Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

“Balyoz Darbe Plânı” Hakkında Bilgilendirme

Aslı 2003 yılında İstanbul 1. Ordu Karargâhı’nda icra edilen Plân Semineri’ne dayandırılan “Balyoz Darbe Plânı” iddiasına dayalı olarak 30’u muvazzaf 59 general, toplam 189 TSK mensubu yargılanıyor. Süren süreç ile ilgili bugüne kadar lehte ve aleyhte pek çok yazı yazıldı.  Dünkü duruşmada(16 Şubat 2011) “1980’de ‘darbe karşıtı’ olduğum için yargılandım, şimdi de ‘darbeci’ olduğum için yargılanıyorum. Ben de ne yanlısı olduğumu karıştırır hale geldim” diyen davanın sanıklarından emekli Albay Erdal Akyazan’ın isyanı tam bir kara mizahı sergiliyordu.

Prof. Dr. Ümit Özdağ bugünkü yazısında Balyoz tutuklamalarının siyasî yönünü ele almış. Ben ise sizlere bir uzmanın görüşlerini sunacağım. Aşağıda metnini bilgilerinize sunduğum bilgi notunun ismi bizde saklı yazarı Mayıs 2010 tarihinde, 1’inci Or. K.lığı Askeri Savcılığının talebi üzerine KKK.lığınca teşkil edilen beş kişilik Bilirkişi Heyeti’nde Balyoz Harekat Planı ve Eklerini incelemek üzere tayin edilen bilirkişilerden birisi. Okuyun, ne olup bitiyor, bir daha düşünün…

 

“Değerli Arkadaşlarım;

Cumhuriyetin kazanımlarının ortadan kaldırılması, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran ve koruyan orduyu etkisizleştirerek gizli ajandalarını uygulamaya sokmak amacıyla kurgulanan ve uzun süredir Türkiye’nin gündemini teşkil eden Balyoz Davası ile ilgili bildiklerimi sizlerle paylaşmak istedim. Bildiklerimi sizlerle paylaşayım ki, sizlerde somut ve gerçek bilgileri dostlarınızla, çevrenizle paylaşarak belki halkımızın doğruları öğrenmesine katkıda bunabiliriz. Ve son şans olan 2011 seçimlerinde, insanlarımız oy kullanırken ve ülkenin geleceği belirlenirken doğru karar verebilsinler.

Değerli Arkadaşlarım;

Mayıs 2010 tarihinde, 1’inci Or. K.lığı Askeri Savcılığının talebi üzerine KKK.lığınca teşkil edilen beş kişilik Bilirkişi Heyeti’nde Balyoz Harekat Planı ve Eklerini incelemek üzere bilirkişi olarak görev aldım. Askeri Savcılık bizlere Taraf Gazetesi Muhabiri Mehmet Baransu tarafından sivil savcılığa teslim edilen CD’lerin birer kopyasını verdi ve bize açıklığa kavuşturulması gereken 11 soru yönetti. Biz heyet olarak tevcih edilen soruları ve verilen CD’leri iki ay boyunca geceli gündüzlü inceleyerek 16 Klasörden oluşan cevapları Temmuz 2010 ayı sonuna doğru askeri savcılığa teslim ettik. Ayrıca klasörlerin okunması uzayabilir düşüncesi ile 65–70 sayfalık bir özeti de ayrıca savcılığa teslim ettik. Bu özet raporun savcılıkla birlikte devletin yetkili mercilerine sunulduğunu biliyorum.

Balyoz Planını özetlersek;

1. 5–7 Mart 2003 tarihlerinde icra edilen Plan Semineri’nde Genel ve Başlangıç Durumu “Olasılığı Yüksek En Tehlikeli Senaryo”ya dayandırılmıştır. Yani ülkemizin aynı anda hem dış tehdide hem de iç tehdide maruz kalabileceği esas alınmıştır. Ancak Ordu K.lığı bu senaryoyu kendisi yaratmamıştır. Olasılığı Yüksek En Tehlikeli Senaryo’yu 2000 basımlı Türkiye’nin Milli Askeri Stratejisi Dokümanı(TÜMAS)’ndan almışlardır. TÜMAS Dokümanı da 1998 basımlı Milli Güvenlik Siyaset Belgesine dayanmaktadır. Yani seminerin dayandırıldığı senaryo devletin temel dokümanlarında aynen yer almaktadır ve yasaldır.

2. Ayrıca seminerde; dış ve iç tehdidin EMASYA kapsamında görülemeyeceği, sıkıyönetimin Bakanlar Kurulunca ilan edildiği, ancak Mecliste çoğunluk sağlanmadığından onaylanmadığı belirtilmiştir. Seminer sıkıyönetimin ilanı durumu esas alınarak icra edilmiştir. Durum böyle olunca 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu’nun uygulamada olduğu kabul edilmiştir.

