Laiklik, Ekmek-Su-Hava Kadar Lüzumludur

1960’lı yıllardan itibaren “Laiklik” ülke gündeminin ilk sıralarında yer almış, devamlı olarak tartışılan konulardan birisi olmuştur. 

“Laiklik” konusunda yapılan tartışmalarda neredeyse birbirine tamamen zıt iki görüş ileri sürülmüştür.
Birinci görüşe göre:

Laiklik, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in temelidir. Tüm inkılaplar bu ilkeye uygun olarak gerçekleştirilmiştir. Özellikle 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti döneminden itibaren tüm sağ parti iktidarlarında laiklikten taviz verilmiştir. Verilen tavizler sonucu laiklik ve Cumhuriyet tehlike içine girmiştir. Son olarak üç dönemdir iktidarda bulunan AKP döneminde ise artık Devlet, laiklik düşmanları tarafından teslim alınmıştır.

Bu görüşe göre sadece Devlet değil, kişiler de laik olmalıdır. Din sadece bir vicdan işi olarak Allah ile kul arasındaki inanç ilişkisidir. Bu nedenle Devlet ve dünya hayatı din kurallarına göre düzenlenmemelidir.

Birinci görüşü savunanlar eskiden beri CHP ve sol çevreler olmuştur.

İkinci görüşe göre ise,

Laikliği Devlet hayatına getiren Atatürk değil, İsmet İNÖNÜ’dür. Laiklik, ülkemizde dinsizlik gibi algılanmıştır. Laiklik gerekçe gösterilerek müslümanların inançlarını yaşamaları yasaklanmıştır. Gerçek laiklik din ve vicdan özgürlüğü demektir. Bu nedenle laiklik gerekçesiyle insanların inançlarını yaşama özgürlüğü engellenemez.

Laiklik, sadece Allah ile kul arasındaki inanç ilişkisi değildir. Devlet, laik olabilir, ama kişiler laik olamaz. Bu sebeple kişiler kendi özel hayatlarını dini kurallara göre düzenleyebilirler.

İkinci görüşü savunanlar ise merhum Necmettin ERBAKAN’ın başlattığı siyasi hareket mensupları, Milli Görüş taraftarları, BBP ile siyaset yapan cemaat ve tarikat çevreleri olmuştur.

Bu iki görüşün mutlaka haklı tarafları var. Ancak, öyle anlaşılıyor ki, her iki görüş sahipleri “Laiklik” kavramının işlerine gelen yönlerini almışlar, işlerine gelmeyen yönlerini ise görmezden gelmişlerdir.

Laiklik, ilk olarak Fransa’da uygulanmaya başlanmıştır. Laikliğin bu ülkede ortaya çıkışının en önemli sebebi Kilise’nin Tanrı adına hareket ettiği iddiasıyla yönetimi belirlemek istemesi, başka bir deyişle iktidara ortak olmak istemesi olmuştur. Atatürk’ün laiklik ilkesini getirmesinin en önemli sebebi de dinimizin eskiden beri siyasi istismar vasıtası yapılması, din ile hiçbir ilgisi olmayan konularda dahi  dinin gerekçe yapılarak karışıklık yaratılması olmuştur. Mesela, İngiliz işbirlikçileri, Damat Ferit önderliğinde Mustafa Kemal ve arkadaşlarını dine ve Halifeye aykırı  davranmakla suçlayarak halkı Kuvay-ı Milliyeye karşı kışkırtmışlardır. Anadolu’da çıkan isyanların tamamında din istismar edilmiştir. Şeyh Sait isyanı din istismarı sonucu çıkarılmıştır. Harf inkılabının dinle hiçbir ilgisi olmadığı halde dine karşı bir hareket olarak kışkırtılarak isyanlar çıkarılmak istenmiştir.

Cumhuriyet döneminde laiklik konusunda zaman zaman yanlış uygulamalar olmuştur. Laiklik adına insanların dinini yaşamasına zorluklar çıkarılmıştır. Ancak, bu yanlışlıkların faturası “Laiklik” ilkesine çıkarılmamalıdır. Bu yanlışlıklar gerekçe gösterilerek laiklikten vazgeçilemez.

Laiklik ilkesi, doğru uygulanmak şartıyla ülkemiz ve milletimiz için ekmek kadar, su kadar, hava kadar lüzumludur. Bu iddiamın gerekçelerini aşağıda sunuyorum:

1-Laiklik, milli birliğin sağlanmasında çok önemli bir husustur. Laiklik ilkesi ile milletin fertleri arasında din, mezhep farkı gözetilmeyecektir. Bunun yerine milleti oluşturan fertler arasında dil birliği, kültür birliği, tarih birliği, ülkü birliği vb. ortak noktalar gözetileceği için milli birliği sağlamak daha kolay olacaktır. Bunun aksi yapılarak din ve mezhep farkları öne çıktığında birlik yerine ayrışma ve düşmanlık duygularının oluşacağı, bunun da milli birliği baltalayacağı tabiidir.

2-Laiklik, toplumsal barışın sağlanması açısından vazgeçilemez bir ilkedir. Laiklik ilkesi sayesinde Devlet, vatandaşlara hangi dine, hangi mezhebe ve hangi inanca sahip olduğuna bakmadan eşit mesafede olacak, kamu hizmetleri vatandaşlara eşit biçimde götürülecektir. Gene, vatandaşlar din, mezhep, inanç ayrılığı gözetilmeden kamuda görev alabileceklerdir. Bu uygulamalar neticesinde vatandaşlar arasında düşmanlık, çekişme olmayacak; aksine ortak yaşama iradesi güçlenerek toplumsal barış sağlanmış olacaktır.

