Türkiye Cumhuriyeti PKK Karşısında Havlu Mu Attı?

Devlet, bir toprak parçası üzerinde yaşayan insan topluluğunun düzen içinde ve bağımsız yaşamak için kurduğu bir örgütlenmedir. Bu tanıma göre, devletin varlığı için zorunlu olan üç temel unsur vardır: toprak parçası, bir insan topluluğu(halk)   ve egemenlik.

Devletin birçok görevi vardır. Bunların en başında anayasal düzeni ve ülke bütünlüğünü korumak,  iç ve dış güvenliği sağlamak gelmektedir. Devletin diğer görevleri bundan sonra gelen görevlerdir. Zira, anayasal düzeni ve ülke bütünlüğü korumadan, iç ve dış güvenliği sağlamadan diğer görevlerin yerine getirilmesi mümkün değildir.

Devlet, anayasal düzeni ve ülke bütünlüğünü korumak,  iç ve dış güvenliği sağlamak için kanunlar, tüzükler, yönetmelikler çıkarır. Devlet, bunun yanında silahlı kuvvetler oluşturur. Anayasal düzeni yıkmaya, ülke bütünlüğünü bozmaya, iç ve dış güvenliği yok etmeye çalışanları cezalandırmak için mahkemeler kurar, suçluları yargılayarak cezalandırır.

Anayasal düzeni yıkmaya, ülke bütünlüğünü bozmaya, iç ve dış güvenliği yok etmeye yönelik eylemlerin tamamına “Terör eylemleri” denilmektedir. Devletin terör suçlarını işleyenleri veya işlemeye teşebbüs edenleri yakalayıp cezalandırmak için hukuki düzenlemeler yapması, silahlı kuvvetler oluşturup, suçluları takip ederek cezalandırması da “terörle mücadele etmesi” demektir.

Terörle mücadelenin  kapsamına terör eylemlerine sebep teşkil edebilecek ekonomik ve sosyal problemlerin çözülmesi, teröre ve teröristlere karşı psikolojik harp vb. konular da girer. 

Açıklamalarımızı toparlayacak olursak, Devletin en önemli ve öncelikli görevi terörle mücadele ederek anayasal düzeni ve ülke bütünlüğünü korumak, iç ve dış güvenliği sağlamaktır. Terörle mücadele, Devletin varlık sebebidir. Bu nedenle Devletin, bu görevini bir an için bile olsa ihmal etmesi söz konusu dahi olamaz.

Yukarıdaki açıklamalarımıza göre Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 40.000’den fazla insanımızın ölümüne sebep olan PKK terörü karşısında yapması gereken tüm imkanlarını kullanarak terörü sona erdirmek,  teröristleri yakalayarak adalete teslim etmektir. Devlet’in yapması gereken bu olduğu halde Devlet’i yöneten AKP Hükümeti, terörle mücadele etmek yerine müzakere etmeyi tercih etmiştir. AKP yandaşları,  “30 yıldır askeri yöntemlerle terör sona erdirilemedi. Terörün sona erdirilebilmesi için bütün yöntemler denenmeli…” vs. mazeretlerle ötedenberi PKK ile müzakere yapılmasını savunuyorlardı. PKK ile müzakerelerin başlamasından itibaren AKP ve Hükümet yetkilileri de  aynı mazeretleri savunmaya başladılar. Her ne kadar AKP ve yandaşları  mazeretlerini savunurken kıvırtsalar da bu mazeretin Türkçesi şudur: Türkiye Cumhuriyeti, PKK karşısında havlu atmıştır. Bu sebeple teröristbaşı ile müzakere yapılmaktadır?

Bir Türk Milliyetçisi olarak, “Türkiye Cumhuriyeti’nin PKK karşısında havlu attığı, bu sebeple teröristbaşı ile müzakere yapıldığı” yönündeki bir mazereti kesinlikle kabul etmiyorum. Kendisini “Türk” hisseden hiçbir bireyin de  kabul edeceğine ihtimal vermiyorum. TÜRKİYE CUMHURİYETİ, PKK’YI YOK EDECEK GÜCE FAZLASIYLA SAHİPTİR.  Peki, öyle ise AKP Hükümeti niçin PKK ile mücadele yerine müzakere yapmayı tercih etmiştir? Bu sorunun cevabını şöyle verebiliriz:

AKP, Okyanus Ötesi’nin desteğiyle iktidara gelmiştir. Şimdi, kendisine verilen desteğin  diyeti olarak PKK ile müzakere etmektedir. Çünkü, Okyanus Ötesi, Ortadoğu’da bir Kürt Devleti kurma operasyonunu yürütmektedir. AKP’nin PKK ile yürüttüğü müzakereler de Büyük Kürdistan’ın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizde inşa edilecek kısmının temellerini atmaya yöneliktir. AKP, bunu “Yeni Osmanlı’yı inşa ediyoruz.” kılıfı ile gizlemeye çalışmaktadır.

Devletin hangi sebeble olursa olsun anayasal düzeni yıkmaya, ülke bütünlüğünü bozmaya çalışan, iç ve dış güvenliği tehdit eden terör örgütü ve mensuplarıyla müzakere etmesi hiçbir şart altında mümkün olamaz. Çünkü, Devlet demek, egemenlik demektir, otorite demektir. Terör örgütü ve teröristle müzakere, Devletin kendini inkar etmesinden başka bir anlam taşımaz. 

Müzakere, ancak eşit taraflar arasında söz konusu olabilir. Mesela, iki devlet arasında her konuda müzakere yapılabilir. Ancak, devletle bir örgüt arasında, hele hele devletle bir terör örgütü arasında kesinlikle müzakere olamaz. 

Makamı, mevkisi, statüsü ne olursa olsun hiçbir kimsenin Devlet adına terör örgütü ile veya teröristlerle müzakereye oturması, hele hele bu müzakerenin Devlet’in anayasal düzenine, ülke bütünlüğüne ilişkin olması kesinlikle suçtur. Bu suçun adı  “VATANA İHANET SUÇU” dur.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!