3. Balyoz Harekât Planı’nın 1’inci maddesi “Durum” başlığı altında özet olarak aşağıda belirtilen hususlar yer almaktadır:

  a. Ülkenin bütün stratejik tesislerinin özelleştirme adı altında yabancılara satıldığı (Oysa Türkiye’de stratejik tesisler 2004–2006 yıllarında özelleştirilmiş, özelleştirmelerin çoğunluğu bu dönemde yapılmıştır. Balyoz Planı’nın hazırlanma tarihi ise 2 Aralık 2002 olarak gözükmektedir.)

  b. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında ülkemizin Amerikan güdümüne girdiği (BOP; tabir olarak ilk defa o zamanki ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Condeliza Rise tarafından Haziran 2003’de gündeme getirilmiş, Ağustos 2004’de Uluslararası belgelere girmiştir. Balyozun tarihi ise 2 Aralık 2002’dir.)

  c. AKP Hükümeti tarafından askerin itibarının zedelendiği (Seçimler 03 Kasım 2002’de yapılmış, hükümet ise 18 Kasım’da onaya sunulmuştur.  Planın hazırlandığı tarihte hükümet kurulalı iki hafta olmuştur. İki haftalık süreçte böyle bir olay yaşanmamıştır.)

  ç. Basının ve medyanın vergi cezaları ile susturulmaya çalışıldığı (Basına yönelik vergi cezaları 2008–2009 yıllarında gündeme gelmiştir.)

 

Değerli arkadaşlarım yukarıda özet olarak belirttiğim gibi, Balyoz Planı’nda belirtilen olayların 2007–2010 yılları arasında Türkiye’de geliştiği gözlemlenmektedir. Bu nedenle biz heyet olarak, Balyoz Planı ve eklerinin 2007 yılından sonra ele geçirilen seminer notları ve seminer ses kayıtlarından yararlanarak yaratıldığı ve kurgulandığını belirttik. Gerçek de budur ve bugünde aynı düşünüyorum. Tarih bu günleri ibret alınacak örnek olay olarak yazacak ve mağdur edilen insanların yanında yer alacaktır.

Belirtmek istediğim bir husus da Balyoz Planının Eki olarak yer alan Hükümet Ekonomik Programı ise Prof. Dr. Haydar Baş’ın 2005 yılında bir kongrede yaptığı konuşmalar ile birebir aynıdır. (Planın hazırlanma tarihi 2 Aralık 2002’dir.) Ayrıca 55, 56 ve 57 Hükümet Programlarından kes-yapıştır sistemi ile alınan bölümlerde Bilirkişi Raporu’nda ayrıntılı belirtilmiştir.

Bir diğer husus da Balyoz Planı’nın şekil (format) olarak hiç bir subayın yapmayacağı yaklaşık 20-25 adet ciddi yanlışlığı barındırmasıdır. Diğer planlarda da mevcut olan hatalar çizelge halinde tespit edilmiş ve rapora dahil edilmiştir.

Diğer bir husus da seminere katılacak personel durumu, hem KKK’nın hem de Gnkur. Bşk.lığının Tatbikat Programı Dokümanı’nda görev yeri olarak belirtilmiştir. Yani özetle bugün sanık olarak yargılanan arkadaşlarımız ve komutanlarımız emir gereği seminere iştirak etmişlerdir. Eğer ortada bir suç varsa (ki yok) seminere katılın diye verilen emrinde sorgulanması gerekmez mi?

Tabii amaç üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu hepimiz biliyoruz.

Saygılarımla;”

 

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin 15 Şubat 2011 günü partisinin Grup Toplantısı’nda yaptığı şu açıklama konuyu daha da açık bir şekilde anlamamıza yardımcı olacaktır:

 

“AKP hükümeti yıllardan beridir, milletimize yaşattığı hezimetleri gizleyebilmek için sanal bir darbe karşıtlığına soyunmuş ve sahte bir demokrasi taraftarlığıyla eğip bükmediği bir şey bırakmamıştır.

Oynanan oyun belidir ve tarafları ise ortadadır.

Ne ilginç bir tesadüftür ki, her seçim öncesinde AKP klasiği haline gelen darbe iddiaları ya da sivil asker gerilimi ısıtılıp ısıtılıp tekrar servis edilmektedir.

AKP’nin bizim açımızdan malum olan siyasi stratejisinin özünde;

  • Mağduriyet üzerine bina edilmiş gerilim taktikleri uygulamak,
  • Toplumu bir yanda demokrasi taraftarı, diğer tarafta ise darbe yanlısı olarak kutuplara ayırmak,
  • Baskıyla, zor kullanarak ve vesayetçi yaftasını vurarak korku uyandırmaya çalışmak,
  • Ve elbette ki inançları istismar ederek siyasete alet etmek bulunmaktadır.”

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!