Bîat yahut fiyat sorunu

Zayıf, güçsüz ve donanımsız insanlar, ancak başkalarının gölgesinde var olabileceklerini düşünürler. Onlar için hayat, tutunmak, tâbi olmak ve boyun eğmekten ibaret bir süreçtir. Bu insanlar, bedeli yeterli görmeleri kaydıyla emir almaya, altta kalmaya, hatta aşağılanmaya rıza gösterirler.

Baskıcı ve despot uygulamaların olduğu yerlerde dik başlılığın, omuru ve onuru olan hayatın kaldırılması mümkün olmaz. İnsanlara burada ancak başkalarının varlığında kendilerini ifade etme imkânı verilir. Bu nedenle baskıcı yönetimler ilk önce kişilikleri ezerler. Zira bireylerin şahsiyetleri, kendine özgülükleri ve üslûpları yoksa kimlikleri de yoktur.

Bu süreçte ilk önce şahsiyet ile beden arasındaki bağlantı koparılır. Kişiliği bedeninden ayırılan insan, kullanıma uygun hale gelir. Tam tersi kişiliği bedenine sıkı sıkıya tutundurmuş insanlar, madden olmasa da moral yönünden güçlü insanlardır. Bu tür insanların yönetimi çok zordur.

Demokratik bir toplum meydana getirebilmek için her şeyden önce zor insanların sayısının olmasa da etkinliğinin artması şarttır. Gerçekte demokratik toplum, bağımsız ve güçlü bireylerden meydana gelen kurumlaşmış bir topluluktur.

Zorbalığı yenmenin yolu, şahsiyet ile bir grup kişiliği taşımaktan geçmektedir. Şahsiyetli kimseler, bedenleriyle orantılı olmayan bir güçle baskıya karşı direnirler. Arkalarında ait oldukları grubun desteğini ve moralini alan birey baskıya karşı sinerjik bir motivasyon geliştirir.

Şahsiyet bedenden daha ziyade ruhla, ahlâkla ve motivasyonla ilgili bir olgudur. Bedenin denetlenir, çökertilir almasına karşın özgür insan ruhu zapt-u rapt altına alınamaz. Yeter ki bireye bir şahsiyetle birlikte bir de yenilmezlik duygusu verilmiş olsun!

Yenilmez olduğuna inanan insan, gerçekten de yenilmezdir. Önemli olan ona böyle bir duygu ve inanç kazandırmaktır. Bu noktada kişinin sahip olduğu iman en önemli faktördür. İmanı bu anlamda bir kimlik kazanma işlemi olarak tanımlamak mümkündür.

Bir dine, milliyete veya aileye duyulan inanç, yok edilme tehdidiyle karşı karşıya gelen insana dayanma ve direnme imkânı sunar. Bir birey ancak kimliğini taşıma imkânını kaybederse çöker. Bu nedenle insanları korkak ve dalkavuk haline getirerek onları kullanmak isteyen sistemler ilk önce bireyi kimliğinden ve aidiyetlerinden koparır. Ağacın kendisini toprağa bağlayan köklerinden kopuşu hangi sonucu doğuruyorsa kimliğinden ve aidiyetinden kopan insanda da özgürlüğüyle ilgili benzer sonuçlar doğar.

Statü, mevki, kariyer, para veya  iktidar gücü ile kimliklerini takas edenlerin gerçekte kimlik sorunları vardır. Kimlik fiyatı olmayan bir olgudur. Bu tür bir algıda demokrasi sorunu yoktur bîat ya da fiat sorunu vardır.

Olgunun bir başka boyutu daha vardır: Bir fâniye  “dokunmak ibadettir”  denilen bir yerde gerçekte iman değil şahsiyet sorunu vardır. “Liderimiz uçurumdan atlıyorsa, bize yakışan onun arkasından atlamaktır” diyenler için kimlik anlamsız bir metadır. Nihayet bir insana “Biz ona bîat etmişiz” demek, bireyin kendisini kullanıma uygun köle olarak ilan etmesi anlamına gelmektedir. Bu sözlerin hep aynı siyasi anlayıştaki insanlar arasında edilmesi de ciddi bir işarettir.

Kayıtsız şartsız bîat ise  “gönüllü kulluk”  algısıyla yakından ilişkilidir. Kula kul olunan, köleliğe hazır insanların olduğu yerde demokrasi ve eşitlik lâkırdı düzeyinde sözcüklerdir.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!