Hasip Sarıgöz
Hasip Sarıgöz

Hesaplaşma…

Hesaplaşma...

Dertleri her neyse; Atatürk’le, İnönü’yle ve Cumhuriyet’le sürekli olarak bir hesaplaşma içindeler.

Her nedense, büyük bir kinleri ve bitmez tükenmez bir garazları var!

Bu öylesine bir kin ve öylesine bir garaz ki, ne yalan söylemekten ne de tarihi gerçekleri çarpıtmaktan, hiçbir şekilde hicap duymuyorlar.

Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu sayılan Lozan Antlaşması’na vuruyorlar da vuruyorlar… Eğriyi doğru, doğruyu da eğri göstermekte üstlerine hiç kimse yok.

En son Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu çıktı ve dedi ki;

“Geçmişteki anlaşmaları büyük başarı öyküsü diye ders kitaplarında ilkokulda anlatmaya çalıştılar bizlere ama maalesef işte görüyoruz”…

Doğrudan adını anmasa bile kastettiği şey Lozan Antlaşması, hedef tahtasına koyduğu liderler de Atatürk ve İnönü’ydü.

Bu bir ilk değildi, emin olun son da olmayacak!

Çünkü daha önce de dediler.

Ne dediler?

İktidara geldikleri günden beri, bazı sıkıntılı ve buhranlı dönemler hariç olmak üzere; Atatürk’e, Türkiye Cumhuriyeti’nin değerlerine ve Türklüğe olan garazlarını hiç gizlemediler!

“Ulus Devlet ile hesaplaşma zamanı geldi!” dediler!

“Türk milliyetçiliğini ayaklarımızın altına alıyoruz!” dediler.

Başkomutanımız Atatürk’e ve Batı Cephesi Komutanı İsmet İnönü’ye “iki ayyaş” dediler!

Daha da ileri gittiler ve “Yunan tarihinde bir Ege savaşı yok. Yunan tarihinde Ege’de Türklerle bir savaş yok. Bütün şehitlikler temsili (yani düzmece)!” bile dediler.

Nefretleri o kadar derindi ki; “aslında Türk ırkı diye bir ırk yoktur”, “milliyetçilik bir mikroptur” diyen, “Atatürk’ten “bu adam” diye bahseden ve Terörist Başı Öcalan’ın Türk Ordusu’nda paşa yapılmasını bile teklif eden, Mümtazer Türköne gibi bir Atatürk düşmanı FETÖ’cüyü, sanki başka hiç kimse kalmamış gibi, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu’nun Yönetim ve Yüksek Danışma Kurulu üyeliğine getirdiler!

Neler demediler ki…

Sadece dediklerini ve yaptıklarını yazsak emin olun tuğla gibi bir kitap olur.

Anlaşılan o ki bu güruh Cumhuriyet’le hesaplaşmadan durmayacak.

Madem o kadar çok istiyorlar…

Tamam.

Hesaplaşalım…

Gelin bir hesap çıkartalım ve hesaplaşalım

Hadi isterseniz en sevdikleri Padişah olan Abdülhamit döneminden başlayalım ve aynı onların dediği gibi lafa değil yalnızca icraata bakalım.

**** Devletin başında Abdülhamit Han vardı:

Bosna-Hersek’i kaybettik! (Toprak kaybı)

Girit Adası’nı kaybettik! (Toprak kaybı)

Midilli Adası’nı kaybettik! (Toprak kaybı)

Mısır’ı kaybettik! (Toprak kaybı)

Tunus’u kaybettik! (Toprak kaybı)

Kıbrıs’ı kaybettik! (Toprak kaybı)

Sırbistan’ı kaybettik! (Toprak kaybı)

Karadağ’ı kaybettik! (Toprak kaybı)

Romanya’yı kaybettik! (Toprak kaybı)

Eflak ve Boğdan’ı kaybettik! (Toprak kaybı)

Batum’u kaybettik! (Toprak kaybı)

Kars’ı ve Ardahan’ı kaybettik! (Toprak kaybı)

Bulgaristan ilk defa özerkliğini bu dönemde kazandı! (Toprak kaybı)

Ruslar Çatalca’ya ve hatta bugünkü Florya (Yeşilköy)’ya kadar bu dönemde geldiler, Ayestefanos Antlaşması bu dönemde yapıldı ve Ruslar Florya Şenlikköy’e kocaman bir zafer anıtı diktiler! Yıl 1898 idi… (Toprak ve itibar kaybı)

Abdülhamid’in 33 yıllık saltanat döneminde tam 1 milyon 592 bin 806 kilometre kare toprak kaybettik!

Şimdi sıkı durun!

