Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Yunanistan’ın adaları işgal etmesinden dolayı Recep Tayyip Erdoğan hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını açıkladı. Özdağ, “Bu kapsamda, Zafer Partisi olarak; adalarımızın işgaline sorumsuzca göz yummak; Türk Ceza Kanunu 302’nci madde 1’nci fıkrasına göre, Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını, yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil olarak veya kısaca Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak kapsamında değerlendirilerek suç duyurusunda bulunmaya karar verilmiştir” diye ekledi.
Ümit Özdağ:
“Misak-ı Milli Salonumuzda yaptığımız basın toplantısına hoş geldiniz. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, 3 Eylül 2022 tarihinde, Teknofest etkinliğinde yaptığı konuşmada “Yunanistan’a tek bir sözümüz var… Adaları işgal etmeniz falan bizi bağlamaz. Vakti saati geldiğinde gereğini yaparız!” demiştir. Yunanistan 2004’den bu yana 20 ada ve 2 kayalığımızı fiilen işgal etmiş ve Cumhurbaşkanı Erdoğan hala “bizi bağlamaz” diyor.
Sen egemenliği bize ait olan adaların işgaline göz yumacaksın ve bizi bağlamaz diyeceksin. Bak Erdoğan, bu işler seni gayet iyi bağlar!
Ve bağlayacaktır da… Önce Başbakan, sonra tek adam Cumhurbaşkanı olarak hükümetin başında olacaksın ve seni bağlamayacak öyle mi? Beni bağlamaz dediğin adalar, büyük Türk denizcisi Çakabey’in ilk Türk donanması ile Bizans’a karşı kazandığı ilk deniz zaferinin tarihi emanetleridir.
Göreceksin bağlayacak!
2004 yılından bu yana Yunanistan’ın bilfiil işgal altında tuttuğu ve AKP iktidarlarının suskunlukla karşıladığı 20 ada ve 2 kayalık hakkındaki gerçekler şöyledir:
Birilerin “kaya parçası” diyerek küçümsediği bu 20 ada ve 2 kayalık, Türk egemenliği altındaki vatan toprağıdır.
Ve her biri “Deniz Yetki alanlarımız içindedir.”
Bu arada, kaya parçası denen ve halen Yunan işgali altındaki bu adalardan Hurşit Adası İstanbul’daki Büyükada’nın beş misli, Eşek Adası üç misli, Bulamaç Adası ise Büyükada büyüklüğündedir.
31 Mayıs 1995‘de 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesini kabul eden Yunanistan’ın Ege’de, bir oldu-bitti ile, karasularını 12 mile çıkarma olasılığına karşı, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), 08 Haziran 1995’de aldığı bir kararla, bu eylemi Savaş Sebebi olarak ilan etmiştir.
1996 yılındaki Kardak Kayalıkları krizi sonrası, Ege ve Akdeniz’de 152 grup olduğu bilinen Ada, Adacık ve Kayalıkların aidiyetini, 2002 sonrasındaki AKP iktidarlarında “istikşafi” görüşmelerle tartışmak, aslında egemenliğimizi tartışmak anlamına gelmiştir. İstikşafi görüşmeler devam ederken, Yunanistan adalarımızı işgale başlamıştır.
İlk olarak; 26 Kasım 2004’de, dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e bir soru önergesiyle “Türkiye’ye yakın bazı adacıklara Yunan bayrağı dikildiği” konusu sorulmuş ancak bir cevap alınamamıştır.
AKP hükümeti “İstikşafi” görüşmeler ile milletimizi uyutmaya devam ederken, Yunan Genelkurmay Başkanı ve Kara Kuvvetleri Komutanı, 31 Aralık 2008 günü, Türk hava sahasını ihlal ederek, Aydın ilimize bağlı ve halen Yunan işgali altındaki, Bulamaç Adası’na helikopterle inmiştir.
Kısa süre sonra, Yunanistan Cumhurbaşkanı Papulyas, 06 Ocak 2009’da yine Aydın il sınırları içinde bulunan Eşek Adası’na gelerek, Yunan askerini ziyaret etmiş ve Yunan Sancağını selamlamıştır.
Normal şartlarda Savaş Sebebi (Casus Belli) sayılan bu işgaller, kamuoyundan gizlenmiş, hatta Genelkurmay Başkanlığı, kendi internet sitesinde duyurduğu hava sahası ihlalini, sitesinden kaldırmak zorunda kalmıştır.
