A. Yağmur Tunalı
A. Yağmur Tunalı

“Kula Kulluktan Kurtulduk”

Türkiye bir cehalet denizinde yüzüyor.

Koca koca adamlar, Osmanlı zamanında insanların kul köle olduğunu zannediyor.

Bununla da kalmıyor, halkın padişahın kulu olduğunu suratını ekşite ekşite söylüyor.

Atatürk ve Cumhuriyet olmasa, biz hala kul olarak yaşayacakmışız.

Böyle levhaları hemen her krizde görüyoruz.

29 Ekim geliyor ya, yine bizim Çankaya Belediyesi o afişi yapmış.

Bu kafaya göre düşman varsa Osmanlıdır.

Ucu Türk düşmanlığına çıkar.

Tarihe dost olmayanlar millete dost olamazlar.

İktidarımıza bakın ne dediğimi anlarsınız.

Bunlarınki de tersten aynı kafa.

Bu zincire bağlı kafalar, Cumhuriyet deyince zincirlerinin çözüldüğünü zannediyorlar.

Zavallı memleketin solcuları solcu gibi, İslamcıları Müslüman gibi, milliyetçileri milliyetçi gibi değil ki.

Yeri geldi söyleyeyim, her ne anlayışta olursanız olun, tarihiniz birdir.

Ve o tarihi istediğiniz gibi tenkit eder ama yok sayamaz, düşmanlık edemezsiniz.

Dosdoğru bilir ve övünürsünüz.

Ayrıca…

Evet ayrıca şaşılacak iştir, nasıl olur da tarihin hırda milletleri bile göğsünü gere gere kimliğiyle yürürken, bir Türk çocuğu böyle kendini sevemez hale gelir?

Üstelik, bin yıla yakın dünyanın en büyük gücü halinde hüküm süren bizden başka bir millet yokken.

Gel de şaşma!

Bununla övünmeyip neye kapılanacaksınız?

Diyeceğim şudur: Sosyalist olun övünün, İslamcı olun övünün, milliyetçi olun övünün!

Ne olursanız olun, Türk olun!

Üzerimize ölü toprağı serpilmiş gibi.

Doğru dürüst bir bilgilendirme de gelmiyor.

Caddelerimizde panolarda o ahmakça iftira:

Kula kulluk etmeyişimizin 97. yılı kutlu olsun!

Ve hiç kimseden ses yok.

Ne diyorsun kardeşim, bunu nereden uyduruyorsun?” diyen yok.

İlber Hoca bazen kızıp köpürüyor ama yetmiyor, daha daha anlatmak lazım.

Evet, şimdi o “kul” kelimesine bakalım.

“Kul” Türkçe bir kelimedir.

Bildiğimiz manası yanında, Divan-ı Lügaat-it-Türk‘e göre de “sadık, hizmetçi, bağlı” manaları vardır.

Osmanlı bu kelimeyi kullanarak bir sistem kurdu.

Kul Sistemi “, “Devşirme Sistemi“nin içinde bir özel uygulamadır.

Kul taifesi” köle değildir, hür insanlardır ve devlet yönetiminde yerleri önemlidir.

Bir tarih kitabına, bir ansiklopediye bakıp bunları öğrenmek mümkündür.

Kulun ikinci manası teb’a, reaya’dır.

Sadık vatandaş” gibi bir manadadır.

Padişahlar, “Kullarım” derken kölelerim demek istemezler.

Padişaha veya birine nezaketen “kulunuz” diyen “ben hür değilim” demek istemez, bağlılık ifadesidir.

Yakın devrin eserlerini okuyunuz.

Romanlar, hikayeler, romanlar “kulunuz” hitaplarıyla doludur.

Bir incelik ve tevazu hitabıdır.

Zamanla Türkçe “kul” yanında Farsça “bende” de Türkçe ekle “bendeniz-kulunuz” şeklinde kullanılır oldu.

Edebiyatımız bu iki kelimenin türlü kullanışlarıyla doludur.

Nikoğos Ağa’nın Muhayyer Kürdîsinde “Ben kulunum, sen efendimsin benim!” diyen âşık ses bunu söyler.

Hayretle soruyorum:

Bunca insan tarih okumamış mı?

Şiir, roman, hikâye okumamış mı?

Hatıra okumamış mı?

Bu kadar mı kendi tarihimizden, hayatımızdan, dilimizden uzağa düştük?

..ki bu kadar saçma sapan sözler slogan gibi dillerde dolaşıyor ve insanlar inanıyor?

.. ki Çankaya Belediyesi’nin o cehalet abidesi, utanç abidesi afişi hala ışıklı panolarda?

Bir daha anlatayım:

Aziz Atatürk, Meşrutiyet’i bitirdi ve Cumhuriyet’i kurdu.

Yeni bir vatandaşlık tarifi geldi.

Sistem gereği geldi.

Yani, köleler azad edilmedi.

Vatandaş, bizde hiçbir zaman köle değildi, devrinin anlayışına göre vatandaştı.

Ayrıca yaşadıklarımıza bakarak kıyaslansın diye bir hususu daha söyleyeyim:

Padişahların vatandaşın hukukuna uymadığı zamanlar varsa da bugünkünden daha azdır.

Padişahlar, kanunlara uyarlardı.

Tanzimat ve Meşrutiyet’te zaten yetkileri sınırlanmıştı.

Şinasi’nin “Bildirir haddini Sultan’a senin kanunun!” demesi budur.

İddia ile söylüyorum: Tayyip Erdoğan, son Osmanlı padişahlarının yetkilerinden daha fazlasını kullanıyor.

Klasik dönem padişahları da kanuna uymak bakımından bugünle kıyaslanamayacak kadar düzene uyarlar.

Bu kadar uzun tarihte kanun nizam hakimiyeti yer yer sarsılır.

Normaldir.

Oradan kurtulmak esastır.

Keyfi yönetim nadirdir.

Azıcık düşünmek bile yeter: Altı yüz yıl bu devlet nasıl ayakta kalmış?

Bir yönetim, altı yüz yıl yalnız kılıç zoruyla ayakta kalamaz; bu dünyanın hayranlığını ve kıskançlığını uyandıran başarı, ancak bilgiyle, ilimle, yüksek kültürle ve adaletle mümkündür.

Son dönemin zayıflıklarını, klasik dönemin yer yer ortaya çıkan arızalarını hâkim anlayış gibi düşünmek olacak iş değildir.

Cumhuriyet Osmanlı’nın devamıdır.

Rejim değişmiştir.

Yeni rejime bağlıyız.

Yeni rejimi seviyoruz.

Atatürk’e minnet ve şükranla bağlıyız.

Osmanlı Hanedanı’nın yaşayan üyelerinin yüzde doksan dokuzu da böyledir.

Bu husus da çok önemli bir göstergedir.

Osmanlı ve Cumhuriyet birbirinin devamıdır.

Bizimdir.

Hataları ve sevaplarıyla bizimdir.

Birine dost diğerine düşman olmak mümkün değildir.

Birine düşman olan diğerine de dost olamaz.

Biliriz, anlarız, eleştiririz, benimser veya benimsemeyiz… bütünü bizimdir.

Türk Çocuğu böyle bakacaktır.

Atatürk diyor ki:

Türk Çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendisinde kuvvet bulacaktır.

Ölçü aranıyorsa budur.

Çankaya Belediyesi o utanç afişini kaldırıncaya kadar yazacağım.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!