Bu 1.592.806 kilometrekare var ya, işte kaybedilen bu alan, bugünkü Türkiye’nin yüzölçümünün tam iki katı!!!

*** Devletin başında Sultan Reşat vardı

Trablusgarp ve Bingazi’yi kaybettik! (Toprak kaybı)

Rodos Adası’nı kaybettik! (Toprak kaybı)

Şu meşhur 12 Adalar’ı kaybettik! (Toprak kaybı)

Arnavutluk’u kaybettik! (Toprak kaybı)

Hicaz’ı ve Mekke’yi kaybettik! (Toprak kaybı)

Sina ve Filistin’i kaybettik! (Toprak kaybı)

Selanik’i kaybettik! (Toprak kaybı)

Bu sefer de Bulgarlar Çatalca’ya kadar ilerlediler.

İkinci Balkan Savaşı’nda Edirne’ye kadar olan topraklarımız geri alınmış olsa da Meriç nehrinin batısı tamamen kaybedilmiş oldu.

*** Devletin başında Vahdettin vardı:

İstanbul’u kaybettik! (Hürriyet ve toprak kaybı)

İzmir’i Kaybettik(Hürriyet ve toprak kaybı)

Ege’yi, Akdeniz’i, Urfa’yı, Maraş’ı, Antep’i kaybettik! (Hürriyet ve toprak kaybı)

Artık Çatalca’yı falan çoktan geçtik Yunan ordusu taa Ankara Polatlı’ya kadar dayandı(Hürriyet ve toprak kaybı)

*** Türk Milleti’nin başında Gazi Mustafa Kemal Atatürk vardı:

Yıl 1921: I. İnönü Zaferi (Hızla ilerleyen düşmanın yavaşlatıldı, meşruiyet ve itibar kazanıldı)

Yıl 1921: II. İnönü Zaferi (Düşmanın yavaşlatıldı ve hırpalandı, meşruiyet ve itibar kazanıldı)

Yıl 1921: Sakarya Zaferi (Türk tarihinde, 2’inci Viyana Kuşatması ile başlayan ve yüzlerce yıl devam eden geri çekilme süreci ilk defa durdurularak; ileri gidişin, yani toprak kazanım sürecinin önü açılmış oldu)

Yıl 1921: Süleyman Şah Türbesi ve arazisi Türk toprağı olarak tescil edildi ve 1 manga kuvvetindeki Türk askeri Suriye’de konuşlandırılarak oraya Türk bayrağı yeniden asıldı (Toprak kazanımı)

Yıl 1922: Dumlupınar Zaferi ile düşmanın imha edilerek yurttan atılarak toprak ve itibar kazanımı sağlandı, işgal altındaki diğer yurt parçalarının savaşmadan kurtarılması için gereken caydırıcılık sağlanmış oldu)

Ege, Akdeniz, Trakya, İstanbul, İzmir, Urfa, Antep, Maraş… Kısacası Anadolu’nun tamamı düşmandan geri alındı ve büyük Türk Milleti’ne özgür bir vatan ile yeni bir devlet hediye edilmiş oldu (Toprak, itibar, özgürlük ve devlet kazanımı)

Yıl 1923: Gökçeada ve Bozcaada yeniden Türk topraklarına katıldı (Toprak kazanımı)

Yıl 1939: Hatay Anavatana Katıldı (Toprak kazanımı)

*** Devletin başında Bülent Ecevit ve CHP vardı:

Yıl 1974: Kıbrıs Barış Harekâtı gerçekleştirildi. (Toprak kazanımı / Yeni bir Türk Devleti kazanımı)

Yıl 1999: Uygulanan kararlı siyaset sonucu Terörist Başı Apo sığındığı Suriye’den çıkarıldı, sığındığı hiçbir yerde rahat bırakılmadı ve en sonunda Kenya’da yakalandı, paketlendi ve yurda getirilerek Türk adaletinin karşısına çıkarıldı. (Terör örgütüne büyük bir darbe vurulmuş, uluslararası alanda büyük bir itibar elde edilmiştir.)

*** Devletin başında Turgut Özal ve ANAP vardı:

Yıl 1987: Yunanistan Taşoz Adası açıklarındaki Türk karasularında petrol aramak istedi. Özal Hükumeti Türk donanmasını Taşoz Adası’na göndererek, Yunanistan’ın petrol arama hevesini kursağında bıraktı (Güç gösterisi / Mavi Vatan’a sahip çıkma kararlılığı ve İtibar kazanımı)

Yıl 1987: Yunanistan Ege Denizi’ndeki 6 millik karasularını 12 mile çıkarmaya kalktı! Türkiye Hora Gemisini ve Türk ordusunu harekete geçirerek, Yunanistan’ın bu hevesini de kursağında bıraktı. (Güç gösterisi / Mavi Vatan’a sahip çıkma kararlılığı ve İtibar kazanımı)

*** Devletin başında Tansu Çiller ve DYP vardı.

Yıl 1995: Yunanistan Ege Denizi’ndeki Türk toprağı olan Kardak (İkizce) Kayalıkları’na asker çıkardı ve Yunan Bayrağı dikti!

