini hatta referandumla açıp kapattığını dile getirmeyen,
– Kiliselere ve havralara gösterdikleri özeni Kuran kurslarına göstermeyip ‘Kiliseye akçe Kuran Kursu’na kepçe’ anlayışıyla Kuran Kursu yıkan,
– ‘Bizi aldatan bizden değildir’ hadisine göre bizden olmayıp kimden oldukları belli olan,
– Camide gayr-i Müslim’e ayin yapma hürriyeti veren ve ‘Okyanus ötesinin emri Brüksel’in kavliyle’ oy isteme cüretini gösterenlere gereken ceza elbette kesilecektir. İlki 12 Haziran’da, ikincisi yüce divanda ve son olarak Allah’ın huzurunda kurulacak ‘Mahkeme-i Kübra’da yargılanacakları şüphesizdir. Dileğimiz nefis muhasebesi yaparak kendi vicdanlarında kendilerini yargılamaları ve ‘karıncanın ferasetini’ geç de olsa idrak etme çabası göstermeleridir.

‘’Olgun insan, güzel söz söyleyen değil; söylediğini yapan ve yapabileceğini söyleyen adamdır’’ dediği için Konfüçyus’la davalık olan, birlik ve beraberlik denince ‘aycell-aria’ birleşmesinden başka sonuç çıkaramayan, politika endüstrisinde kalitesiz hammadde kullanıp tatlandırıcı ve renklendiricileri harcamakta cömert davranan zümrenin, literatürde yer aldığı gibi önce ‘ünlü daralmasına’ ve akabinde ‘ünsüz düşmesine’ uğrayacağı muhakkaktır. Allah’ın izniyle bu kirli düzen gidecek ve devlet-i ebedmüddet payidar kalacaktır..

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!