Evet, Türk Genel Kurmay Başkanlığı hava sahası ihlali diye önce sitesinde duyuruyor sonra bir el müdahale ediyor ve bunu Genel Kurmay’a kaldırtıyor. Peki, bu siteden haberi kaldırtan kim? O dönem Tümgeneral olan Şirin Ünal. 3 dönem AKP milletvekili. Ödüllendirildi yani .Yunan işgalini Türk halkından gizlediği için 3 dönem AKP milletvekilliği ile ödüllendirildi.
6 Ekim 2016 tarihinde TBMM’de yaptığım basın toplantısında (E) Kur. Alb. Ümit YALIM ile birlikte bu konuları kamuoyuna açıklamıştık.
Konuyla ilgili olarak, Genelkurmay Başkanlığında yapılan toplantıda, Dışişleri Bakanlığı diplomatları işgali kabul ederek, işgalin sonlandırılması için siyasi karara ihtiyaç duyulduğunu belirtmişlerdir.
Toplantıya verilen arada, Dışişleri Bakanlığından toplantıya katılan Basat ÖZTÜRK’ün, Kur. Alb. Ümit YALIM’a “işgalin hükümetin bilgisi dâhilinde” yapıldığını söylemesini, o günkü basın toplantısında açıklamıştık.
Bu hususta, bugüne kadar bir yalanlama gelmedi.
Bulamaç ve Eşek Adalarında yaşanan krizin ardından, Mayıs 2011’de, MSB Eski Genel Sekreteri Albay Ümit Yalım’ın da katıldığı inceleme neticesinde; Ekim-Kasım 2004’den itibaren, bu adaların sivil iskâna açıldığı, adalara Yunan bayrağı çekildiği, silahlı asker, araç, gereç ve hücumbot yerleştirildiği tespit edilmiştir.
2012’de, Eşek Adası ve Bulamaç Adasından sonra Nergizcik Adası’nın da Yunanistan tarafından işgal ve ilhak edildiğinin ortaya çıkmıştır.
Ağustos 2012’de Alb. Ümit Yalım, İzmir’de yaptığı basın toplantısı ile İzmir, Aydın ve Muğla il sınırları içerisinde kalan 11 Ada ile Girit Adasının etrafındaki 5 Ada dâhil olmak üzere Türk egemenliğinde olan toplam 16 Adanın, 2004 yılından itibaren, Yunanistan tarafından işgal edildiğini açıklamıştır.
Alb. YALIM, Türk hükümetinin, Avrupa Birliği müzakerelerinde gün almak için bu adaların Yunanistan tarafından ele geçirilmesine göz yumduğunu iddia etmiştir.
AKP hükümeti bu iddialara karşı da sessiz kalarak bir cevap vermemiştir.
İşgal iddiaları karşısındaki ilk itiraf; TBMM Genel Kurulu’nun 26 Mart 2015 tarihli toplantısında, dönemin Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’dan gelmiştir.
Yılmaz anılan adaların fiili olarak Yunan işgali altında olduğunu itiraf etmiştir.
2016 yılında, bu kez Ardıççık ve Marathi adalarının da işgal altında olduğu anlaşılmıştır.
Bu işgal, Muğla il sınırları içerisinde kalan Ardıççık Adası’na, 11 Şubat 2016’da bir Yunan helikopterinin düşmesi ile ortaya çıkmıştır.
İşi iyice pişkinliğe vuran Yunan tarafı, Yunanlı bir Bakan, Genelkurmay Başkanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın iştiraki ile, Ardıççık adamızda bir anma töreni düzenlemiştir.
Diğer yanda, Dışişleri Bakanlığı Ekim 2016’da yaptığı basın açıklamasında, Ege Denizindeki ada ve adacıkların işgalini yalanlamış, ancak kısa süre sonra Marathi Adası’nın da işgal edildiği ortaya çıkmıştır.
29 Ocak 2017’de, Kardak krizinin 21. yıl dönümü sebebiyle, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ve Kuvvet Komutanları, bölgeye 7 dakikalık bir ziyaret gerçekleştirmiştir.
Bu kısa ziyaret sonrasında, Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras, “Ege’de aidiyeti belli olmayan ada, adacık yoktur… Yunanistan karşı taraftan ihlal edilen ulusal haklarını, uluslararası hukuk ve Avrupa hukuku içinde koruma kararlılığındadır” diyerek adeta meydan okumuştur.
Türk tarafı bu densizliğe, ne yazık ki, hak ettiği cevabı verememiştir.
Başbakan Binali Yıldırım, 02 Şubat 2017’de yaptığı konuşmada “Ege adalarından tek bir çakıl taşı dahi iktidarımız döneminde gitmemiştir… Ege’deki 130 tane irili ufaklı kaya parçası, bunların kimliği bile yok, yani kime ait olduğu bile belli değil. Eskiden beri de böyle. Ege ile ilgili sorunun başlangıcı yeni de değil, çok köklü geçmişi var” diyerek adeta egemenliğimizden vazgeçtiğimizi açıkça ilan etmiştir.