Tansu Çiller hemen Türk Ordusu’nu alarma geçirdi ve orduya şu direktifi verdi: “O asker gidecek ve o bayrak inecek”!

Türk Özel Kuvvetleri derhal harekete geçti ve verilen direktifi yerine getirdi. O asker gitti, o bayrak da indi… Meraklıları için, Kardak’ta ele geçirilen o Yunan Bayrağı halen daha Gölcük Donanma Müzesi’ndedir. (Küçücük bir kayalık da olsa bir vatan toprağının elden çıkması önlenmiş, düşmana haddi bildirilmiştir ve ciddi bir devlet nasıl olur dosta ve düşmana gösterilmiştir)

*** Devletin başında Necmettin Erbakan ve Refah Partisi vardı.

Yıl 1996: Kıbrıs’ta Türk sınırını delmeye çalışan ve sınırdaki bayrağımızın asılı bulunduğu direğe tırmanarak bayrağımızı indirmeye çalışan bir Rum’un boynundan vurularak öldürülmüştür. (Kıbrıs’ta Mehmetçiğin canı ile kazanılmış olan topraklar korunmuş, kanı ile çizilmiş olan sınırlar deldirilmemiş, dünyanın neresinde olursa olsun şanlı Türk bayrağına uzanacak olan bütün ellerin kırılacağı mesajı bütün dünyaya en güçlü şekilde verilmiştir. Büyük bir kararlılık gösterilmiş, büyük bir caydırıcılık etkisi ortaya çıkarılmıştır. O olaydan sonra bir daha Kıbrıs’ta, sınırlarımıza ve bayrağımıza karşı bir saldırı vukuu bulmamıştır.)

—————————————————–

*** 2002 yılından beri Devlet’in başında Erdoğan ve AKP var…

Yıl 2003: Süleymaniye’de Özel Kuvvetlerimizin başına çuval geçirildi (Büyük bir itibar ve özgüven kaybı, Türkiye’nin kırmızı çizgilerinin silinmesi)

Yıl 2003: Musul ve Kerkük’ün Kürtler tarafından işgali (Dolaylı bir toprak kaybı)

2003 Sonrası: Kuzey Irak’ta defakto bir Kürt Devletinin kurulması (Türkiye’nin savaş nedeni saydığı bir oluşumun olması ve Türkiye’nin ses çıkaramaması, Türkiye’nin Ortadoğu’daki etkinliğinin bitmesi!)

Yıl 2003: Ege Denizi’nde 12 Adalar diye bilinen adaların, Yunanistan tarafından Lozan Antlaşması’na aykırı olarak silahlandırılması hızlandı ve alenileşti! Lozan ayaklar altına alınıp çiğnenirken, Türk milliyetçiliğini ayaklar altına alanların gıkı bile çıkmadı! (Ciddiyet kaybı, saygınlık kaybı, caydırıcılığın ortadan kalkması) 12 Adalar’ın silahlandırılmasına tepkisiz kalınması, caydırıcılığı ortadan kaldırmış ve bundan sonraki süreçte Ege’deki Türk adalarının işgali için Yunanistan cesaretlendirilmiştir.

Yıl 2004: 2004 yılından bu yana Ege Denizi’ndeki tam 18 Türk adası Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir! (Toprak kaybı) (Türk Hükümeti bu işgal karşısında hiçbir şey yapmamıştır.)

Yıl 2009: Kürt açılımı başlatıldı. Türk polisi karakoluna, Türk askeri de kışlasına hapsedilerek PKK eşkıyaları iyice azgınlaştırıldı. Sırf eli kanlı teröristlere ve bebek katillerine yaranabilmek adına Türklüğe ve Cumhuriyete ait ne kadar değer varsa hepsine hunharca saldırıldı. Ortaya çıkan bu fırsatı değerlendiren PKK özerk veya bağımsız Kürdistan’ı Türkiye hudutları içerisinde gerçekleştirebilmek için doğu ve güneydoğu illerimizde barikatlar kurmaya, tüneller ve hendekler açmaya ve buralara Türk devlet otoritesini sokmamaya başladı. Bu vahim siyasetin sonucu olarak doğu ve güneydoğudaki birçok il ve ilçemizi yerle bir etmek pahasına yeniden vatan yapmak zorunda kaldık. Çok daha önemlisi bu hendek operasyonları Kıbrıs Savaşı’ndan çok daha fazla evladımızın canına mal oldu. Üstelik bu evlatlarımız asker ve polisin içinde en iyi yetişmiş, tam donanımlı evlatlarımızdı. (Yıkılan şehirlerimiz nedeniyle maddi kayıp, İlk defa Kıbrıs Savaşı’nda fazla can kaybı!)