3-Laiklik, vatandaşların din ve inanç özgürlüklerini korkusuzca yaşamaları için çok önemli bir güvencedir. Zira, laiklik ilkesi gereğince Devlet, vatandaşlar arasında din,  mezhep ve inanç ayrımı yapmayacağı gibi, bütün vatandaşların din ve inançlarını rahat ve özgür bir şekilde yaşayabilmeleri için gerekli güvenliği sağlamakla yükümlü olacaktır. Devlet, bu yükümlülüğü çerçevesinde vatandaşların din ve inanç özgürlüğüne saldırıda bulunmayı düşünebilecek kişilere karşı etkili ceza yaptırımları öngöreceğinden kötü niyetli kişiler bu yaptırımlar nedeniyle amaçlarından vazgeçmek zorunda kalacaklardır.

4-Laiklik ilkesi, dini inanç ve duyguların siyasi veya kişisel menfaatler için istismar edilmesini önleyecektir. Devlet, dini inançların istismarını önlemek için gerekli tedbirleri ve yaptırımları uygulamakla yükümlü olacaktır.
Böylece, hem birileri din istismarı yoluyla siyasi veya kişisel menfaat sağlama imkanını kaybedecek, hem de dini inançlar ve duygular bozulmadan vatandaşların kalplerinde ve gönüllerinde yer alabilecektir.

5-Laiklik, demokrasinin yerleşmesi açısından olmazsa olmaz bir husustur. Laiklik, ilkesi sayesinde din ve inanç esasına göre siyaset yapılamayacağı için siyasi partiler ülkenin gerçek sorunlarının çözümü yönünde program ve çalışmalar yapacaklardır. Laiklik ilkesi, aynı zamanda düşünce özgürlüğü ortamı sağlayacağından demokrasi, kurum ve kuralları ile daha köklü olarak yerleşecektir. Laiklik ilkesi olmadığında ise çoğunluğu oluşturan inanç sahipleri kendi inançlarını başka  inançlarda olan vatandaşlara zorla kabul ettirme çabasına girecekler ve sonunda demokrasi ortadan kalkacaktır. Afganistan, Irak vb. ülkeler bu konuda canlı örneklerdir. Bu ülkelerde laiklik olmadığından bırakın düşünce özgürlüğünü, hiçbir mezhep mensubunun can güvenliği dahi yoktur. İnsanlar salt mezhep farklılığı dolayısıyla hiç çekinmeden birbirini boğazlayabilmektedirler.

6-Laiklik, bilimsel zihniyetin yerleşmesi ve bilimsel gelişme sağlanması açısından da çok önemli bir ilkedir. Bilindiği üzere bilimsel zihniyet “İddia edilen bir hususu peşin kabul veya ret etmemek, bunun yerine araştırıp, incelemek ve sorgulamaktır. Bu araştırma-inceleme ve sorgulama neticesinde doğru bilgiye ulaşmayı istemektir.”

Ortaçağda Katolik Kilisesi, kendi doğrularının  kabul edilmesini Hristiyanlara dayatmış, kabul etmeyenlere ise engizisyon işkencelerini uygulamaktan çekinmemiştir. İslam tarihinde ise özellikle Emeviler, kendi doğrularını Müslümanlara zorla kabul ettirmek istemişler, karşı çıkanlara en ağır işkenceleri uygulamaktan, hatta öldürmekten çekinmemişlerdir.

Hristiyan dünyası gerek Reform ve Rönesans ile gerek gerekse aydınlanma çağı ile bu sıkıntıları aşmıştır ve bu sayede bilimsel gelişmeyi sağlamıştır. İslam dünyasında maalesef bu tam olarak sağlanamamıştır. Atatürk’ün  laiklik ilkesini uygulamaya başlamasından itibaren ülkemizde önemli gelişmeler sağlanmış olmasına rağmen  bu henüz yeterli değildir. Ülkemizde şeyhin veya cemaat liderinin her dediğini hiç düşünmeden kesin doğru olarak kabul eden yüzbinler belki de milyonlar vardır. Bu sayı gün geçtikçe azalmamakta, aksine artmaktadır.

Şahsen ben, hür düşünceli bir müslüman olarak  Kelime-i Tevhid ve vahiyle gelen Kur’an-ı Kerim dışında kalan hususların akıl ve mantık süzgecinden geçirilmeden peşin kabul veya ret edilmemesi; öncelikle araştırılması, incelenmesi ve gerekiyorsa sorgulanması sonucunda çıkacak gerçeklere inanılması gerektiğini düşünüyorum. Böyle yapıldığı takdirde doğru bilgiye ulaşmanın mümkün olabileceğine, bilimsel gelişmenin sağlanabileceğine inanıyorum.

Yukarıda açıkladığım gerekçeler dikkatle incelendiğinde laikliğin ülkemiz ve milletimiz için ekmek kadar, su kadar, hava kadar lüzumlu olduğunu siz değerli okuyucularımın da takdir edeceklerine inanıyorum. Bu sebeple “Laiklik” ilkesinin korunmasında hepimizin üstümüze düşen görevleri yapmamız gerektiği tartışmasız bir husustur.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!