AKP hükümetleri ve bu hükümetlerin başı Recep Tayyip ERDOĞAN, Ege’de egemenliğimiz altındaki adaların, Yunanistan tarafından “açıkça” işgaline “alenen” sessiz kalmışlardır.
Bugün bu adalarda, Yunan Bayrağı dalgalanmasından, Recep Tayyip ERDOĞAN ve ilgili bakanlar, birinci derecede sorumludurlar.
Recep Tayyip ERDOĞAN, 3 Eylül 2022 tarihinde, Teknofest konuşmasında, Ege adalarımızdaki Yunan işgalini kabul ederek, açıkça ikrar etmiştir.
2002 yılından beri devam eden AKP hükümetlerinde vuku bulan bu işgaller karşısında, önce Başbakan ve daha sonra icra sorumluluğu olan cumhurbaşkanı sıfatıyla Recep Tayyip Erdoğan birinci dereceden, görev alanlarına göre ilgili bakanlar müteselsilen sorumludurlar.
Hukukçu arkadaşlarımızla yaptığımız incelemede, 20 yıllık AKP iktidarında, egemenliğimiz altındaki adaların aleni işgaline sessizce göz yummak, Türk Ceza Kanunu’nun Dördüncü Bölümünde yer alan “Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar” kapsamında değerlendirilmiştir.
Bu kapsamda, ZAFER PARTİSİ olarak; adalarımızın işgaline sorumsuzca göz yummak; Türk Ceza Kanunu 302’nci madde 1’nci fıkrasına göre, Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını, yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil olarak veya kısaca Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak kapsamında değerlendirilerek SUÇ DUYURUSUNDA bulunmaya karar verilmiştir.
Şimdi Erdoğan görüyoruz ki Türk halkına seçimlere yaklaşırken bir gelecek vaadi bulunabilecek durumda değil ekonomik düzeltmeyi gerçekleştirebilecek durumda değil 13 milyon sığınmacı ve kaçağın ülkelerine dönmesini sağlayacak durumda değil kamu güvenliğini sağlayabilecek durumda değil. Tekrar dış tahrik üzerinden kamuoyunu manipüle etme çabaları içerisinde “bir gece ansızın gelebilirim” masalları söylüyor.
Bir; Sen 2004’ten beri bu adaları işgal edilmesine neden sessiz kaldın.
İki; eğer Türk Silahlı Kuvvetleri bu işgal edilen adaları geri alacaksa, bu olağanüstü gizlilikle yapılması gereken bir milli sır niteliğindedir. Şarkı sözleriyle bunu duyurursan düşmanın buna göre tedbir almasını sağlarsın.
Yollayacağın çocuklar Türk çocukları. Devleti bir terör ve casusluk örgütüne teslim ettin, 15 Temmuz gecesi Türk ordusu ve Türk halkı yüzlerce şehit vererek devleti bir terör ve casusluk örgütün elinden geri aldı. Evet, onları öldüren fetö terör örgütüydü ama onların ölümüne giden yolu sen açtın.
PKK’yla müzakereler oturdun Güneydoğu Anadolu’da ilçeleri PKK’ya teslim ettin ondan sonra o ilçeleri PKK terör örgütünün elinden almak için jandarmanın ve polisin ve ordunun en seçkin çocuklarından 700 tanesini şehit verdik o ilçeleri geri aldık. Evet, onları PKK terör örgütü şehit etti ama onların şehit olması için ortamı sen sağladın.
Senin yaptığın her hatayı Türk ordusu ve Türk milleti kanı ve canıyla ödüyor. Şimdi adaları verdin, sessiz kaldın. Bunun üstünü örttün. Seçim öncesi adaların birkaç tanesini alıp başarı hikayesi yazmak istiyorsun; onu da anlıyoruz ama bunu duyurup düşmana uyarıp yeni Türk çocuklarının şehit olmasının önünü açma. Devlet yönetimi sorumluluk ister. 20 yıldan beri bu sorumluluğun zerresini kazanamadın.
Biz de Zafer Partisi olarak suç duyurusunda bulunacağız. Bu suç duyurusunda bulunurken de kendimize soracağız, “Acaba cumhuriyetin hala bir tane savcısı var mı? Bu yiğit savcı çıkıp bu konuda soruşturma başlatabilecek mi?”
O Adalar Lozan’da ve 1947 Paris antlaşması ile Yunanistana verilen adalar. Ümitsiz vakaya biri hangi adalar ismini ver dese morarır isim veremez.