Yıl 2010: Gazze’ye insani yardım götürmekte olan Türk gemisi Mavi Marmara uluslararası sularda İsrail’in saldırısına uğradı, gemiye el konuldu ve gemide bulunan vatandaşlarımızın 9’u katledildi, 500’ü de tutuklandı!

Bu vahim olay karşısında Türk donanması yerinden dahi kımıldatılmadı. AKP yöneticilerinin her zaman yaptığı gibi tansiyonu yüksek açıklamalar ve lafla peynir gemisi yürütme gayretleri sonuçsuz kaldı. Yıllar sonra ABD’nin baskısıyla ve uluslararası teamüllere aykırı olarak, İsrail Başbakanı tarafından yarım ağızdan dilenen özür de hiçbir işe yaramadı. AKP’nin “oyun kurucu”, “aktif” dış politikası bir kez daha uluslararası sularda ve devletlerarası “stratejik derinlik”te boğuldu gitti!

Yıl 2011: Kardak’ta ve Kıbrıs’ta deldirilmeyen vatan sınırları 2011 yılından itibaren her yerinden deldirilmiş ve kevgire döndürülmüştür. Bugün için Türkiye’nin yaklaşık 6 milyonluk bir mülteci sorunu vardır. (Büyük bir ekonomik kayıp ve itibar kaybı!)

Yıl 2012: Suriye tarafından bir uçağımız düşürüldü! (Uçak, asker ve itibar kaybı)

Yıl 2013: Terör Örgütü IŞİD tarafından Reyhanlı bombalandı şehir merkezi yerle bir edildi! (İnsan, mal ve itibar kaybı)

Yıl 2014: Kobani Olayları (Can, mal, otorite ve itibar kaybı), (Kanunların gereği olan müdahalenin yapılmadığı değerlendirilmektedir.)

Yıl 2014: Peşmerge Sürüleri, PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ye yardım için, Türk topraklarını kirleterek Kobani’ye Türk Hükümeti tarafından geçirildi! (Endirekt bile olsa PKK ile işbirliğine gidilmesi, kendi ayağına sıkılan bir kurşun, Devlet ciddiyetinin tamamen yitirilmesi)

Yıl 2015: Türkiye Cumhuriyeti’nin sınırları dışında bulunan tek Türk toprağı olan Süleyman Şah Türbesi arazisi tek bir kurşun dahi atılmadan IŞİD eşkıyalarına terk edildi! (Toprak kaybı, İtibar kaybı, haysiyet kaybı, ciddiyet kaybı, caydırıcılığın kaybı, imaj kaybı, inancın kaybı, kaybı oğlu kaybı!)

Yıl 2016: Devletin başına geldikleri günden itibaren FETÖ Terör Örgütü ne istediyse hepsi verildi, devletin içerisinde nereyi istiyorlarsa oraya yerleştirildiler. Sonra aralarında menfaat çatışması çıkınca Türk milleti Devlet’ini sokaktan toplamak zorunda kaldı! (Güç kaybı, zaman kaybı, itibar kaybı, mal kaybı, can kaybı!)

Bütün askeri hastaneler, harp okulları, sınıf okulları ve Harp Akademileri kapatıldı! (Türk Ordusu için büyük bir güç kaybı, yetişmiş, tecrübeli, eğitimli ve nitelikli personel kaybı! Ayrıca kapatılan askeri hastaneler ve yok edilen askeri sağlık sistemi nedeniyle operasyonlarda fazladan can kaybı!)

2016’da Suriye’nin kuzeyine Fırat Kalkanı Harekâtı, 2018’de Zeytin Dalı Harekâtı ve 2019 yılında da Barış Pınarı Harekâtı yapıldı. Bu harekâtların kesin sonuçları henüz belli değildir.

Ancak kesin ve belli olan bir gerçek vardır ki; O da Hükümet’in yanlış askeri stratejide ısrarı sonucu, İdlip bölgesindeki birçok kontrol noktamızda bulunan üç bine yakın askerimizin uzun zamandır bir düşman kuşatması altında olduğu gerçeğidir.

İşte size hesap…

Alın size hesaplaşma…

Deyin bakalım şimdi: Hain kim, hadim kim?

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!